Paylaş
Hem de 21’inci yüzyılda buyurdu...
* * *
Nişanlı gençler bile yan yana olmayacak, baş başa gezmeyecekmiş...
* * *
Hadi o yaşını başını almış erkekler, kadınlar...
Hadi o siyasetçiler susuyor...
Sen niye susuyorsun Sibel Eraslan...
Sen ki, saçlarını kazıyan o genç kızın aşk ıstırabını bizi ağlata ağlata anlatan kadın...
* * *
Ya sen Nihal Bengisu Karaca...
Caz müziğini seven, dünya edebiyatını bilen, başörtüsünün, gözlüğünün rengine, estetiğine en küçük ayrıntısına kadar dikkat eden...
Duyarlı, emansipe gazeteci...
Muhafazakâr rol modeli...
Yok mu edeceğin iki kelime...
* * *
Ya siz...
At Pazarı’nda rastladığım, bana Bangladeş meyvelerinden yapılmış harika meyve suları ikram eden o harika genç kalabalık..
Kızlı-erkekli oturan, başörtüsü ile örtüsüz arasındaki Berlin duvarlarını yıkmış, hoşsohbet güzel çocuklar...
Siz... Hepiniz... Niye susuyorsunuz...
* * *
AKP’li belediyelerin bölgesindeki parklarda gördüğümüz o mutlu kalabalık...
Yan yana yürüyen kızlar, erkekler...
Siz niye bu kadar sessizsiniz...
* * *
Yine de lafım size değil...
Eminim ikrardan gelmiyor bu sükûtunuz... Eminim sizin de içiniz kaldırmıyor böyle lafları... Guruldanıyorsunuz...
* * *
Sizi bilmeyen, tanımayan, yaşadığı yüzyılın farkında olmayan Diyanet’tir konuştuğum...
Size söylüyorum, o anlasın diye...
Başkanlık konusunda ilk prensipte anlaştık
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün muhtarlara yaptığı konuşmada, verdiği Hitler örneği ile ilgili şunu söyledi:
“Almanya o dönem parlamenter sistemle yönetiliyordu. Hitler musallat oldu.”
Doğru teşhis...
* * *
Önceki gün ben de aynı şeyi yazmıştım:
“Führer’i doğuran başkanlık sistemi değil, parlamenter sistemdir...”
Yani uygulama...
* * *
Başbakan Davutoğlu önceki gün bütün bunları bir cümleyle özetledi:
“Önemli olan sistem değil, nasıl uygulandığıdır...”
* * *
Size çarpıcı bir rakam vereyim.
Halkın yüzde 92’sinin oyu ile kabul edilen 1982 Anayasası’nın, 80 maddesi değiştirildi.
Hepsi de halkın özgürce seçtiği milletvekillerinin oylarıyla değiştirildi.
Ama hala sistemi tartışıyoruz.
* * *
Demek ki yeni Anayasa konusunda temel bir prensipte anlaştık.
Büyük kötülük sistemden değil, uygulamadan kaynaklanır.
* * *
Öyleyse biraz rahatlayabiliriz.
Sakince oturup, bazı soruları daha rahatça sorabilir, daha rahat, daha samimi cevaplandırabiliriz.
Öyleyse buyrun...
Güçlü lider gelirse felaketimiz mi olur
EN kritik sorudan başlayalım.
-SORU: Güçlü lider kötü bir şey midir...
CEVABIM: Hayır kesinlikle kötü bir şey değildir.
Hatta çok iyi olduğu çok örnek vardır.
Mesela... Reagan güçlü bir liderdi.
ABD’nin Vietnam’da kaybettiği özgüveni o geri getirdi.
Mesela... Merkel... Güçlü bir liderdir... Tarihin en büyük ekonomik krizlerinden birinde, ülkesini çok başarılı şekilde yönetti.
Mesela... Özal... Güçlü olduğu dönemde, Türkiye’nin en büyük ekonomik devrimini yaptı...
Mesela... Erdoğan... Güçlü bir lider olarak, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal dönüşümünde çok başarılı işlere imza attı...
* * *
-SORU: Başkanlık sistemi kötü müdür...
Parlamenter sistemin de iyi ve kötü uygulamaları vardır...
Başkanlık sisteminin de iyi ve kötü uygulamaları vardır.
* * *
-SORU: Türkiye için hangisi iyidir...
Benim bu konuda kafam karışık.
Türk karakterine ve psikolojisine, başkanlık sisteminin daha çok uyduğuna inanıyorum.
* * *
O nedenle, eğer demokratik altyapısı sağlam olur, sistem güçlü başkan kadar güçlü bir parlamentoya ve kuvvetler ayrımına dayanırsa, adalet bağımsızlaşırsa, gönlüm başkanlık sistemi diyor.
* * *
Olmazsa, kötülerin en iyisi olarak, yine de parlamenter sistem tercihimdir...
Ömer Faruk Kalyoncu’nun mahkeme yoluyla tekzibi
“Hürriyet Gazetesi’nin 28.10.2015 tarihli nüshasının 17. sayfasında Ertuğrul Özkök tarafından kaleme alınan “İktidar kaybetme korkusu” başlığı ve “Havuz problemi” alt başlığı ile yayımlanan, Sayın Ömer Faruk Kalyoncu’yu ve Sabah Gazetesi’ni iftira niteliğindeki ifadelerle kötülemeyi amaçlayan seviye yoksunu bir yazıdır.
1. ERTUĞRUL ÖZKÖK HUKUKA SAYGILI OLMALIDIR
Türkiye Cumhuriyeti Yargı Makamları tarafından verilen kararlara itibar etmeyip, terör örgütü olarak tanımlanmış kanun kaçaklarına itibar ederek, Müvekkiller hakkında son derece çirkin ve seviye yoksunu bir yazı kaleme alan Ertuğrul Özkök, bir yazarın kalemiyle nasıl iftira üretebileceğini göstermesi bakımından ibretlik bir durumdur.
2. ERTUĞRUL ÖZKÖK, SEÇİM SONUÇLARINA GÖRE KALEMİNİ KULLANMAKTAN VAZGEÇMELİDİR
Artık eski Türkiye’de olduğu gibi, patronunun ekonomik çıkarlarına, kişisel menfaatlerine ve seçim sonuçlarına göre kalemini oynatan gazeteci devri, çok şükür kapanmaktadır. Ertuğrul Özkök’ün de seçim sonuçlarına göre fabrika ayarlarına dönmek yerine, Türkiye Cumhuriyeti Yargı makamlarına, kişi ve kurumlara saygılı olmayı öğrenmesi gerekmektedir.
Tekzibe konu haberde yer alan gerçek dışı bilgi ve açıklamaları, gazeteciliğin etik değerlerine yakışmadığı açık olan yazıyı kaleme alan kişiyi ve bu yazıyı yayınlayan Hürriyet Gazetesi’ni kınıyor, cevabımızı kamuoyuna saygıyla sunuyoruz.”
Ömer Faruk Kalyoncu
Turkuvaz Gazete Dergi Basım A.Ş (Sabah Gazetesi)
Vekili Av. Fatih Savaş
Paylaş