DÜNYANIN en ünlü krallarından biriyle evlenecek bir kadının gardırobunu merak etmez misiniz?
Ben ederim.
Ama ben her insanın gardırobunu merak ederim.
O dolapta neler vardır, ne tür elbise giyer, kaç çift ayakkabısı vardır?
Bunları merak ederim; çünkü her gardırop, ayrı bir ruhun, arkeolojik kazı bölgesi gibidir.
İnsan karakteri kendini en güzel o dolaplarda ele verir.
İşte o yüzden Lisa Halaby'nin gardırobunda bulunan eşyalar da çok ilgimi çekmişti.
Ama kraliçenin ruh arkeolojisine girmeden önce, hikáyenin başına döneyim.
* * *
Lisa Halaby, bir gün evleneceği adamı ilk defa 1976 yılında Ürdün'ün başkenti Amman'da gördü.
O gün Ürdün Havayolları'nın ilk Boeing 747 uçağının devir teslimi yapılıyordu.
Ürdün'de büyük bir coşku vardı. Çünkü ülke ilk ‘‘Jumbo’’ uçağına sahip oluyordu.
Lisa Halaby'nin babası, Boeing firmasının üst düzey yöneticilerinden biriydi. Törene gelirken kızını da yanında getirmişti.
Çünkü kendisi Arap bir ailenin çocuğuydu ve kızının köklerini tanımasını istemişti.
Baba bunları düşünürken etraf birden hareketlenir.
Kral gelmektedir.
Baba, elindeki fotoğraf makinesini kızı Lisa'nın eline verir ve ‘‘Kralla ikimizin bir fotoğrafını çek’’ der.
Babasının yanında kendine poz veren insan Ürdün Kralı Hüseyin'dir.
Lisa Halaby, ilerde evleneceği kralı ilk defa orada, bir fotoğraf makinesinin vizöründen görür.
Ancak asıl görüşme bir yıl sonra saraydan aldığı bir davetiye ile başlayacaktır.
Davet sonunda herkesle birlikte ayrılırken, kral kulağına eğilecek ve şöyle diyecektir:
‘‘Benim özel rezidansıma gelip etrafa bir göz atar mısınız? Fikrinizi almak istediğim bazı şeyler var.’’
* * *
7 Nisan 1977 günü kralın protokol dairesi kendisine bir zarf getirir. Üzerinde şunlar yazılıdır:
‘‘Saat 12.30... Haşimiye.’’
O akşam baş başa yemek yerler. Uzun uzun sohbet ederler.
Gecenin sonunda kral, ‘‘Haydi arabayı kullan, seni evine bırakayım’’ der.
Böylece Amman sokaklarında ilginç bir sahne başlar.
Kralın arabası, direksiyonda 26 yaşında bir kadın, yan koltukta kral ve arabanın etrafında koruma motosikletleri.
* * *
Lisa Halaby o geceyi şöyle anlatacaktır:
‘‘Kral benimle yaptığı sohbetten büyük zevk aldığını söylüyordu. Her ne kadar kendisi için, ‘Ürdün'den geçen her kadının gönlünü fetheder' deniyorduysa da, o gece gururum çok okşanmıştı. Kral yıllar sonra bana, divanda gözlerimden çok etkilendiğini ve o anda áşık olduğunu söylemişti.’’
Baş başa geçirilen günler birbirini izler ve Kral Hüseyin bir sabah ona beklenen şeyi söyler:
‘‘Seni babandan isteyeceğim.’’
Ortadoğu’nun tanıdığı en etkili kraliçelerinden birinin saray hikáyesi böyle başlar.
İsveçli bir anne ile Arap kökenli bir babadan doğma Lisa Halaby, Kral Hüseyin'le evlenir ve hepimizin tanıdığı Kraliçe Nur olur.
Lisa Halaby, gelinlik beğenmek üzere annesiyle Paris'e gitmek üzere gardırobunu açtığında, belki de hayatının ilk elbise envanterini çıkarır.
Kısa bir süre sonra kraliçe olacak olan genç kadının gardırobunda sadece şunlar vardır:
‘‘Üç gömlek, birkaç tişört, iki kazak, birkaç blucin...’’
Evet gardırobu 10-12 parça eşyadan ibarettir.
Ürdün'ün efsanevi kraliçesi işte bu mütevazı gardıroptan çıkarak saraya girecektir.
Basit gardıroplardan da büyük kraliçeler çıkabilir.
Ama onun hayatındaki bir başka gece, kraliçelerin endişelerinin de ne kadar insani, ne kadar sıradan olabileceğini gösterecektir.
* * *
İran Şahı Rıza Pehlevi ile eşi Farah Diba bir akşam Akabe'deki saraya davetlidir.
Ürdün Kralı bu ziyaretin iyi geçmesi için elinden geleni yapmıştır.
Gece çok güzel bir yemek yenir. Kral ile şah bir yerde konuşurken, kraliçe ile şahbanu başka bir yerde sohbet ederler.
Akşam odalarına çekildiklerinde Kraliçe Nur, eşine ‘‘Biliyor musun Farah Pehlevi bu akşam benden çok ilginç bir şey istedi?’’ der.
Kral Hüseyin, ‘‘Nedir’’ diye sorduğunda Nur şunu söyler:
‘‘Eğer şah ve benim başıma bir şey gelirse, lütfen çocuklarımızla ilgilenin dedi.’’