Paylaş
Dün bu yazıyı yazdığım saatlerde, Başbakan Mesut Yılmaz'la Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner baş başa bir çalışma içindeydi.
Konu, ekonominin önündeki günler.
Bugün pazartesi.
Refahyol'u tarihe gömen güvenoylamasından sonra ilk çalışma günü.
ÖZAL'IN SÖZLERİ
Daha geçen haftadan itibaren olumlu yönde fırlamaya başlayan ekonomik göstergelerin bugün patlama yapması hiç şaşırtıcı olmayacak.
Oysa bu hükümet daha henüz çarpıcı bir icraat yapmış değil. Ama yarattığı psikolojik iklim ekonominin yelkenlerini şişiriyor.
Şimdi icraat dönemi başlıyor.
Önümüzdeki üç ay çok önemli.
Rahmetli Özal sık sık şunu söylerdi:
‘‘Yeni bir hükümet ne yapacaksa ilk üç ay içinde yapar. Ondan sonraki zamanda, bu yaptıklarını kuvvetlendirir.''
Bu hükümetin önemli bir özelliği daha var. Bugün Türkiye'de ekonomi konusunda söz sahibi siyasetçilerin hemen hepsi Refahyol'a tamamen sırt çevirmiş durumda.
Bu trene son olarak Ufuk Söylemez, Sedat Aloğlu ve Yaman Törüner de katıldı.
Ayfer Yılmaz da yakında bu kişilere katılırsa kimse şaşırmasın.
Neden?
Çünkü partilerinin grup kararına rağmen yeni hükümete destek veren insanlar, ekonomik politikaların uygulanmasında psikolojik iklimin ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyorlar.
SÖYLEMEZ'İN SIKINTISI
Bundan 15 gün kadar önce Refahyol hükümetinin ekonomiden sorumlu bakanı Ufuk Söylemez'le yemek yemiştik.
Söylemez o yemekte, kendi icraatını anlatırken sık sık, ‘‘Bu hükümetin yarattığı olumsuz havaya rağmen bunları yapabildim'' diyordu.
Haksız da değil.
Ufuk Söylemez başarısız bir bakan değildi. Ama içinde yer aldığı hükümet Türkiye'nin imajını öylesine berbat etmişti ki, o koltukta kim otursa onun kaderini paylaşacaktı.
Son ana kadar Çiller'in yakın çevresinde kalan bu A takımının şimdi dolaylı da olsa yeni hükümete destek vermesinin arkasında işte bu tecrübe yatıyor.
O nedenle güvenoylamasına katılmayan veya katılıp evet oyu veren ekonomist milletvekillerinin bu tavırları takdirle karşılanmalıdır.
Parti kaygılarını aşıp, ülke yararına davranmışlardır.
Türkiye bu güvenoyu ile rahatladı.
Ancak iş bitmiş değil. Yüzde 80'in kendini tamamen emniyet içinde hissetmesi, dış dünyaya da Türkiye'de artık böyle ucube koalisyonların gelmeyeceği güvencesi verilmesi için, merkez sağ ve solun toparlanması gerekiyor.
ÇİLLER KAÇAR MI
Bunun için önce DYP sorununun çözülmesi gerekiyor.
Şimdi herkes merak ediyor. Çiller çekilir mi? Gidip Amerika'ya yerleşir mi?
Kendisini iyi tanıdığımı zannediyorum.
Hayır gitmez. Özer Çiller bir gün bana, ‘‘Yerlerde sürüklense de mücadelesini bırakmayacak'' demişti.
Zaten Çiller'in asıl korkutucu yanı budur. Ve şimdi de bu korkutucu karakterin en tehlikeli dönemini yaşıyoruz.
Sadece intikam duyguları ile yaşayan bir siyasetçi çok korkutucudur. Çiller bu duygularla yaşadığı için, Refahyol tutkusunu şimdi muhalefette de sürdürmeye çalışıyor.
Tabii DYP'nin önündeki en büyük tehlike budur. Çünkü Çiller DYP'nin kromozomları ile oynamaya başladı.
Dikkat edin, bir yandan RP motifleri, bir yandan MHP renkleri giderek DYP'nin klasik kimliğinin üstünü örtmeye başladı.
MARJİNALLİĞE DOĞRU
Çiller artık merkez sağda kendisine yer kalmadığını biliyor. Daha doğrusu, başında Çiller'in bulunduğu bir DYP'ye yer yok.
Ama Türk merkez sağının DYP'ye ihtiyacı var.
İşte DYP bugün bu köşeye sıkışmanın sıkıntısını yaşıyor.
Çiller'i deviremiyor, Çiller'le bir yere gidemiyor.
DYP bu ikilemi aşamadığı takdirde, giderek marjinalleşecek ve Çiller'in intikam duygularını tatminden başka hiçbir fonksiyonu bulunmayan bir dernek haline dönüşecek.
Ama bu haliyle bile Türkiye'nin başına dert olmaya devam edecek.
Paylaş