Paylaş
Birinci adam öğretmen...
Hem de ilkokul müdürü...
Facebook sayfasından dayanmış mesajı:
“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralık...”
*
Görev yaptığı yer İzmir’in Karaburun’u...
Yer gök başı örtüsüz kadın dolu...
Ne diyeyim bu herife şimdi ben...
Saklanma Facebook sayfalarının arasına...
Sıkıysa çık pazaryerine, al megafonu eline, başı açık kadının yüzüne baka baka söyle...
Belli ki dışarıdan torpille gelmişsin oraya...
Bilmezsin Karaburun, Balıklıova, Çeşmaltı, Urla, Sığacık kadınını...
Tükürürler suratına, oracıkta boğuluverirsin alimallah...
*
İkincisi, şu Meclis koltuğunda horuldarken kafatası önüne düşmüş olan adam.
Bakın kafatası da ne yumurtluyor kadınlar için?
“Kadının tabiatı bağlanmaktır, ait olmaktır. Erkeğinki öyle değildir. Erkek kadına ait olmaz, sahip olur. Ben sahip olurum, sen ait olursun.”
*
Kafaya bakın diyeceğim ama ortada kafa yok...
Bir kafatası var, o da önüne batmış, ortada süklüm püklüm bir beden kalmış.
Üstelik bu adam bir zamanlar milletvekilliği de yapmış iyi mi.
*
Haa bir de üçüncüsü var...
O da erkek güya...
Hani elinde cetvelle kız öğrencinin etek boyunu ölçen hunili...
Kafatasına mı sesleneyim, yoksa üzerindeki huniye mi...
Belki huni daha kolay anlar, bari ona sesleneyim...
*
Eyy üç kafatası...
Dilimin ucuna gelen lafı diyemiyorum da...
Aklımın ucuna gelen şu soruyu dilimin ucunda tutamıyorum:
Hangi hızardan çıktınız siz yahu...
DÜNYAYI DEĞİŞTİREN BU İKİ İNSAN ÖNCEKİ GÜN NE YAPTI
BİRİNİN adı Sergey Brin, ötekinin ki Larry Page...
Her ikisi de henüz 46 yaşında...
*
25 yaşındayken dünyayı, geri dönmeyecek şekilde değiştirecek bir devrimi gerçekleştirdiler.
O devrimin adı “arama motoru”, şirketin adı Google’dı...
Dünyayı geri dönmeyecek şekilde değiştiren bir başka devrim olan YouTube da ikisinindi...
Şimdi artık hepsi Alphabet adı altında birleşti...
Yani dünyanın yeni alfabesi...
Ve o şirketin değeri bugün 1 trilyon dolara yaklaştı...
*
İşte dünyayı değiştiren bu iki genç insan önceki gün hayatlarının ikinci önemli kararını aldılar...
Kurdukları bu dev şirketteki bütün yöneticilik görevlerini bıraktılar.
Niçin mi?
Dünyayı bir kere daha değiştirecek yeni projeler için...
Şoförsüz arabalar, robotlar...
Ve bir de insanın hayatını uzatacak teknolojileri geliştirmek için...
*
Bu insanlara hayranlık duymazsınız da ne duyarsınız...
CALLAS... BU KADAR HÜZÜNLÜ, HEM BU KADAR MUZİP VE CANLI
DIGITÜRK Plus yeni bir belgeseli yayına soktu.
Dünyaca ünlü soprano Maria Callas’ın hayatı...
Şu gökyüzünün altındaki en büyük Callas hayranlarından biri herhalde benimdir...
Hayatım boyunca durmadan dinlediğim, hayatının her anını bildiğim olağanüstü bir kadın...
- Ben onu soğuk bir kadın sanıyordum, tam aksine çok zeki, esprili ve sıcak bir insanmış.
- Hüznü, tutkuyu, mizahı birlikte taşıyan, nörotikliğe estetik hava veren bir kadınmış.
- Bazı sahnelerde çok modern, çok Audrey Hepburn havasında, çok seksi...
Bazılarında ise çok sıradan, çok aseksüel...
CALLAS MeToo ÇAĞINDA BU SÖZLERİ SÖYLESEYDİ
BELGESELİN sonuna doğru şöyle bir mülakat sorusu var:
- SORU: Maria Callas, Onassis için kariyerini bıraktı diyorlar?..
“Sevdiğim adamla tanıştığımda artık şarkı söylememe gerek yok diye düşündüm.
Çünkü bence bir kadın için en önemli şey, bir erkeğe sahip olması ve onu mutlu etmesidir.
Dürüst biriyim. Onassis bunun için ağır bedeldi diyorlar.
Evet, dürüstlüğün bedeli çok büyük ama ben bu bedeli ödeyebilirim.”
Büyük bir aşk ve tutku gibi görünüyor...
Ama bugünün, yani MeToo çağının kadını için bu sözler geçmiş bir yüzyıla ait tutkunun ifadesi gibi durmuyor mu...
PORTRE... NERMİN HOCAM 98’İNDE AMA HÂLÂ FEMİNİST
ESKİ Mülkiyeliler yemeğinin açılış konuşmasını profesör doktor Nermin Abadan yapmış.
Katılanlardan aldığım bilgiye göre müthiş feminist bir konuşmaymış.
Cihangir muhabirimiz Tuğrul Eryılmaz, “Abadan Hocamızın 98 yaşında olduğuna inanmak gerçekten zor, müthiş bir belagat; ayakta dinledik” diyor.
Bu arada bir de fısıltı vereyim.
Hasan Cemal, Sedat Ergin, Mehmet Y. Yılmaz ve Doğan Akın gibi ağır bazı eski Mülkiyeliler yemeğe katılmamış.
Dün Mülkiye çevrelerinde herkes bunun nedenini arıyordu.
CİHANGİR MAGAZİNİ... ESKİ RADİKALCİLER Mİ DAHA ZENGİN, ESKİ MÜLKİYELİLER Mİ
YENİ Cihangir muhabirim Tuğrul Eryılmaz, T24’deki köşesinde mahalleden son haberleri verdi.
Eski Mülkiyeliler, yani Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunları okullarının kuruluşunun 160’ıncı yılını İstanbul Kuzguncuk’ta bir yemekle kutlamışlar.
Yemeğe katılma bedeli 120 TL’ymiş.
Aynı günlerde Cihangir’in bir başka tayfası da bir başka yerde yemek yemiş.
Radikal gazetesinin eski çalışanları, HDP milletvekili Ahmet Şık’ın mekânında yemekte bir araya gelmişler.
O yemeğe katılma bedeli ise 160 TL’ymiş.
Şimdi merak edeceksiniz niye daha pahalı? Meğer Mülkiye yemeğinin fiyatı içkisizmiş...
Yani içkiyi eklerseniz, eski Mülkiyelilerin yemeği Radikalcilerinkinden kesinlikle daha pahalıya patlamıştır.
JULIET’İN GÖĞSÜNÜ AVUÇLAYAN ERKEK BİR ROMEO OLABİLİR Mİ
BURASI Verona... Gördüğünüz heykel Shakespeare’in Juliet’i.
Hoyrat bir el, eserin romantizmini berbat edercesine Juliet’in göğsünü edepsizce avuçlamış.
Kimin elidir bu? Romeo’nun mu...
Yoksa kaba bir erkeğin mi...
Yarın size çok güzel bir Juliet sayfası hazırlıyorum...
- Sizce Juliet bugün yaşasaydı nasıl bir kadın olurdu?
İngiltere Kraliçesi Margaret mi? “Self-partnership” hareketinin temsilcisi, yani “Ben kendi kendime yeterim” diyen Emma Watson mu?
Yoksa bir trans mı olurdu?
- Ünlü fotoğrafçı Paolo Roversi’nin dediği gibi gerçekten her kadının içinde bir Juliet var mıdır?
- Bir kadın 4 gün içinde masumiyetten ölümcül bir tutkuya geçebilir mi?
YARIN BU KÖŞEDE
Paylaş