Milli ve yerli test günü: Biz 'Neciyiz'

Bugün “milli ve yerli test günü”...

Haberin Devamı

“Biz kimiz, neciyiz” sorusunun cevabını arayacağız.

Tabii herkes kendisinin “kim” ve “neci” olduğuna karar verecek.

Nereden çıktı şimdi bu diye sorarsanız, cevabım şu: İki şeyden çıktı.

Milli ve yerli test günü: Biz Neciyiz

Birincisi Nagehan Alçı’nın geçen gün çıkan yazısı.

Şöyle diyor:

“Türkiye’de Batıcı ve Batılaşmacı Atatürkçülüğü savunan sadece Ertuğrul Özkök ve Sedat Ergin kaldı...”

Yeni benim kim olduğumu şöyle tarif ediyor:

“Batıcı ve Atatürkçü...”

Onun hemen arkasından Gezici araştırma şirketinin bir anketi yayınlandı:

Türkiye’de Z grubuna mensup gençlerin (2000 sonrasında doğanlar) yüzde 68.7’si kendini “Atatürkçü, milliyetçi veya muhafazakâr” gibi belli kategoriler altında görmek istemiyormuş. Yüzde 78.6’sı ise Avrupa Birliği’ni destekliyormuş.

*

Haberin Devamı

İşte bunlar üzerine ben de düşünmeye başladım.

Ben kimim... Ben neciyim... Atatürkçü mü, milliyetçi mi? Amerikancı mı... Batıcı mı...

Şöyle bir geçmişime baktım...  Ne gördüm biliyor musunuz...

Benim kim ve neci olduğuma ben değil hep başkaları karar vermiş.

Buyurun benim 72 yıllık kimlik ve aidiyet seyahatim...

BATICI MIYIM, ATATÜRKÇÜ MÜYÜM İNGİLİZ MUHİBBİ MİYİM, YOKSA NEYİM

HAYATIM şöyle geçmiş...

Bulgaristan göçmeni, muhafazakâr bir ailede doğmuşum.

“Menderesçi” demişler...

Babamın ağzından “milliyetçi” kelimesini hiç duymamış olsam da bize hep “milliyetçi” demişler...

1970’li yıllarda, babam ve eniştelerimden ikisi hariç bütün aile fertlerimiz için “Ecevitçi” denmiş

*

Sonra sonu “ist”le biten aidiyetler girdi hayatıma

“Kemalist”, “sosyalist”, “Marksist”...

Gazeteciliğe başladığımda adım “Özalcı”ya çıkmış...

Bana kızanlar, dönek diyenler “Amerikancı” demişler.

Hatta bir ara ulusalcı yazardan “İngiliz muhibbi” damgası yemişim.

Altı yıl Paris’te yaşadığım için “Fransa muhibbi” diyenler de çıkmış...

*

Bugün geldiğimiz noktada “ne olduğum”, “neci” olduğum konusunda ilk defa kendim teşhis koymaya uğraşıyorum.

Galiba Z kuşağının yüzde 78.6’sı gibiyim.

Haberin Devamı

Yani “bir şeyci” değilim. Zaman zaman kendim için Özalcı veya Atatürkçü dediğim oldu. Ama ne Kemalistim ne Atatürkçü...

Ne de Özalcı...

*

Şurası ise gerçek.

Atatürk her gün gözümde daha da daha da büyüyor. Ve onun bize istikamet olarak Batı’yı gösteren vizyonu aklımın ve kalbimin tam ortasında duruyor.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini hep destekledim, hâlâ destekliyorum. Avrasyacılık denen şeyin kenarından bile geçmem. Çocuklarımın, torunlarımın geleceğini Ortadoğu’nun Baasçı rejimlerinde değil, bütün eksikliklerine rağmen Batı’nın bu coğrafyasında görüyorum.

Milli ve yerli test günü: Biz Neciyiz

NE ŞUCUYUM NE DE BUCU TOSKANACIYIM TOSKANACI

HA bir de şu günlere özel bir durumum var.

Haberin Devamı

Ne şucuyum ne bucuyum ama bugünlerde fena halde Toscanacıyım... Arkadaşım Mete Nisari ve eşi Alexandra’nın La Striscia’dan attığı fotoğrafları gördükçe şunu anlıyorum.

Karantina günlerinde en çok İtalya’yı özlemişim.

Sizce artık İtalyancı olmuş olabilir miyim...

Valla olabilirim. Üstelik hiç de tehlikeli değil.

Bugüne kadar kimsenin kimseyi İtalyan muhibbi olarak suçladığını görmedim.

BU AKŞAM JÜLİDE ATEŞ’LE BU KONUYU KONUŞACAĞIZ

BU akşam Global TV’de Jülide Ateş’in “40 Soru” programının konuğuyum.

Bu konuyu da konuşacağız.

Bekleriz.

ÖZKÖK POSTASI’NDA YEPYENİ BİR BÖLÜM

BUGÜNDEN itibaren bu köşede yeni bir bölüm var.

Adı “Zamanın Ruhu”...

20-30-40 yıl önce seyrettiğim filmleri, okuduğum kitapları, dinlediğim müzikleri yeniden izleyip, dinleyip bugünün gözüyle anlatacağım.

Haberin Devamı

Katiyen bir “nostalji” köşesi değil bu... Nostalji insanı aşağı çeker.

Benimki bir “vintage bakış” olacak.

Yani güncelleştirilmiş bir nostalji diyebilirsiniz.

Bugünün gözüyle bakış... Bugün iki Woody Allen filmi ile başlıyorum.

Milli ve yerli test günü: Biz Neciyiz

BİR WOODY ALLEN FİLMİNDE ŞUNLAR 43 YIL BOYUNCA DEĞİŞMEYEN DUYGULARIM

BELKİ delirdi diyecekseniz ama önceki gece Woody Allen’ın 4 filmini üst üste izledim.

“Annie Hall”, “Manhattan”, “Radyo Günleri” ve “Hannah ve Kız kardeşleri...”

Bir kere daha anladım ki, Woody Allen’ın en sevdiğim filmi 1977 yapımı “Annie Hall...”

43 yıl önce seyrettiğimde özellikle Diane Keaton’ın oyununa hayran kalmıştım.

Önceki gece daha da hayran oldum.

43 yıl önce üzerindeki bu Ralph Lauren çizgilerini hatırlatan takımı çok sevmiştim.

Bugün de çok sevdim.

Haberin Devamı

Milli ve yerli test günü: Biz Neciyiz

ROMANTİZM

BİR KADIN ARKADAŞINIZ GECE SAAT 03.00’TE ARASA VE DESE Kİ...

“Manhattan”da (1979) Diane Keaton bir gece saat 03.00’te Woody Allen’ı arar ve “Başıma çok fena bir şey geldi hemen bana gelmelisin” der.

Allen o sırada sevgilisi ile yataktadır.

Ama hemen kalkar gider kapıyı çalar.

Kapıyı açan Keaton’a büyük bir endişeyle sorar: “Ne oldu?”

Cevap:

“Banyomda bir örümcek var, lütfen onu öldür...”

Ancak bir sonraki sahnede anlaşılır ki, mesele başkadır.

Yatağında ağlamaya başlayan Diane Keaton “Gitme kal, seni çok özledim” der.

43 yıl sonra seyrettiğimde bu sahneyi çok romantik buldum.

BU JAPON MANGA RUHU BUGÜN MÜMKÜN MÜ

Yine aynı filmde Woody Allen 42 yaşında, sevgilisi ise liseye giden 17 yaşında bir kız.

“Annie Hall”de arkadaşının sevgilisi 16 yaşında bir kız.

Her iki filmde de küçük kızlarla ilişki konusunda uzun sahneler var. Şöyle espriler de yapıyorlar.

17 yaşında sevgilisi, daha önce üç ilişkisi olduğunu söyleyince Woody Allen “Ben senin yaşındayken hâlâ babaannemle aynı yatakta uyuyordum” der.

Düşündüm.

Bugün böyle şeyler mümkün müdür...

Tabii ki hâlâ ‘Lolita’ yıllarıydı ve demek ki “zamanın ruhu” bu “Japon Manga” kitaplarındaki ruhu kaldırıyormuş.

BU DİYALOĞU ÇOK AMA ÇOK SEVDİM

“ANNIE Hall”de şu diyaloğu özellikle sevdim. Diane Keaton Los Angeles’a yerleşir ve aralarında gerginlik çıkar. Bir kafede buluştuklarında Thomas Mann’ın kitabından bahseder ve biraz yukarıdan bir edayla sorar:

“Sen ‘Venedik’te Ölüm’ü okudun mu...”

Woody Allen cevap verir:

“Yahu o kitabı ben aldım sana...”

Altta kalmak istemeyen Diane Keaton’ın cevabı: “Sen zaten adında ölüm olmayan bir kitabı almazsın bana...”

Thomas Mann ve özellikle “Venedik’te Ölüm” hayranı bir insan olarak çok sevdim ve çok güldüm.

BUGÜN TENCEREYE CANLI ISTAKOZ ATILABİLİR Mİ

AMA çok şaşırdığım şeyler de oldu.

Mesela “Annie Hall”de şöyle bir sahne var: Woody Allen ve Diane Keaton evde ıstakoz pişirecekler.

Istakozun canlı canlı haşlanmış suya atılması konusunda aralarında tartışma çıkıyor. Ve Woody Allen ıstakozu alıp tencereye atıyor. Düşündüm acaba bugün böyle bir sahne yapılabilir mi...

KATKIDA BULUNANLAR

Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin

Yazarın Tüm Yazıları