GEÇEN pazartesi akşamı Londra’da Rupert Murdoch’un davetine katıldım.
Somerset House’taki gecenin davet sahipleri "Rupert Murdoch ve News Corp’un Yönetim Kurulu"ydu.
Davette Doğan Grubu’ndan üç kişi vardı.
Doğan Yayın Holding CEO’su Mehmet Ali Yalçındağ, Doğan TV Başkan Danışmanı Mustafa Gözalan ve ben.
İngiliz medya ve iş dünyasının önde gelen birçok ismi oradaydı.
Murdoch’un, Wall Street Journal ve Dow Jones’u almasından sonraki ilk daveti olduğu için, herkesin ilgisi daha da büyümüştü.
* * *
Davete zamanında gitmek için otelden erken çıktık.
Ancak ABD Başkanı Bush’un ziyareti nedeniyle yollar tıkanır düşüncesiyle kimse arabasını almadığı için yollar bomboştu.
O nedenle davetin başlamasından 20 dakika önce Somerset House’a ulaştık.
Biz tam içeri girerken Murdoch ve son zamanlarda başarı çizgisi giderek yükselen oğlu James Murdoch da sarayı andıran binanın bahçe kapısından içeri giriyordu.
Orada merhabalaşıp birlikte binanın kapısına yöneldik.
Ancak davet 20 dakika sonra başlayacağı için kapıdaki görevli bizi durdurdu.
Herhalde Murdoch ve oğlunu tanımadığı için, henüz kapıların açılmadığını söyledi.
Bunun üzerine James Murdoch,"Ama biz ev sahibiyiz" diyerek şaka yaptı. O sırada News Corp’un yöneticileri geldi ve içeri girdik.
Murdoch gerçek bir medya imparatoru. Kendisinin ve oğlunun davranışlarına baktım.
Baba oğul birlikte gelirken, etraflarında bir kalabalık yok.
Kapıda durdurulunca hiçbir tepki vermediler.
Tam aksine, bunu güler yüzlü bir şakayla karşıladılar.
İçeride bütün misafirlerle tek tek ilgilendiler.
Murdoch Grubu’nun en yüksek tirajlı gazetesi Sun’ın kadın Genel Yayın Yönetmeni Rebekah Wade arkadaşım.
Bundan üç ay kadar önce James Murdoch’la birlikte Türkiye’ye geldiler ve beni de ziyaret ettiler.
Rebekah çok canlı bir kadın yönetmen.
Davette Times Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni James Hardy ile de sohbet ettik.
Ayrıca dünyanın önde gelen yatırım ve danışmanlık şirketlerinin üst düzey yöneticileri de oradaydı.
Bu arada demir çelik dünyasının yeni imparatoru Mittal’ı gördüm.
* * *
İngiliz gazetecileri çok ilginçler.
Dow Jones’un bir muhabiri yanıma gelip direkt olarak "Siz kimsiniz" diye sordu.
Kendimi tanıtınca ikinci direkt soru geldi:
"Buraya neden davet edildiniz?"
Ben de gazeteciyim, sorunun altındaki tecessüsü hemen anladım.
"Murdoch ile Doğan Grubu arasında bir şeyler mi var" onu merak ediyordu.
Doğan Grubu, D-Smart projesinde Murdoch’un bir teknoloji şirketiyle işbirliği yapıyor.
İki şirket, dünyada ilk sayılan ve ilgiyle izlenen bir iş modeli geliştirdiler.
Mehmet Ali Yalçındağ ve Mustafa Gözalan, bu işbirliği çerçevesinde davet edilmişti.
Bense Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni olarak...
Rupert Murdoch benim yıllardır büyük merakla izlediğim bir gazete patronu.
Bundan yıllar önce, Türk basınında başarılı ve ihtiraslı insanları tarif etmek üzere "Avustralyalılar" diye bir kavram ortaya atmıştım ve bu kavram çok tutmuştu.
O kavramın esin kaynağı Murdoch’tu.
Avustralya’dan gelip önce İngiltere’yi, sonra Amerika Birleşik Devletleri’ni, Uzakdoğu’yu fetheden bu medya patronunu gerçekten merakla ve hayranlıkla izliyorum.
Onunla ilk defa 2 yıl önce Davos’ta karşılaştım.
Verdiği bir akşam yemeğine katıldım.
Ertesi akşam, Doğuş Grubu’nun verdiği bir davete katıldı ve orada Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’la epey sohbet etti.
O gece bir kere daha anladım ki, büyük medya patronları, kamuoyunda sahip oldukları imajdan çok farklı kişiliğe sahipler.
Diyeceğim, medya patronu olmak güzel ve cazip bir şey.
Ama emin olun, bunun karşılığında ödenen çok bedel de var...
Ne mi?
Mesela, yalnızlık.
Mesela, sahip olduğunuz bütün gazetelerin, televizyonların yaptıklarının faturasının size kesilmesi...