Paylaş
İki nedenden dolayı bilerek erteledim.
Birincisi bu sözleri söyleyen Kılıçdaroğlu’ndan yazmak için izin istedim.
İkinci ve daha önemlisi ise...
Bu konuşmayı yılın ilk günü yayınlamak istedim.
Çünkü o felaket yılından sonra 2021’e umutla girmeyi arzuladım...
Geçen salı günü...
Yer Ankara’daki Ahmet Hamdi Akseki Camisi...
Geçen pazar kaybettiğimiz eski ODTÜ Rektörü Prof. Ahmet Acar’ın cenazesi kaldırılıyor.
Namazdan önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la sohbet ediyoruz.
O sırada hafızamda iki konuşma var.
*
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bir gün önce yılbaşı mesajında “2021 demokratik reform yılı olacak” demiş...
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise “2021 Avrupa Birliği ile ilişkilerin sıkılaştırılacağı yıl olacak” diyor...
Çevremde birçok insan “Geç bunları, hepsi lafta kalacak” diyor...
Bense inanmak, hem de yürekten inanmak istiyorum.
*
Kılıçdaroğlu’na “Sayın Genel Başkan siz de çıkıp kuvvetli bir şekilde ‘Bu reformları desteklemek için biz de hazırız’ mesajı verseniz” diyorum...
Çünkü kafamda 1990’lı yıllar var...
AB ile tam üyelik ve Gümrük Birliği müzakereleri sırasında gereken bütün yasal değişiklikler ve Anayasa değişiklikleri birkaç itiraz dışında neredeyse oybirliğiyle Meclis’ten geçmişti....
Ne büyük umut yıllarıydı onlar...
*
Kılıçdaroğlu beni çok umutlandıran bir şey söyledi:
“AKP içinden de destek vermemizi isteyen çok sayıda mesaj geliyor...”
Bu mesajları kim gönderiyorsa bütün kalbimle helal olsun diyorum...
İnşallah bu mesajlar daha korkusuzca ve açıktan da verilmeye başlanır...
*
Aldığım izlenim şu:
Kılıçdaroğlu, samimi ve gerçekçi bir demokratikleşme ve adalet reformu konusunda her türlü desteği vermeye hazır...
Tanıdığım Meral Akşener’in de farklı düşündüğünü sanmıyorum.
Yani Cumhurbaşkanı ve AKP reform konusunda samimiyse, arkasında kendini çok rahatlatacak bir destek bulabilir.
*
Bunu çok önemsiyorum...
Çünkü 2021 yılında kapımızda sandığımızdan çok ama çok fazla sorun var...
Dünyada neredeyse yapayalnızız...
Üstelik ilk defa “yayılmacılıkla” suçlandığımız bir dönem geliyor.
Bu yalnızlığı ve sorunları aşmanın tek ama tek yolu gerçek bir demokrasi ve adalet reformundan geçiyor.
İnsan hakları konusunda sahici adımlar...
İşte bunu umutla bekliyorum...
AMAN ABDULKADİR
‘HALKIN VERDİĞİ’ YETKİ Mİ PATRONUN VERDİĞİ KÖŞE Mİ
ABDULKADİR Selvi’nin dünkü yazısında bir cümle var ki...
Allaaahhh...
*
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile polemiğe girmiş... Diyor ki:
“Ben yetkiyi Kılıçdaroğlu’ndan değil halktan aldım...”
Ben de, “Aman Abdulkadir aman haa” diyorum...
O nedenle bir abilik yapayım, epeydir gazete köşelerinde sürünen tecrübeli biri olarak şunu söyleyeyim:
“Abdulkadir kardeşim, yazdığın yer halktan aldığın yetki belgesi değil, patronun verdiği köşedir...”
*
Nasıl ki bir siyasetçi seçimde aldığı oyu, “Halkın kendisine 4 yıllığına ülkeyi yönetmesi için verdiği izin” olarak değil de “Tanrı tarafından verilmiş bir misyon ve hak” olarak görmeye başladığı zaman demokraside işler hiç iyi gitmiyor demekse...
Bir gazeteci de yazdığı köşeyi “ilahi bir halk iradesi” olarak görmeye başladı mı...
Aman ha...
“Tanrıyazar” katına çıkmaya hazır bir ruh haline gelmiş demektir...
Orası da pek makbul bir makam değildir.
Sen mütevazı bir insansın... Aman dur, o çizgiyi geçme derim....
BU ADAM BENİ YILBAŞI GÜNÜ UYKUSUZ BIRAKTI
BÜTÜN dünyada 29 Aralık gecesi bir belgesel gösterime girdi.
Adı: “Sanpa: Sins of the Savior”.
Türkçeye şöyle çevirebilirsiniz:
“Sanpa: Bir Kurtarıcının Günahları...”
Adını hayatımda ilk defa duyduğum “Vicenzo Muccioli” adlı birinin hikâyesi...
Daha doğrusu onun kurduğu “uyuşturucu bağımlılığına karşı bir komünün” hikâyesi...
5 bölümlük bir belgesel...
Bana göre dünya belgesel film anlayışında bir dönemin başlangıcı bu film...
*
Konu şu: 1970’lerde İtalya’da aşırı sol ve sağ örgütler zirvede...
Bir yanda hippi akımları alıp başını gitmiş...
Ama asıl büyük tehlike uyuşturucu...
Hem de en ağırı...
Eroin...
*
İşte öyle bir dönemde Fellini’nin doğduğu ve Amarcord filminde anlattığı Rimini yakınındaki bir köyde küçük bir komün kuruluyor...
Uyuşturucu bağımlısı gençleri bu alışkanlıktan kurtarmak için kurulan biraz hippi tarzı bu komünü kuran adam da San Patrignano köyünde yaşayan Vincenzo Muccioli adında biri...
Dizi daha çok onun hikâyesi...
FELLİNİ’NİN ‘I VİTELLONİ’SİNDEN FIRLAMIŞ DAYAKÇI BİR KARAKTER
TİP olarak Fellini’nin “I Vitelloni” (Aylaklar) filminden fırlamış biri...
Ama bağımlılıkla mücadelede kendine özgü yöntemleri var...
Komününe kabul ettiği gençlerin ayrılmasına izin vermiyor.
Kaçanlar yakalanıp geri getiriliyor...
Bu kişiler zincirle yataklarına bağlanıyor... Gerektiğinde dayak atılıyor.
Kızlarla erkeklerin romantik ilişki yaşamaları yasak.
İşte bu komün 20 yıl boyunca İtalya’nın hem uyuşturucu ile mücadelesinde, hem de hukuk sisteminde inanılmaz bir tartışmaya yol açıyor...
İnsanı uyuşturucu dramı, insanca yaşama hakkı ve hukuk arasında sıkıştırıp bırakan müthiş bir belgesel...
Daha iki gün evde kapalısınız...
Meraklısına tavsiye ederim.
*
Bakalım bu adam hakkında siz ne düşüreceksiniz?
Il Duçe döneminden kalma bir faşist mi?
Yoksa uyuşturucu ile en etkin mücadele yolunu bulmuş otoriter bir lider mi...
O KOMÜNÜN INSTAGRAM HESABINDA BİR DURUM VAR
SAN Patrignano’nun kurucusu artık hayatta değil...
Bir zamanlar çok tartışılan o kurum hâlâ çalışıyor.
Şimdi bambaşka bir hale gelmiş.
Instagram hesabına bakarsanız, efsane kurucusunu unutturmak ister gibi bir halleri var.
Ama ne yapsalar, o güçlü karakterin izlerini silemezler.
Kurum hâlâ o insanla tartışılıyor...
Üstelik ölümü üzerindeki sır perdesi hâlâ kalkmış değil. Ölüm nedeni ancak ağızdan kulağa fısıldanan bir sır olarak şehir hikâyesi halinde devam ediyor.
BU YILIN TÜRK VE YUNAN POPUNDA EN İYİ TOP 10
1- Sezen Aksu: “Karşıyım”
2- Gripin: “Ebruli”
3- İkiye On Kala: “Kafamda Kentsel Dönüşümler”
4- Giorgio Sabanis:
“Agria Thalassa”
5- Didomido-Eglo G: “Nimet”
6- Ringo Jets-Hey Douglas: “Ayrılık Olsa Bile”
7- Salman Tin: “Rüzgâr Beni Savururken”
8- Ferhat Göçer: “Melankoli”
9- Selda Bağcan: “Ayrılık” (Yılmaz Karayalım remiks)
10- Tan Taşçı: “Git Gidebilirsen”
2020’NİN BATI POPUNDA TOP 10’U
1- The Weeknd:
“Blinding Lights.”
2- Dua Lipa Dababy: “Levitating”
3- Kygo Donna
Summer: “Hot Stuff”
4- Vicente Fernandez:
“Ya no insistas Corazon”
5- 24K Golden Ian
Dior: “ Mood”
6- Idan Rachel Hevy
Levi: Feker Li (remiks)
7- Shaggy, Sting:
“Angel” (Hot Shot 2020)
8- The Rolling Stones: “Living in the Ghost Town”
9- Hemi: “Higher”
10- Urban Love, Luca Ciacco: “Suedhead”
PİERRE CARDİN’İN BAŞINDA BİR TÜRK KAYYIM VARMIŞ
MODANIN dev ismi Pierre Cardin öldü...
Bence o “haute couture”ü icat edenlerden biriydi...
Benim lise ve üniversite yıllarımda erkek elbisesinin en üst markası oydu...
Veya Türkiye’de en bilinen ismiydi...
Ama en çok taklit edilen marka oldu...
Dün T24’te Barış Soydan’ın çok güzel bir yazısını okudum.
“Uçuk modacı Türkiye’de nasıl muhafazakâr tasarımcıya dönüştü” sorusunu sormuş.
Oradan öğrendim ki, Türkiye dahil 13 ülkede Pierre Cardin markasının lisansörü “Aydın Grup” adlı bir Türk şirketiymiş.
Bu grubun da FETÖ ile ilişkileri varmış.
Bu gruba 15 Temmuz’dan sonra TMSF tarafından el konulup başına kayyım atanmış.
Grup da Pierre Cardin markası altında muhafazakâr bir müşteriye yönelmiş.
Assoulin yayınlarından çıkan Pierre Cardin kitabının kapağındaki bu deseni çok sevmiştim.
Modernitenin temsilcisiydi bir zamanlar.
Demek ki markaların da bir alın yazısı varmış.
Paylaş