Paylaş
Genelkurmay, Şemdin Sakık operasyonunu hükümete neden önceden haber vermedi?
Bu, ‘‘Hükümeti takmamaktan mı’’ kaynaklanıyordu? Yoksa bunda daha önce yaşanan bazı tecrübelerin etkisi mi oldu?
Bundan bir süre önce üst düzey bir komutanın bana söylediği şu sözleri hatırlıyorum:
GEÇMİŞ TECRÜBE
‘‘Geçtiğimiz yıllarda iki defa Özal'a, bir defa da Erbakan'a yapılacak operasyonlar hakkında önceden bilgi vermiştik. Ama onlar konuşunca, hedefler ortadan kayboldu ve zayiat yükseldi.’’
O nedenle Genelkurmay son zamanlardaki operasyonlarda siyasi otoriteye olayı önceden haber vermiyor.
Öyle tahmin ediyorum ki, Sakık operasyonunda da aynı endişe ile hareket edildi.
Siyasi otoriteye haber verilmesi halinde, bunun duyulacağı, basına yansıyacağı, dolayısıyla Sakık'ın kaçabileceği düşünüldü.
Peki böyle bir operasyonun önceden hükümete haber verilmesi gerekmez miydi?
Askeri kanata göre, ‘‘Hayır, gerekmezdi’’.
Çünkü Sakık Türkiye'de aranan terörist bir liderdi. Hakkında tutuklama kararları vardı. Üst düzey bir askeri yetkili, ‘‘Her teröristi yakalamadan önce hükümetten izin mi isteyeceğiz’’ diye soruyor.
Haksız da değil.
Ancak olayın bir başka boyutu daha var.
ARA BÖLGE TEZİ
Bir süredir Ankara'da güvenlik kulislerinde iki tez çarpışıyordu.
Birincisi, daha çok Emniyet Teşkilatı'nın savunduğu tezdi.
Buna göre, Şemdin Sakık'ı Türkiye'ye getirmek stratejik açıdan doğru değildi.
Çünkü Sakık Türkiye'ye getirildiği takdirde, işlediği suçlardan dolayı ‘‘idam cezası’’ ile cezalandırılmak durumunda.
Örgüt hakkında her şeyi anlatan bir terör liderinin idam edilmesi, konuşacak başka kişileri de caydırabilir mi?
İkincisi, bazı sivil yetkililer, PKK lideri Öcalan'a örgüt içinde doğan tepki nedeniyle ayrılacak kişiler için Barzani'nin Kuzey Irak'ta bir ‘‘ara bölge’’ oluşturulmasının yararlı olacağını düşünüyorlardı.
Oysa Sakık'a karşı yapılan operasyon bu ‘‘ara bölge’’ teorisini gündemden çıkardı.
Yani tartışılan iki tezden, askerlerinki ‘‘de facto’’ kabul edilmiş oldu.
Bu operasyon sayesinde, askerlerin yaptığı bir değişikliğin de farkına vardık.
DEĞİŞEN İSİM
Bir zamanlar ‘‘Özel Harp Dairesi’’ veya ‘‘Kontrgerilla’’ olarak bilinen özel kuvvetin adı değişmiş.
Özel Kuvvet Komutanlığı haline getirilmiş.
Bunda, herhalde Özel Harp Dairesi ve kontrgerilla gibi isimlerin kamuoyunda fazlasıyla yıpranmış olmasının payı var.
Operasyondan hemen sonra konuştuğum üst düzey yetkili aynen şunları söylüyordu:
‘‘Bakın bu kuruluş ne kadar çok yıpratıldı. Kontrgerilla adı takıldı. Ama görüyor musunuz böyle özel bir birliğe ne kadar ihtiyaç varmış? Dünyanın önde gelen bütün ordularının buna benzer özel birlikleri vardır. Amerikan ordusunun Delta Force'u, İngiliz ordusunun SAS'ları, Fransızlar'ın GIGN'leri, Almanlar'ın GSG 9'ları hep bu amaçla oluşturulan birliklerdir.’’
BÖLGESEL GÜÇ
Bu operasyon, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin son zamanlarda bölgede giderek artan ününe yeni bir halka ekliyor.
Geçtiğimiz günlerde Şırnak'ta yapılan bir operasyon, Silahlı Kuvvetler'in dünyada çok az ordunun yapabildiği gece harekâtlarını başardığını ortaya çıkardı.
Daha 1974 yılında, o günün imkânsızlıkları ile denizaşırı operasyon yapabileceğini ortaya koyan Silahlı Kuvvetler şimdi, ancak üç beş ülkenin cesaret edebileceği sofistike operasyonları başarıyor.
Kim ne derse desin, Türkiye artık hem ekonomik, hem askeri açıdan gerçek anlamda bölgesel bir güç haline gelmiştir.
Paylaş