‘Higgs Bozonu’ binince ‘çakar’ arabadan iniyor

Hafta sonu çok ilginç bir belediye başkanı ile tanıştım.

Haberin Devamı

İşinsanı Sadettin Saran’la birlikte Hırvatistan’ın Split şehrine gittik.

Saran grubunun orada çok güzel bir oteli var.

Adı “Le Méridien Lav”...

*

İlk akşam Split’in yeni seçilen Belediye Başkanı Ivica Puljak ve eşi Marjiana Puljak’la yemek yedik...

Hırvat sisteminde “seçimle gelen” belediye başkanı şehrin en üst yöneticisi oluyor.

Yani merkezi hükümetin atadığı bir vali yok ve yetkiler seçimle gelen belediye başkanı ile Belediye Meclisi’nde...

‘Higgs Bozonu’ binince ‘çakar’ arabadan iniyor

Ivica Puljak ilginç bir kişilik...

Fransa’da kuantum fiziği okumuş.

27 yıl İsviçre’de CERN’de çalışmış.

Yani bu yüzyıl fiziğine damgasını vuran “Higgs Bozonu” olayı ve “Hadron Çarpıştırıcısı” deneylerinde görev almış biri.

Haberin Devamı

27 yıl sonunda bu görevi bırakıp, Split şehrinde belediye başkanı adayı olmuş ve seçimi kazanmış....

Kim bilir belki de Hırvatistan Cumhurbaşkanlığı’na giden yolun ilk adımını atmış.

‘Higgs Bozonu’ binince ‘çakar’ arabadan iniyor

Kazanmasında yolsuzluğa karşı mücadelesinin etkisi büyük olmuş.

İngilizce ve Fransızcayı çok iyi konuşuyor.

Çok mütevazı bir insan, kibir denen şeyin zerresi yok... Esprili...

Protokol diye bir kurala sahip değil.

Eşi de liberal partiden milletvekili...

Haftanın üç gününü Zagreb’de meclis çalışmalarında geçiriyormuş.

*

Yemekten sonra onları geçirmek için restoranın kapısına çıktık...

Ben resmi araç gelip alacak diye etrafa bakarken, karı koca yolun karşısına geçtiler.

Orada park etmiş Opel marka sıradan bir halk arabasına bindiler.

Ne arkada ne önde bir protokol aracı yoktu...

Tek polis, tek koruma görmedik...

Direksiyona eşi geçti...

Sessizce ayrılıp gittiler...

*

Tabii bir Türkiye vatandaşı olarak bir şey daha dikkatimi çekti.

Arabanın üzerinde ne bir çakar ne de bir siren vardı..

O an kendimi, kendi kendime konuşurken buldum:

“Demek ki tevazu ve Higgs Bozonu arabaya binince kibir ve çakar arabadan iniyormuş...”

Haberin Devamı

TAVŞAN KARDEŞ DÖRDÜNCÜ MATRİX’E HANGİ DELİKTEN SIZDI

TABİİ ki benim için sinemada bu haftanın konusu dördüncüsü gelecek olan yeni Matrix filmi.

“Matrix Resurrection”ın tanıtım filmi sosyal medyada paylaşıldı....

‘Higgs Bozonu’ binince ‘çakar’ arabadan iniyor

İlk Matrix’i iki erkek yapmıştı...

Wachowski kardeşler...

Bu defa, ameliyatla cinsiyet değiştiren bir kadın olarak Lana Wachowski tek başına yaptı.

*

Önceki gece kızım Gülümsün, “Baba bak, yeni filmde hangi müziği kullanmışlar” dedi.

Jefferson Airplane’in “White Rabbit” adlı şarkısı filmin ana tema müziği olmuş.

“White Rabbit” (Beyaz Tavşan) Amerikan “Karşı Kültür” hareketinin en kült şarkılarından biri...

1967 yılında grubun “Surrealistic Pillow” adlı albümü için kaydedilmişti.

Haberin Devamı

Pop müzik tarihinin en önemli 500 şarkısından biri olarak kabul edilir...

*

Peki bu şarkının Matrix’te işi ne diye sorabilirsiniz...

Onu da anlatayım...

KIRMIZI HAPI ALIP TAVŞAN DELİĞİNE GİRMENİN SIRRI

MATRIX filmlerinde “Alis Harikalar Diyarında” romanının çok önemli yeri vardır. Öyle anlaşılıyor ki bu etki aralık ayında çıkacak olan “Matrix Resurrection”da daha belirgin hale gelecek.

Matrix filmlerinin ilkinde, kahramanlardan biri olan Morpheus’la öteki kahraman Neo arasında sinema ve felsefe tarihine geçen muhteşem bir diyalog vardır. Morpheus, Neo’ya iki hap sunar ve şunu söyler:

“Mavi hapı alırsan bu hikâye sona erer, yatağında uyanırsın ve istediğin her neyse ona inanırsın...

Haberin Devamı

Kırmızı hapı alırsan Harikalar Diyarı’nda kalırsın, ben de sana tavşan deliğinin gittiği yeri gösteririm.

Unutma...

Sana vadettiğim tek şey gerçek... Fazlası değil...”

‘Higgs Bozonu’ binince ‘çakar’ arabadan iniyor

İşte bu repliği hatırladım ve kabul ettim.

“White Rabbit” 54 yıl önce işte bu film için yazılmış...

ARKA KAPI

MİLLET İTTİFAKI’NDA NEREDEN ÇIKTI BU ‘BİZ’ OLARAK KONUŞMA MESELESİ

BİLİYORSUNUZ ağır siyaset köşe yazarları beni siyasete ön kapıdan almıyorlar.

O lonca için ben, “Bu akşam ne yesem” yazarıyım.

O yüzden bir zamanlar çaldıkları kulüplere bile ön kapıdan gidemeyen siyah caz müzisyenleri gibi bazen ben de siyasete arka kapıdan sızıyorum.

*

Son günlerin konularından biri Millet İttifakı içindeki “tekil” konuşma meselesi...

Haberin Devamı

İyi Parti sözcüleri CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu “biz” yerine “ben” diye konuşması nedeniyle eleştirdi.

“Madem ittifakız, öyleyse ‘biz’ olarak konuşalım” diyorlar.

*

Günlük siyaset yazmadığım için ben bu kelimenin tarihine gireceğim...

“Biz” ne zaman icat edilmiştir...

Millet İttifakı’ndan önce mi, sonra mı...

Bunun izini sürerken, çok ilginç bir şeye rastladım...

Bir sonraki yazıda size bunu anlatacağım.

‘BİZ’İN KISA TARİHİ
‘BİZ’ KELİMESİNİ KİM İCAT ETTİ ADEM Mİ, YOKSA HAVVA MI

CAN Yayınları’nın çok sevdiğim bir dizisi var.

“Kısa Klasikler” adını taşıyor... Bazı klasikleri kısaltarak ve çok ilginç parçalarını seçerek küçücük kitaplar halinde yayınlıyorlar.

Hafta sonu Hırvatistan’daydım... Bunlardan ikisini okudum.

Biri Nietzsche’nin “Neden Bu kadar Akıllıyım” kitabı... “Ecce Homo”dan bir bölüm.

Öteki ise Mark Twain’in “Adem ile Havva’nın Güncesi”...

‘Higgs Bozonu’ binince ‘çakar’ arabadan iniyor

“Adem ile Havva’nın Güncesi”, Cem Yılmaz’ın rahatlıkla oynayabileceği bir “yaradılış standup’ı” gibi... Girişte Adem’in Havva’yla ilk karşılaşması var...

“Biz” kelimesine işte orada rastladım ve aktarıyorum:

*

Adem güncesinde şöyle yazıyor:

“Bu uzun saçlı yeni yaratık da amma çok ayak altında dolaşıyor... Bugün hava bulutlu, bir güzel ıslanacağız anlaşılan... Biz mi? Bu “biz” lafını da nereden çıkardım? Sahi, bu yeni yaratık “biz” deyip duruyor...”

*

Demek ki “biz” lafını ilk kadın keşfetmiş...

Okurken farkına vardım. Doğru ya... “Biz” olmak için en az iki kişi gerekiyor...

‘Higgs Bozonu’ binince ‘çakar’ arabadan iniyor

Mesele şu:

İki kişi aynı anda konuşursa, buna üçüncü ve dördüncü de eklenirse...

Bir Yunan tiyatrosu gibi koro halinde aynı şeyi, aynı anda söylemek nasıl bir şey olur...

ÖNCE ‘BEN’ Mİ VARDI YOKSA ‘BİZ’ Mİ VARDIK

ÖNCE “Adem” yaratıldığına göre, demek ki önce “ben” vardı... Ama kitapta yazılana bakılırsa, ilk olarak ‘ben’in değil, ‘biz’in farkına varmışız. “Ben” ise Rönesans’ta perspektifin keşfedilmesi ile bulundu...

İnsanlık da “biz”in değil, “ben”in sırtında gelişti...

Siz hiç, ellerini ve yumruklarını aynı anda ileri, yukarı uzatan “biz”lerden oluşan kitlelerden dünyaya hayır geldiğini gördünüz mü...

Ben görmedim...

“Biz fetişizmi”, ister ideoloji, ister inanç ve din adı altında gelsin...

İnsanlığa hayır getirmedi...

Faşizm, totaliter komünizm ve Talibanizm yeterli bir delil değil mi...

O nedenle bırakalım herkes “ben” diye konuşsun; mutabakat bu çeşitlilikten doğsun...

O zaman onun adı gerçek demokrasi olur.

KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Nagehan Keleş
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin

Yazarın Tüm Yazıları