Paylaş
Aşağıda anlatacağım olay, Türkiye'de bazı şeylerin değiştiğini gösteren çok çarpıcı bir örnek.
Dünya Gazeteler Birliği, dünyanın önde gelen yayın kuruluşlarının sahiplerini bir araya getiren önemli bir kuruluş.
Bu kuruluş, 12 Haziran günü İsviçre'nin Zürih Kenti'nde bir konferans topluyor.
TANINMIŞ EDİTÖRLER
Bu toplantı sırasında tanınmış birçok gazete yöneticisi ve editör bir araya gelecek.
Katılanların hemen hepsi medya kökenli.
Yani, iletişim sektöründe çalışan insanlar.
Mesela, Almanya'nın önde gelen ağırlıklı gazetelerinden Die Zeit'in Genel Yayın Yönetmeni Roger de Weck, İngiltere'nin The Guardian Gazetesi'nin editörlerinden Alan Rusbridger, Fransa'nın en büyük bölgesel gazetesi olan Ouest France'ın Genel Yayın Yönetmeni Didier Pillet, ABD'nin önde gelen gazetesi New York Times'ın başkan yardımcısı Michael Golden gibi medya sektörünün tanınmış isimleri Zürih'e geliyor.
Toplantıya katılanlar listesini baştan sona inceledim.
Türkiye'den davetli tek kişi var.
Kim olduğunu tahmin edebileceğinizi sanmıyorum.
Çünkü bu olayı anlattığım meslektaşlarımın hiçbiri tahmin edemedi.
Evet, medya sektörünün bu önemli toplantısına Türkiye'den davet edilen tek kişi var.
Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çevik Bir.
Öteki davetlileri bırakın asker olmayı, sektör dışından bile kimse yok.
Orgeneral Bir'in davet edildiği tartışmanın konusu da şu:
‘‘Basın özgürlüğünün sınırları var mıdır?’’
NEDEN ÇEVİK BİR
Neden böyle bir konu? Neden Çevik Bir?
Neden Fransa, Almanya, hatta bir Latin Amerika ülkesinden askeri bir yetkili davet edilmiyor da, Türkiye'den ediliyor?
Cevabı çok basit.
Tamamen Türkiye'nin dışarıdan algılanma biçimiyle ilgili.
Şimdiye kadar anlattıklarım, olayın Zürih tarafı.
Bunun bir de Türkiye tarafı var.
Orgeneral Çevik Bir daveti aldıktan sonra yapılması gereken şeyi yapmış.
Bunu bir yazı ile Genelkurmay Başkanlığı'na bildirip, karargáhın bu toplantıya katılma konusundaki görüşünü sormuş.
BİR ÖRNEK
Genelkurmay Başkanlığı da komutanın bu toplantıya katılmasının ‘‘doğru olmayacağı’’ görüşünü bildirmiş.
Yani Çevik Bir toplantıya katılmıyor.
Zaten doğru olanı da buydu.
Bu olay, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesindeki zihniyeti de açıkça ortaya koyuyor.
Geçen seneki Askeri Şûra'ya kadar, Türkiye'ye gelen üst düzey heyetler mutlaka komutanlarla görüşmek isterlerdi.
Bunlar arasında basın meslek kuruluşlarının temsilcileri de vardı.
Bu da Türk meslek kuruluşlarının temsilcilerini rahatsız ederdi.
Mesela, Dünya Basın Konseyleri Birliği'nin toplantısı için gelenler, Orgeneral Çevik Bir'le görüşmeyi de programa koydurtmak istemişlerdi.
Yanlış hatırlamıyorsam, Türk Basın Konseyi bu konuda kendilerinin bir girişim yapmayacağını bildirmişti.
Yeni komuta heyeti bu tür görüşmelerden uzak durmaya gayret ediyor.
Yabancı heyetlere Genelkurmay'da brifing uygulamasından vazgeçildi.
İlle de bir brifing verilmesi gerekiyorsa, bunu Dışişleri'nde vermeyi uygun buluyorlar.
Böylece askerlerin sivil kesimi ilgilendiren konularda ‘‘görüntü vermesinden’’ uzak duruluyor.
Yalnız burada bir parantez açıp şunu belirteyim.
Bazı yabancı yetkililer, bu uygulamdan vazgeçilmesinden şikáyetçi görünüyor.
Çünkü askerlerin verdiği brifinglerin çok iyi hazırlandığını, o nedenle çok öğretici olduğunu belirtiyorlar.
YENİ DÖNEM
Şimdi verilen brifingleri yeterince yararlı bulmuyorlarmış.
Ama ne olursa olsun, Türkiye'de askerlerin sivillere ait bölgelerde görüntü vermemeleri yepyeni bir süreci başlatıyor.
Böylece Türk ordusunun kıymetli subaylarının gereksiz yere eleştiri çekmesi de önlenmiş oluyor.
Paylaş