İki cenaze bir Fatiha

DÜN Kocatepe Camisi’nden bir cenaze kalktı.

Haberin Devamı

Adı Murat Özenalp’ti...
Biliyor musunuz daha 49 yaşındaydı...
Türk ordusunun şerefli bir subayıydı..
Tek suçu Atatürk’ü sevmekti..
Vatanını, korumaya ant içtiği ülkesini ve Cumhuriyet’ini sevmesiydi.
Deniz albayıydı..
Yani şu sıralar Doğu Akdeniz’de bayrak dalgalandırmak için gemi komutanı bulamayan Türk donanmasının şerefli bir subayıydı...

* * *

Eşi, oğlu ve kızı ağlıyordu...
Seçim meydanlarında, bin kilometre ötelere, beş bin, on bin kilometre ötelere hüngür hüngür ağlayanlar, nedense bu vatan evladına dökecek bir damla gözyaşı bulamamışlardı.
Çünkü, o bavullar içinde servis edilen pisliklerle, eşinin, evlatlarının önünden alınmış ve bir tabut içinde iade edilmişti...
Güya camilerini bombalayacaklardı.. darbe yapacaklardı...
Asıl darbe onlara yapılmıştı...

* * *

Haberin Devamı

Dün, Amerika Birleşik Devletleri’nde bir başka cenaze daha kalktı.
Bu da Silivri adaletinin ve bir kısım Türk medyasının cenazesiydi.
Boston şehrinde “Siber Suçlar Konferansı” düzenlendi.
Bilin bakalım, dijital dünya suçlarına ilişkin yapılan en büyük tartışmalardan biri neydi...
Konu başlığını tam olarak vereyim:
“Ergenekon ve Balyoz: Sofistike bir dijital sahtecilik...”

* * *

Bir dakika...
Bildiriyi sunanlar için “Ergenekoncu” falan deyip kurtulamazsınız...
Bilimsel bildiriyi ABD’nin en önemli bilişim şirketlerinden biri olan “Arsenal” şirketi sunuyor.
Türk basınının nedense görmek istemediği bu haberi dün Radikal’de Ezgi Başaran’ın köşesinde okudum.
Üstelik bildiriyi herhangi biri değil, şirketin başkanı Mark Spencer bizzat sunuyor.
Yani kendi adını ve şirketinin itibarını ortaya koyarak...
Hikâyeyi hatırlayalım mı...
Balyoz davası, Gölcük Donanması’na ait bir binada bulunan 1 No’lu CD ve 5 No’lu harddiske dayanarak karara bağlanmıştı.
Bu disklerdeki bilgilerle suçlanan askerlerin avukatları dünyanın en itibarlı bilişim şirketlerinden olan Arsenal’e başvurarak bir rapor almıştı.
Bu raporda, yüzlerce emekli ve muvazzaf subayı suçlayan bu belgelerin sahte olduğu kanıtlanmıştı.
Ne yazık ki, kararını daha polis ve savcı iddianame yazmadan vermiş olan mahkeme bu raporu kabul etmedi.
Daha sonra TÜBİTAK da bilgilerin disklere sonradan eklendiğini kabul etmek zorunda kaldı.
İşte bu dijital andıç ve sahtekârlık, dünden itibaren dünyanın bütün adli kurumlarında incelenecek bir vaka haline geldi.
Yani Türk adalet sisteminin ne halde olduğunu, Silivri davalarındaki insanlık dışı uygulamaların neler olduğunu bütün dünya, hukuk fakültelerinin öğrencileri yakından öğrenecek.

Haberin Devamı

Yok mu aranızda çıkıp ‘Bizi aldattılar’ diyecek delikanlı

BAKIN, buradan herkese söylüyorum...
Silivri davaları, dünya tarihinin gördüğü en büyük adalet skandalıdır..
Fransa’daki Dreyfus davasından çok daha ağır ve dramatik bir adalet skandalıdır.
Kimsenin şüphesi olmasın ki, bu ülke bir gün bütün bu şerefli subaylarının üniformalarını, rütbelerini ve şeref payelerini göğüslerine yeniden takacaktır.

* * *

Peki ya bütün bu olayları manşetlerine çekenler...
O insanları günlerce gazetelerinin tepelerinden, televizyonlarından ve son günlerde ipliği iyice pazara çıkan andıç sitelerinden linç edenler...
“Bizi paralel aldattı” deyip geçecekler mi...

* * *

Ey hâlâ Washington’larda, oralarda buralarda sempozyumlara katılan, böbür böbür laflar eden arkadaşlar...
Ey kendini bu davaların savcısı ilan eden siyasetçiler...
Biz geçmişte aldatıldığımız zaman çıkıp delikanlı gibi, “Evet, bizi aldattılar” dedik...
O arkadaşlarımızdan canlı yayınlarda onlarca defa özür diledik...
Sizden küçücük bir “Affedersiniz” geldi mi...
Yok mu içinizde bir delikanlı, bir mert adam veya kadın çıkıp “Evet arkadaş bizi fena halde aldattılar” diyecek...

* * *

Haberin Devamı

Hatırlatırım...
Olay daha bitmedi...
Yüzlerce insan bu iftiralar ve sizin manşetleriniz yüzünden hâlâ içeride sürünüyor..
Bir kısmı ölümü bekliyor...
Bir kısmı, şerefsizce yaşamaktansa kafasına sıkıp gitmeyi tercih etti.
Hatırlatmak bile istemiyorum, çünkü biliyorum ki vicdanınıza teğet bile geçmiyor.

* * *

Ve sizler, Türk ordusunun subaylarına atılan bu iftiraları ıstırapla seyreden vicdanlı insanlar... Dün Ankara’dan bir cenaze kalktı...
Bilin ki, Türk ordusunun şerefli bir subayıydı...
Size kimse “Nasıl bilirdiniz” diye sormasa bile, siz üç kere, beş kere, bin kere haykırın:
“İyi bilirdik” deyin...
“Çok iyi bilirdik. Kahraman ordumuzun şerefli bir yiğidiydi, aslan gibi bir levendiydi” deyin...
Bir de fatiha okuyun...
Milyonların fısıltısı haline gelecek bir fatiha...
Onların rütbeleri ve onurları iade edilinceye kadar bu fatiha hepimizin duaları olarak kulaklarımızda çınlamaya devam etsin...
Çünkü giderek gırtlağımıza kadar gömüldüğümüz bu Ortadoğu pisliğinde, o kahramanlara daha çok ihtiyacımız olacak...

Yazarın Tüm Yazıları