Paylaş
Tem yolundan ayrılıp, Tuzla'daki Sabancı Üniversitesi Kampusu'ndan içeri girerken, ister istemez ‘‘Zaman ne kadar çabuk geçiyor’’ diye düşünüyorsunuz.
Daha dün temeli atılan bir kampus, genel hatlarıyla ortaya çıkmış.
Zaman ne kadar hızlı geçiyor veya çağdaş inşaat teknikleri ne kadar süratli...
Ortadaki kubbeli dev bina, üniversitenin sadece değişen siluetini değil, aynı zamanda zihniyet ve terminolojisini de gösteriyor.
Biz kütüphane derdik.
Artık adı, ‘‘bilgi merkezi’’ olmuş.
* * *
Yirmi metre yüksekliğinde bir salon. Kubbenin genişliği 28 metre. Neredeyse Ayasofya'nınki kadar.
Bir şantiye binasından içeri giriyoruz.
Mütevelli Heyeti toplantı halinde.
Hepsi tanıdık simalar.
Güler Sabancı, Bülent Eczacıbaşı, Halis Komili, Dr. Can Peker, Prof. Ahmet Aykaç, Prof. Işık İnselbağ, Prof. Ömer Saatçioğlu ve Erbay Fiş...
Hepsi iş dünyasının parlak isimleri.
Sadece işadamlığı kapasiteleri ile değil, vizyonlarıyla da var olan insanlar.
Şimdi o vizyonu, o bilgi ve tecrübeyi bir üniversite hayalinin gerçekleşmesi için seferber ediyorlar.
Üniversitenin Rektörü Prof. Tosun Terzioğlu, Mütevelli Heyeti'nin biraz önce aldığı kararı açıklıyor.
Sabancı Üniversitesi'ne bu yıl girecek olan her öğrenciye bir laptop (dizüstü bilgisayarı) verilecekmiş.
‘‘Üstelik bunu her iki yılda bir değiştireceğiz. Yeni teknolojiyi getireceğiz’’ diyor.
* * *
Kendi üniversite yıllarıma dönüyorum.
Cebeci'nin mahalle aralarında bir fakülte binası. Derme çatma bir kantin.
Çoğu zaman kapalı bir spor salonu.
Ve yanda birkaç basit lokanta.
Tabii devrimcilikten, ülkücülükten, kavgadan, gürültüden, boykottan yorgun düşmüş, bitap düşmüş, erkenden yaşlanmış dimağlar.
Amerikan üniversitelerinde çimlerin üzerinde sereserpe yatmış öğrenci fotoğrafları bizim için hayal, ütopya...
Okul araç gereci diye bildiğimiz tek şey, bir çanta, içinde birkaç teksir, defter, kalem vs.
Oradan, zorunlu laptop'a...
Türkiye'nin muazzam güzergáhı.
Kampusun arka tarafına dev bir gölet yapılıyor.
Gölet bile değil, neredeyse göl.
Çimlenecek sahalara toprak serilmeye başlanmış.
Gözünüzü kapayın, karşınızda yemyeşil bir kampus var.
Onu hayal edebiliyorsunuz, şimdiden yakın.
* * *
Öğretim üyelerinden bir bölümü Ankara'daki yıllarımdan arkadaşım.
Yakıt sıkıntısından kaloriferleri yanmayan Beytepe Kampusu'nde, basit elektrikli sobaların kenarında nöbet tuttuğum arkadaşım Prof. Bahri Yılmaz.
1970'li yılların sonunda birçok sosyal çalışmada birlikte yer aldığımız Prof. Kemal İnan.
1980'li yılarda siyasi görüşlerimiz arasındaki farklılığı canlı bir tartışmaya çevirdiğimiz Prof. Halil Berktay.
Ve 12 Eylül öncesi ve sonrasının sıkıntılı günlerinde, akşamları aile toplantılarında bir araya geldiğim arkadaşım Prof. Tosun Terzioğlu.
Yine o yıllarda aynı edebiyat dergilerinde birlikte yazılar yazdığım arkadaşım Hasan Bülent Kahraman.
Prof. Ahmet Evin, Prof. Muhittin Oral.
Şimdi hepsi Sabancı Üniversitesi'ndeler.
* * *
Tuzla'da 21'inci yüzyılın heyecanı esiyor.
Dün Tuzla'da gurur verici bir ütopyanın gerçekleşmekte olduğunu gördüm.
Daha önce Koç Üniversitesi'nin aynı ütopyası karşısında heyecanlanmıştım.
Türkiye'nin iki büyük müessesesinin eğitim konusundaki bu heyecan verici rekabeti insanı etkiliyor.
Türkiye, mahalle arası derme çatma fakültelerden millennium kampuslarına doğru uçuyor.
Bu ülke, bu heyecanın ürününü mutlaka alacaktır.
Evet mutlaka...
Paylaş