Kurtarıcı bir karantina kahramanı: Trolcü Şevki

Biri sinema gibi rekabetin acımasız olduğu sektörde...

Öteki Amerikan NBA basketbol ligi gibi bir arenada kendini ispatlamış iki genç insan...

*

Önceki gece yaptıkları sohbet sırasında Şahan Gökbakar’ın Instagram’da yarattığı yeni “Trolcü Şevki” karakteri de gündeme geldi.

Düşündüm... Bence korona sonrasının en eleştirel kahramanı bu olabilir.

*

Şu an hepimiz, sosyal medyada “trol” adı verilen, dijital vandalların, barbarların yarattığı terörün gölgesinde yaşayan zavallı insanlara dönüştük.

Bu paralı veya gönüllü sanal kabileler hayatımızı zehir ediyor.

Sürüler halinde saldırdıkları insanlara iftiralar atıyor, linç yapıyor, hayatını söndürüyor.

*

Daha da ileri gidip diyeceğim ki...  Gizli mihrakların, karanlık kişilerin finanse edip insafsızca kullandığı yeni bir “paralel örgüt” haline geldiler. Bunlar, hangi partiden, hangi görüşten olursa olsun siyasetçinin de, işinsanının da, sanatçının da, sporcunun da, yani hepimizin de katili veya azmettiricisi oldular.

Emin olun FETÖ kadar tehlikeli boyuta ulaştılar.

Artık bu karanlık hesaplarla hesaplaşma zamanı geldi.

*

“Trolcü Şevki”, bu dijital vandalları en azından komikleştirmek, aşağılamak, itibarsızlaştırmak için günümüzün bir kahramanı haline gelebilir.

KARANTİNA YILDIZLARI
BİR SAATTE ŞAHAN VE CEDİ HAKKINDA ÖĞRENDİKLERİM

CANLI paylaşım boyunca bu iki genç şöhret hakkında şunları öğrendim:

- Şahan: Okul öğretmeni onun için “Bu çocuk kesin avukat olur” diyormuş. Ama o Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nü bitirmiş.

- Cedi: Aslında pilot olmak istiyormuş. “Ama bu boyla kokpite sığmam mümkün değildi” diyor. Beş yaşında karate sporuna başlamış ama bu sadece 24 saat sürmüş. Basketbola 5 yaşında evde bir kutuya çorap atarak başlamış.

*

- Şahan: Eşiyle birlikte Napoli’de pizza kursuna gitmiş. Dönüşte evine meşe odunu fırını almış. “Ama beni asıl ekşi maya ekmek bitirdi. Manyak bir iş bu” diyor.

- Cedi: Karantina dönemini evde tek başına geçiriyormuş. Zaman zaman daha önce NBA’de oynayıp Amerika’ya yerleşen Mehmet Okur’la sohbet ediyormuş.

*

- Şahan’ın çok iyi bir NBA bilgisi olduğunu, basketbol terminolojisinde oyunculara ‘Atlet’ dendiğini, LeBron James’in kaç MVP (En değerli oyuncu) aldığı, hangi yıl All Stars’a seçildiğini, Kevin Garnett’ın oynadığı, Kobe Bryant’ın yapımcılığını üstlendiği ve seslendirdiği çizgi filmini bildiğini öğrendik.

PARODİ
GECENİN SÖZÜ: BİR ŞEKİLDE NORMALLEŞİYORUZ BE CEDİ

ZAMAN zaman Recep İvedik’in ağzından çıkmış gibi sözler sohbeti daha da güzelleştirdi.

- Mesela Şahan’ın “Bir şekilde normalleşiyoruz be Cedi” derken yüzündeki ifade ve ses tonu...

- “Korona olan arkadaşına geçmiş olsuna gidiyorlar...”

- Bir de Cedi’nin “NBA’de geçen bir Recep İvedik filmi yapsan nasıl bir senaryo yazardın” sorusuna verdiği şu cevap: 

“Kara Abbas NBA’de...”

RECEP İVEDİK, LARS VON TRİER’E KARŞI

HAYATI boyunca kendisini en çok etkileyen filmin ne olduğunu sorulunca Şahan şu cevabı verdi: “Björk’ün oynadığı ‘Karanlıkta Dans’...”

“Çok ağlattı beni bu film” diyor... “Karanlıkta Dans”, Lars von Trier’in 2000 yapımı, Cannes Festivali’nde ödül almış filmi...

Peki Recep İvedik’i yaratan ve oynayan bir sanatçının en sevdiği komedi filmi hangisi?

“Peter Sellers’in filmleri” diyor... Özellikle “Dr. Strangelove”...

Sohbetin bu bölümünde artık Recep İvedik yok...

Instagram paylaşımlarında tanıdığımız insancıl, modern, Cumhuriyetçi Şahan Gökbakar konuşuyor...

BÜYÜKADA’DA HASSAS BİR KORONA TARTIŞMASI

BÜYÜKADA’da yayınlanan “Ada Gazetesi”nin dünkü manşetinde şöyle bir haber vardı:

“Hastalık şüphesi olan yabancı uyruklu mahkûmlar adaya getirildi iddiası...”

İddiaya göre yabancı uyruklu, özellikle Afrikalı bazı Hıristiyan mahkûmlar adaya getirilip San Pacifico Kilisesi ile Çankaya 19’daki Katolik yurduna yerleştirilmiş.

Cemevi de bu insanlara yemek veriyormuş.

Gazetenin haberine göre adada yaşayan “bazı insanlar da” buna tepki gösteriyormuş.

Doğrusu ben bu tepkiyi anlamadım...

Adadaki bazı Hıristiyan kuruluşları, kendi inancından insanlara kapılarını açıyorsa, bu insanları yurtlarda karantina düzeninde ağırlıyorsa, bazı Müslümanlar da bu insanlara yemek veriyorsa, bir de burası bir ada olduğu, giriş-çıkışı da çok sıkı kontrol edildiği, kaçma ihtimallerinin bulunmadığı göz önüne alınırsa buna tepki göstermek de ne oluyor?

Ben anlamadım.

YENİ NORMAL
65 PLUS MAHKÛMUNA BİR ÇÖZÜM: ONLINE SİRTAKİ

DIŞİŞLERİ Bakanlığı’nın gelmiş geçmiş en renkli sözcülerinden biri Büyükelçi Yalım Eralp’tir...

Geçen gün onunla sohbet ediyorduk.

Tabii konu, “65 plus” olarak evde ne yaptığına geldi.

“Vallahi ben yolunu buldum. Bütün gün online sirtaki yapıyorum” dedi...

Ekranda bir sirtaki programı bulmuş, onun karşısına geçiyor, bir hocayla birlikte veya bir Yunan adasındaki restoranda başka insanlarla karşılıklı sirtaki oynuyormuş.

Yalım birden gözüme “Zorba” filmindeki Anthony Quinn gibi göründü.

Bakalım bu korona belası biz 65 plus’lara daha neler yaptıracak.

MÜZİK
ŞİMDİ SİZE SİNEMATOGRAFİK BİR KARANTİNA EVİ ÇİZECEĞİM

EVİNİZİN salonu bir bahçeye açılıyor veya bir apartman dairesindesiniz ve pencereniz hafif aralık.

Yaz başı...

Akşam saati ve dışarıdan hafif bir müzik sesi geliyor...

Kendinizi bırakın ve Toscana’da veya Çeşme Yarımadası’nda bir evde olduğunuzu hayal edin...

İşte tam bu anda size dışarıdan gelen müziğin ne olabileceğini söyleyeyim...

Son bir ayda çıkmış iki yeni klasik müzik parçası:

- Robert Schumann: Adagio & Allegro in A-Flat Major. Op. 70 (A Arr.S.D:Torre & M Petersen for Double Bass & Piano), Ekkehard Beringer; Tomoko Takahashi

- Beethoven: An Die Ferme Geliebte. Op.98.6 Nimm Sie Hin Denn, diese lieder) Matthias Goerne, Jan Lisiecki