Paylaş
“Mevlam ona öyle bir dert ver ki bizi unutsun...”
Melih Gökçek, bu sözleri kasırga felaketini yaşayan Miami halkı ile dalga geçmek için söylemişti.
***
Ben ne demiştim?
“Batsın senin bu Twitter’lı belagat şehvetin” demiştim...
Bu ne biçim laftır...
***
Arkasından da şunu eklemiştim...
“Yoksa ben de senin gibi yapıp ‘Mevlam, bütün Türk milletinin üzerine bu utancı saran adama öyle bir dert ver ki, bu batasıca tweet’leri bir daha atamasın’ mı desem...”
***
Acaba benim ahım mı tuttu diye düşündüm...
Yok yok, kasırga kurbanı Miami halkının ahı tuttu...
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, onun için öyle bir laf etti ki...
Vallahi bu bedduadan beter...
İstifa mı ettirilecek? Görevden mi alınacak?
“Bu süreç içerisinde bu tür gelişmeler olur. Ama şu anda böyle bir şey önümüzde yok. Ama bundan sonra da olmayacağı anlamına kesinlikle gelmez...”
***
Hani Demokles’in kılıcı var ya...
Ondan keskin...
Tam Hattori Hanzo kılıcı...
***
Yani Mevlam ona öyle bir dert verdi ki...
Kalk altından kalkabilirsen...
Kaldır başını kaldırabilirsen...
BEN PHOTOSHOP DEDİM, GALİBA BAZILARI İÇİN FOTOŞOK OLDU
FRANSA’nın özellikle moda reklamlarında photoshop kullanılıyorsa bunun mutlaka ilanda belirtilmesi zorunluluğunu getirmesi, dünün en renkli konusuydu.
Dün bir teklifte bulundum.
Gazeteler ve gazeteciler fotoğraflarda “photoshop” kullanıyorsa utanmasın, bunu ilan etsin dedim.
Ben “photoshop” dedim...
Ama galiba bazıları için tam anlamıyla “fotoşok” oldu...
Nasıl ki fotomontaj yapıldığında belirtiliyorsa, bunu da belirtmek normal değil mi...
Hepimiz sokağa çıkıyoruz, insanlar bizi görüyor...
Fotoğraflarımızla karşılaştırıyor...
Ve photoshop’lulara arkasından epey gülüyor...
Bunun yerine photoshop’suz gitmek veya photoshop’lu olduğunu açıklamak daha iyi değil mi...
HÜRRİYET’İ ARKA SAYFADAN BAŞLAYARAK OKUYORUM
SON günlerde bir şeyin farkına vardım.
Hürriyet’i spor sayfalarından okumaya başlıyorum.
Neredeyse bütün gazetelerin birinci sayfalarında siyasetin hep aynı isimlerini, hep aynı öfkeli ifadelerle okumak içimden gelmiyor.
Muhafazakârlığa ayak uydurmaya çalışan aşırı bir ahlakçılık bütün gazetelerimize bulaştı.
Hayattan ve renkten kaçıyormuşuz gibi bir haller geldi hepimize...
Böyle bir ortamda spor bana iyi geliyor.
Bir de Hürriyet Spor’un başındaki Mehmet Arslan’a çok teşekkür.
Hiç abartısız söylüyorum, Türkiye’nin en iyi spor sayfalarını yapıyorlar.
Renkli, cıvıl cıvıl, dipdiri bir gazetecilik...
Yazarları harika...
MÜZİKTE BİZ NİYE İLERLİYORUZ, YUNANİSTAN NİYE GERİ KALIYOR
DÜN Spotify’ın Türkiye’deki “Top 50” listesine baktım.
Çok şaşırtıcı bir durum vardı.
-Elli şarkılık listenin 29’u Türkçe şarkılardı.
-Sonra Yunanistan’ın “Top 50”sine baktım.
Listede bir tek Yunan şarkısı yoktu.
-İtalya gibi, müziğin beşiği olan bir ülkenin “Top 50” listesinde 15 İtalyan şarkısı vardı.
Ama dikkat, bunların 13’ü tamamen Amerikan hip hop şarkılarının birebir taklidiydi.
-Fransa’nın ilk 20 şarkısı Fransızca...
Listede sadece 9 İngilizce şarkı bulunuyor.
Ama Fransızca şarkıların neredeyse tamamı “varoş hip hop’u”...
-Oysa Türkiye listesindeki Türkçe şarkılar çok çeşitli...
Bu listeler, streaming kanallardaki dinlenme sayısına göre ayarlanıyor.
Diyeceğim Türkçe müzik, dünya algoritmalarına iyi meydan okuyor.
Sakın çocuk var diye çocuk filmi sanıp çocuğa seyrettirmeyin
PAZAR gecesi “Big Mouth” dizisini seyretmeye başladım...
Fransızların “Mechant”, Amerikalıların “Bad” dediği cinsten bir çizgi film dizisi...
Gırgır geçilecek bir kötülük...
Amerika’da bir okuldaki buluğ çağına henüz girmekte olan çocukları anlatıyor...
Erkek çocukların küçük penis sorunları, kızların ilk regl dönemi, erkek ve kız çocukların “Acaba ben gay miyim” veya “Lezbiyen miyim” soruları...
Tuhaf anne ve babalar...
10-15 yıl öncesinin “Beavis ve Butt-Head” ve “South Park” dizilerini özlemiştim.
Ben çok sevdim...
Ama annelere ve babalara bir uyarım var.
Bu büyükler için bir film....
İçinde çocuklar var, çocukları anlatıyor diye çocuklara seyrettirmeye kalkmayın.
İLERİDE SİZE ‘DAVAYI BİLEREK SULANDIRDI’ DERLERSE ŞAŞIRMAYIN
-Siz kalkıp Sözcü gibi bir gazetenin sahibine “Silahlı terör örgütünü yönetme” ve “Silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından ceza isterseniz...
Bununla ilgili inandırıcı hiçbir delili ortaya koyamazsanız...
***
-Gazetenin çalışanları hakkında “Silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek, isteyerek yardım etme” gibi bir “adeta” suçu yaratmaya kalkarsanız...
***
-İleride size “Ülkemizi felakete sürükleyen bir örgütle ilgili davaları bilerek sulandırdınız” diye eleştiri gelirse....
***
Bizler şaşırmayız da...
Umarım siz de şaşırmazsınız...
Paylaş