Jacop sendromlu katil erkek

SERİ katil denince benim aklıma önce gerçek katiller gelmez.Belki şaşıracaksınız ama katillerden önce üç başka ismi hatırlarım.

Önce Serdar Turgut.

Sonra Hürriyet yazarı Kanat Atkaya.

Çünkü seri katiller hakkında ilk bilgileri bu iki arkadaşımdan aldım.

Seri cinayetler onların özel alanlarıdır.

O nedenle, yurtdışına her gidişimde Kanat Atkaya’ya "true crime", yani yaşanmış gerçek cinayet öykülerinin anlatıldığı kitapları getiririm.

* * *

Gazeteciler arasında seri cinayete düşkün çok insan vardır.

Mesela Başbakan Erdoğan’ın son gezisinde Yeni Şafak Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu’nun da böyle suç ve seri cinayet kitaplarına düşkün olduğunu keşfettim.

Bütün gezi boyunca, eski bir Fransız polis fotoğrafçısının cinayetlerle ilgili kitabını okudu.

Neden böyle diye düşününce aklıma şu gelmiyor değil.

Acaba, bilinçaltlarında kendilerinin de bir nevi seri katil olduğu duygusu mu yatıyor?

Tabii bütün bunlar birer şaka.

Son yıllarda bütün dünyada cinayet romanlarına ve kitaplarına ilgi büyüyor.

ABD’de "fiction", yani hayal ürünü kitapların en çok satan listelerine bakın.

En az dördü beşi böyle kitaplardır.

Washington’da Başbakan’ın kaldığı otelin tam karşısında çok büyük bir "Borders" kitapçısı vardı.

Orada baktım, "true crime" bölümü bayağı büyümüş.

Ben de hem kendime hem Kanat’a üç kitap aldım.

* * *

Seri cinayet denince aklıma gelen üçüncü isim ise Hürriyet’in gayri resmi "olay yeri incelemecisi" Sevil Atasoy.

Atasoy bir adli bilimci.

Önemli bir ayrıntıya dikkat.

Adli tabip değil, adli bilimci.

Onun pazar günü Hürriyet’te yazdığı yazıların en büyük müdavimlerinden biriyim.

Bana "CSI: Miami" dizisi kadar zevk veriyor.

Bir eğilime dikkatinizi çekmek isterim.

Giderek daha fazla sayıda genç kız, adli tıp okumak için başvuruyormuş.

Zaten son yıllarda televizyonları kaplayan "olay yeri incelemesi" filmlerin kahramanlarına bakarsanız, en kritik yerlerde çok sayıda kadın var.

* * *

Önceki hafta Sevil Atasoy’un "Labirent" adlı kitabı yayınlandı.

Kitabın 162’nci sayfasında "Çocuklar Öldürünce" başlıklı bir bölüm var.

İnsan niye öldürür?

Avery A. Sandberg isimli bir doktor, 1961 yılında, 44 yaşında ve 1.83 m. boyunda bir erkekte "Jacop" sendromunu bulduğunu açıklar.

Bu bir "süper erkek" belirtisidir.

İnsanın 23 çift kromozomunun biri, cinsiyetini belirler.

Kız çocukları anne ve babadan birer X kromozomu, erkekler ise annelerinden X, babalarından Y kromozomu alırlar.

Sandberg’e göre Jacop sendromlu erkekler, babalarından bir yerine iki Y kromozomu alır.

Böylece kromozom yapıları XYY olur.

Cezaevlerinde ve yüksek güvenlikli akıl hastanelerinde yatan erkeklerin çoğunda XYY kromozomuna rastlanır.

Ayrıca geçmişte 8 hemşireyi öldüren bir seri katilde de bu tür kromozom yapısına rastlanması, Jacop sendromunu, seri katillerin prototipi haline getirdi.

* * *

Daha sonraki yıllarda her 1000 erkekten birinin bu tür kromozom taşıdığı saptandı ve XYY töhmet altında kalmaktan kurtuldu.

Ama insanoğlunun "katil doğanlar" klişesine uygun DNA yapısını arama çalışmaları bitmedi.

Buna son aday ise monoaminoksidaz A(MAO-A).

Üç gündür konuştuğumuz genç katilleri anlamak istiyorsanız, bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

(*) Sevil Atasoy: "Labirent: Adli Bilimlerin Gizemli Dünyası", Doğan Kitap, 2006
Yazarın Tüm Yazıları