Paylaş
O an, geçen yıla döndüm...
*
Nisan 2018...
Roma’da Boscolo Exedra Oteli’nin 261 numaralı odasındayım.
Dünyanın ilk ve en büyük streaming film platformunun kurucusu Reed Hastings’le pencereden meydanın öteki tarafındaki binaya bakıyoruz.
Burası iç mimarisini 1563 yılında Michelangelo’nun yaptığı Santa Maria Bazilikası.
Ama biz bazilikayı değil, onun avlusunda heykeli bulunan Galileo’yu konuşuyoruz.
Konumuz Netflix’in dünya kültürüne getirdiği özgürlük.
O soruyu işte, tam o camdan bakarken sormuştum:
*
SORU: “Türkiye ve başka bazı ülkelerde internet üzerinden yapılan yayıncılığa da müdahale sinyalleri geliyor. Böyle bir durumda ne yapacaksınız?”
*
Netflix kurucusu 16 ay önce bana şunu cevabı vermişti:
CEVAP: “Türkiye’yi konuşuyorsak öyle bir endişem yok. Biz Suudi Arabistan’da varız, Pakistan’da varız. Yani oralarda sorun çıkmayacak da Türkiye’de mi çıkacak? Böyle bir şey düşünemiyorum...”
*
Düşünemediği ihtimal dün Viyana’da dolaşırken önüme geldi.
Ve oturup o gün yazmama gerek olmayan samimi düşüncemi bugün yazdım.
RTÜK DURUMDAN VAZİFE ÇIKARIR MI
BİR: Diyorlar ki: Streaming platformlardan şikâyet varmış...
Ben de diyorum ki: Ya şikâyeti olmayan insanlar...
Saçma sapan siyasi tartışma programları, kalitesi giderek düşen dizi filmlerinden sıkılıp da aradığı renkliliği o platformlarda bulanlar...
Bu ülkede onların hiç mi hakkı yok...
*
İKİ: Diyorlar ki, Avrupa Birliği ve başka bazı ülkeler de bununla ilgili kontrol konuları tartışılıyor ve önlemler getiriliyor da bizde niye olmasın.
Ben de diyorum ki, doğru bizde de olmalı.
Burada şirket kurmalılar, burada vergi vermeliler, belli oranda yerli ürün koymalılar.
*
ÜÇ: Ama hepimiz biliyoruz ki, burada oradakilerden farklı bir RTÜK var.
RTÜK aşırı ahlakçı ve bağlayıcı uygulamaları, çok tartışmalı cezaları ile televizyonları çok sıkıcı hale getirdi.
Yani dün açıklanan karardan sonra asıl sorumuz şu:
RTÜK durumdan vazife çıkarıp bu platformları çalışamaz, seyredilemez hale getirir mi...
*
DÖRT: Ne yazık ki sinema özgürlüğünü yaşamak isteyen çok sayıda insanın şimdilik tahmini şu:
Evet RTÜK durumdan vazife çıkarıp bu platformları seyredilmez hale getirebilir.
*
BEŞ: RTÜK bu platformları çalışamaz hale getirirse ne olur?
İsteyen vatandaş, bir yerden gidip onu yine bulur, seyreder.
Üstelik şimdi burada Türk parası ile ödediği, ülke olarak senin de rahatlıkla vergilendirebileceğin bir abonelik ücretini dışarıya aktarır...
ŞİKÂYETÇİ VATANDAŞ
SENİ GİDİ SENİ, HEM ŞİKÂYET EDERSİN HEM SEYREDERSİN
STREAMING platformlardan şikâyetçi vatandaşı görsem diyeceğim ki...
Seni gidi seniii... Nereden gördün sen bunları... Yoksa gizli gizli seyrediyor musun...
*
Bak sana bir tavsiye...
Ahlakına, nesebine, zevkine, siyasi görüşüne uygun bulmuyorsan abone olma olur biter.
*
“Ya çocuğum seyrederse” diye korkuyorsan eğer...
Aaaa bak ona çare yok... Bil ki yasakladığın her şey, bir merak böceği olarak çocuğunun kanına girecek...
Merak böceği çocuğunu sokarsa da...
Bil ki çocuğun senden daha samimi...
Gider dijital âlemin bir köşesinde bulur seyreder...
SAN SEBASTİAN İSTANBUL’A 4 SAAT MESAFEYE GELİYOR
İSTANBUL’da yaşayan bir İzmirli olarak bu hafta benim haftam...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 Ağustos günü İstanbul-İzmir otoyolunun son 192 kilometresini hizmete açıyor.
*
Bu demektir ki İstanbul-İzmir arası arabayla 3.5 saate iniyor.
Bu da demektir ki Türkiye’nin hem Toscana’sı, hem San Sebastian’ı Urla 15 milyonluk İstanbul’a 4 saat yakına geliyor.
*
Toscana, İtalya’nın şarap bölgesidir...
Urla da bağ yolu ile harika bir şarap bölgesi...
*
San Sebastian, İspanya’nın gastronomi bölgesidir...
Urla da Od, Yengeç, Vino Locale, Hiç, Beğendik Abi, Ömre Bedel’iyle, balıkçıları, pidecileri, fırınları, ev sarmaları ile giderek Türkiye’nin en önemli gastronomi güzergâhı haline geliyor.
*
Bence sadece İstanbul’un değil, Bursa’nın da hayatında yeni bir dönem açılıyor.
SIRF ADAÇAYI TEMPURA İÇİN BU DÖRT SAAT YOLU GİDERİM
Geçen hafta yine memleketim Urla’daydım...
Urla’nın yükselen yerlerinden biri de Kuşçular...
Serdar Akinan bir Türkiye yaşam belgeseli hazırlıyor, Urla bölümüne ben de katıldım.
Orada, Seray ve Ozan Kumbasar çiftinin açtığı Vino Locale adlı küçük lokantada yemek yedik.
İki harika genç...
Özellikle giriş çerezi olarak verdiği “adaçayı tempura” var ya... Sırf onu yemek için gidebilirim oraya... Kuskusla yapılan kum midye dolması...
Ve kurutulmuş domates...
Ama güneşte değil...
Fırında suyu alınıp, kendi hazırladığı sosla marine edilmiş domatesle yapılmış salata. Bir de marine edilmiş barbun balığı... Harika bir Toscana pazarı geçirdim.
San Sebastian kalitesinde yemek yedim.
Paylaş