Paylaş
Normal bir grup toplantısı olsa... O salon yıkılır...
Ama çıt yok...
Başbakan diyor ki:
“AK Parti hiçbir tartışmaya, hiçbir hesaba, makama kurban edilmeksizin korunacak en kıymetli hareketimizdir...”
Bırak Davutoğlu’nu, sokaktan geçen biri söylese, o grup ayağa kalkar alkışlar...
Ne çıt var...
Ne bir kaş-göz hareketi, ne bileyim küçücük bir mimik...
Yüzlere sanki botoks yapılmış... Milim kımıldamıyor. His yok...
Başbakan diyor ki:
“AK Parti milletle siyaset yapma geleneğinin son halkasıdır ve eski Türkiye defterini kapatmıştır...”
Neredeyse ekranın karşısındaki ben ayağa fırlayıp alkışlayacağım...
AKP milletvekillerinin her biri Peter O’Toole gibi...
İfade hiç değişmiyor. Hissiz, ifadesiz, mimiksiz...
Eliyle ağzını kapatıp dudak okumaya mani olmak için yeltenen bile yok.
Kaşlar sanki dondurulmuş.
Gözbebekleri desen hareketsiz.
Parmakların bir teki bile masanın üzerinde tıkırdamıyor.
Ayaklar sabit.
Bedenler birer mermer heykel... Bir santim sağa, bir santim sola, öne arkaya gitmiyor.
Belli ki bir korku var.
“Aman yanlış anlar” korkusu...
'GAME OF THRONES' PARALEL DEVLETİ BİZDEN Mİ ÇALDI
ÖNCEKİ akşam, biraz gecikerek, “Game of Thrones” (Taht Kavgaları) dizisinin 5’inci sezonunu izliyorum.
O da ne...
Yedi devletten birinin içindeki taht savaşında, fanatik inançları olan bir grup örgütlenmeye başlıyor.
Gizli bir cemaat haline dönüşüyorlar.
Ana kraliçe, kızdığı gelininden ve akrabalarından kurtulmak için, bu cemaati açıktan açığa destekliyor.
Kısa süre içinde bu cemaat, devlet içinde devlet oluyor ve ordu bile ona karşı bir şey yapamıyor.
Ana kraliçenin, hem gelinini, hem gelininin kardeşini yargılayıp içeri atıyorlar.
Rakiplerini tek tek eleyen ana kraliçe çok memnun.
Ancak sezonun 8’inci bölümüne geldiğimizde çok ilginç bir şey oluyor.
Cemaat, işine geldiği için, o paralel devlet yapılanması ile aynı yollarda yürüyen, aynı yağmurlarda yürüyen ana kraliçeyi de içeri attırıyor.
Tam o bölüme geldiğimde elektrik kesildi ve ben de uykuya daldım.
Bu gece taht oyunlarının devamını izleyeceğim.
Bakalım ana kraliçe içeride kalacak mı...
BİRİ 'YARGILANACAKSIN AHMET ALTAN' DEDİĞİ ZAMAN BAŞKA BİRİ DE NE DER
DÜN Ahmet Hakan’ın köşesinde, “Ahmet Altan yargılanacaksın” ifadesini okuduğumda bana da iyi geldi...
Genel yayın yönetmenliği yaptığı gazetenin, beni ve Enis Berberoğlu’nu “Ergenekon çetesinin medya örgütlenmesi” olarak gösteren manşeti geldi gözümün önüne...
Nehrin kenarında oturduğum günler geldi aklıma...
“İşte birinin bedeni daha geçiyor önümden” diye düşündüm.
Sonra içimdeki volkan söndü...
Nehrin kenarından, sönmüş volkanın kraterine geçince duygularım da farklılaştı.
Düşündüm...
Siz bir gazeteci için “Yargılanacaksın” dediğiniz zaman...
Bir başka yerde bir başka parmak da sizi işaret ediyordur mutlaka.
Siz burada intikam ateşiyle yanan gözlerinizi bir gazeteciye çevirip bunları haykırıyorsanız eğer...
Bir başka çift göz de size çevrilmiş, bir başka hançere de size bağırıyor demektir:
“Yargılanacaksın... İçeri atılacaksın... Zindanda sürüneceksin...”
Oysa... “Masum değiliz hiçbirimiz...”
Her birimiz, boynumuzda günah ilmekleri, sırtımızda utanç yükleri ile yaşayıp gidiyoruz.
Utanç hamallarıyız biraz...
Üstelik istiap haddini de aşmış vaziyetteyiz.
Bu ülkenin gazetecileri bugüne kadar yeterince ihbar edildi, yeterince cezalandırıldı, yeterince susturuldu...
Silivri zindanlarında, kanlarına DDT zehirleri geçinceye kadar cezalandırıldılar.
Artık, intikam adaletine, kan davası hukukuna, söven dil kesilir mecellesine değil, özgürlüğe ihtiyacımız var...
SEVDİĞİNİZ BİR YAZARIN EVİNİ GÖRMEK İÇİN KAÇ KM GİDERSİNİZ
TÜRK Hava Yolları’nın İstanbul-Buenos Aires uçağı...
Yolcular arasında bulunan Hintli bir mühendis yanında oturan Türk yolcuya soruyor: “Buenos Aires’e ne yapmaya gidiyorsunuz?”
Türk yolcu şu cevabı veriyor:
“Borges için...”
Hintli soruyor: “Yazar Borges mi? Ölmedi mi o...”
Türk Yolcu: “O öldü ama şehri yaşıyor...”
Türk yolcu şair ve fotoğrafçı Akgün Akova izlenimlerini THY’nin dergisi “Skylife”ın bu ayki sayısına yazmış.
Öyle hoşuma gitti ki...
Evet... Bir insan hayran olduğu bir yazarın evini görmek için binlerce kilometre gidebilir...
Ben sırf Hemingway’in evini ve kedilerini görmek için Key West’e gittim...
Frida Kahlo’nun ve Borges’in evlerini görmek için oralara gideceğim.
Bazıları buna şımarıkça bir lüks diyor...
Bense güzel bir tutku...
AHMET DAVUTOĞLU DÜNKÜ KONUŞMASINDA HANGİ CÜMLEYLE KİMLERİ KASTETTİ
- Korkak, yüzsüz, anonim, kişiliksiz, karaktersiz, saldırgan:
a- Saray danışmanları
b- Sabah yazarlarının bir bölümü
c- Star gazetesi yazarları
d- Hiçbiri
e- Hepsi
- Türkiye’ye ameliyat yapmak isteyen sanal şarlatan:
a- Büyük bir yazarın internet sitesi sahibi oğlu.
b- Bir saray danışmanının emrindeki troller.
c- Her ikisi de
d- Hiçbiri
- Maskeli tetikçi:
a- Hilal Kaplan
b- Cemil Barlas
c- Her ikisi de
d- Hiçbiri
- Ameliyatçı küresel güçlerin çakma yerli versiyonları:
Bu şifre henüz çözülmedi.
- Pelikan dosyacıları:
a- Cemil Barlas
b- Hilal Kaplan
c- İkisi birden
d- Hiçbiri
Paylaş