Paylaş
Veya “Give peace a chance” şarkısı.
Onu çok iyi tanıyan bir gazeteci çok farklı bir cevap veriyor.
“John Lennon hayatı boyunca çok parlak şeyler yaptı. Ama yaptığı en parlak işlerden biri, 1969 yılında Beatles’ı dağıtma kararıydı.”
Müzik tarihinin belki de en büyük müzik topluluğu Beatles bundan tam 40 yıl önce bu ay dağılmıştı.
Ben 22 yaşımdaydım, onların dağılma kararı benim için şok olmuştu.
Bu yıl aynı zamanda Beatles’ın ilk plak kayıtlarının 50’nci yılı.
Yani bu efsane topluluk dağıldığında, henüz 10 yaşındaydı.
* * *
“Evening Standart” gazetesinin müzik muhabiri Ray Connoly, üç hafta önce Sunday Times Gazetesi’nde, 40 yıl önce John Lennon’la yaptığı mülakatları yayınladı.
Ray Connoly, Beatles’ın dağılma kararını aldığını bütün dünyaya duyuran gazeteciydi.
1969’un eylül ayında bir gün Apple müzik şirketinin Mayfair’deki merkezinde Beatles’ın 4 üyesi, menajerleriyle toplanmış.
Connoly de o gün oradaymış ve bazı şeylerin normal gitmediğini fark etmiş.
O gün Jonhn Lennon grubun artık dağılması gerektiğini savunuyormuş.
Paul McCartney ise gelecekteki parlak projelerden söz ediyormuş.
John Lennon sözünü kesmiş ve “Galiba senin kulakların işitmiyor. Ben boşanmadan söz ediyorum” demiş.
Haber gazetede “Beatles’ın öldüğü gün” manşeti ile çıkmış.
Ray Connoly, o gün haberi yalanlanacak diye çok korkmuş.
Ancak öğleden sonra bürosuna geldiğinde, masanın üzerinde bir demet çiçek bulmuş.
Çiçeğin üzerinde şöyle bir yazı varmış:
“John ve Yoko’dan Ray’a sevgilerle...”
* * *
John Lennon’un en parlak kararı gerçekten Beatles’ı dağılmaya zorlamak mıydı?
Ray Connoly, “Kesinlikle öyle” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Çünkü, 1970’li yıllarda müzik tarzı hızla değişiyordu ve Beatles’ın yaptığı müziğin bu değişime ayak uydurması mümkün değildi. Yani o, bu kararı alarak bir anlamda Beatles’ın hep genç bir topluluk olarak efsaneleşmesini sağladı.”
Rolling Stones bugüne kadar yaşadı ve hâlâ dünyanın en büyük konserlerini yapan iki-üç topluluktan biri.
Acaba Beatles gerçekten bugüne gelemez miydi?
Grup dağılmadan kısa süre önce, “Sergeant Peppers lonely heart club band” isimli gerçekten devrimci bir albüm yapmıştı.
Bu devrimi yapan grup, zamana nasıl ayak uyduramazdı?
* * *
Bugünlerde vaktim olsa en çok yapmak istediğim şeylerden biri Liverpool’a gidip Beatles’ın çıktığı şehrin sokaklarında dolaşıp, gençlerle konuşmak olurdu.
Son yıllarda İngiliz pop müziğinde müthiş bir canlanma var.
Arctic Monkeys’i dinlerken, bu ülkenin nasıl olup da her 10 yılda bir olağanüstü topluluklar çıkardığını düşünüyorum.
20 yaşında çocuklar nasıl olur da böyle müzikal tarzlar yaratabilirler hayret ediyorum.
Sonra düşünüyorum ki, bundan 50 yıl önce John Lennon ve Paul McCartney “Please Please me”yi, “Love me do”yu “I wanna hold your hand”i yaparken aynı yaşlardaydı.
* * *
Yazar Hunter Davies, 1967 yılının nisan ayında bir öğleden sonra erken saatlerde Paul McCartney’in evine gitmiş.
O sırada Sgt Pepper albümü üzerinde çalışıyorlarmış.
Sonra, Mini Cooper’a atlayıp, civardaki bir koruluğa gitmişler.
Hava çok güzelmiş.
Hunter Davies havaya bakıp, “It’s getting beter” (Hava gittikçe iyileşiyor) demiş.
Paul McCartney bunu duyunca hafiften mırıldanmaya başlamış:
“It’s getting better, getting better all the time”.
Sgt Pepper albümünün ünlü şarkısı böyle doğmuş.
* * *
Beatles ilk plağını 800 dolara kaydetmiş.
Sgt Pepper’ın kayıt masrafı ise 50 bin doları bulmuş.
Müzik tarihinin en büyük devrimlerinden birinin, bu kadar mütevazı bütçeyle ve böylesine basit mırıldanmalarla başladığını okuyunca, Arctic Monkeys’in genç dehasını da anlar gibi oluyorum.
Galiba önemli olan, sürüden ayrılıp, farklı bir şeyi bulmanın peşine düşmek.
Vasatların giderek vahşileşen intikam çığlıkları kulaklarımızı sağır etse de, bu genç insanları dinlemekten hiç bıkmamalıyız.
Paylaş