Gönüllü istihbaratçı... Üzerinde çift ay işareti yok diye şunları hafife almayın

25 Mart 2021 Perşembe günü...

Haberin Devamı

Yani önceki gün, biz Türkiye’de TBMM Başkanı’nın “Tek imza ile Montreux’den bile çekilebiliriz” açıklamasının yarattığı depremi yaşarken...

Atina’da çok önemli bir şey oldu...

Atina Büyükelçiliğimiz ve MİT’in yazdıkları raporlarda şu ayrıntılar var mıydı bilmiyorum...

Ama ben şahsi istihbaratımı yaptım ve yazıyorum...

İstihbarat dediğim de öyle gizli kapaklı bir şey değil...

Açık ve herkesin önünde olup biten şeyler.

Önce bir Google araması, sonra da Hürriyet’in Atina büro şefi Yorgo Kırbaki ile sohbet...

Bence herkesin dikkatle okuması gereken Atina raporumu sunuyorum...

Üzerinde çift ay işareti (çok gizli) yok diye hafife almayın...

Gönüllü istihbaratçı... Üzerinde çift ay işareti yok diye şunları hafife almayın


1- YUNANİSTAN BU YIL KURTULUŞ VE KURULUŞ GÜNÜNÜ NASIL KUTLADI

25 Mart 1821, Yunanistan’ın “Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bağımsızlık mücadelesini” başlattığı gün...

Haberin Devamı

Yunanistan geçen perşembe günü işte bu bağımsızlığın 200’üncü yılını kutladı.

Aslında bütün ülkede büyük törenler yapılacaktı ama pandemi nedeniyle halkın katılacağı törenler yapılmadı.

Halk ellerinde bayrak balkonlarından izledi törenleri...

Ancak halkın katılmadığı bu törenlere öyle katılımlar oldu ki...

Biz bu 24 saatten çıkan mesajları çok iyi değerlendirmeliyiz.

2- HALKIN KATILMADIĞI TÖRENE KİM KATILDI

YUNANİSTAN’ın Osmanlı’ya karşı bağımsızlığını kazandığı günün törenlerine özellikle 4 devlet kuvvetli bir şekilde katıldı.

- İngiltere’den Prens Charles ve eşi Camilla...

- Rusya Başbakanı Mikhail Mishustin.

- Fransa ise ilginç bir şey yaptı. Dışişleri Bakanı’nı değil, Savunma Bakanı Florence Parly’yi gönderdi.

Bir üst düzeyi daha var:

- ABD Başkanı, Fransa Cumhurbaşkanı, İsrail Cumhurbaşkanı videolu mesajlar gönderdi.

İsrail Cumhurbaşkanı’nın mesajı Yunanca “Nice senelere” cümlesi ile bitti. İsrail daha da güçlü bir mesaj verdi.

Cumhurbaşkanı dışında başbakan, Knesset yani parlamento başkanı ve dışişleri bakanı da ayrı
ayrı mesajlar
gönderdiler.

3- PRENS CHARLES’IN YEMEKTE YUNANCA SÖYLEDİĞİ SÖZLER

Prens Charles ve eşi Cornwell Düşesi Camilla ayrıca akşam verilen yemeğe katıldılar. Prens Charles yemekte yer yer Yunanca yaptığı konuşmada babasının Korfu Adası’nda doğduğunu, büyükannesinin Yunan olduğunu vurguladı.

Haberin Devamı

Asıl dikkatimi çeken ise Charles’ın şu sözleriydi:

“Yunan medeniyeti bizim Batı medeniyetimizin ve demokrasimizin temelidir...”

Çok önemli bir başka ayrıntı da şu:

Prens Charles’ın bu sözleri ertesi gün Amerikan ordusunun yayın organı Stars and Stripes’daki haberde de dikkatle vurgulandı.

Böylece 200 yıl sonra “Yunan ve Batı medeniyeti kavramlarının kardeşliği” vurgusunu yeniden işitmeye başladık.

Yani yemekte tam bir “Lord Byron ruhu” hâkimdi...

4- TÖRENDE HAVADA AMERİKAN F-16’LARI, YERDE PATRIOTLAR

PERŞEMBE
günü yapılan törenle ilgili çok ilginç iki açık istihbarat bilgisi...

Atina’daki törene, İtalya’dan kalkan Amerikan F-16 uçakları da katılmış ve tören sırasında uçmuşlar.

Kaynağını da açıklayayım.

Haberin Devamı

Amerika Birleşik Devletleri’nin Atina Büyükelçisi...

Büyükelçi, tören sırasında Amerikan F-16’larının da Yunan uçaklarıyla birlikte uçmasını gururla anlatıyordu.

Yetmedi ertesi gün Amerikan ordusunun Stars and Stripes adlı gazetesi de aynı bilgiyi aktardı...

Ayrıca törende Yunan ordusunun tankları ve helikopterleri dışında Patriot bataryaları da geçmiş.

ABD ve NATO Türkiye’deki S-400 füzelerini konuşurken Yunan bağımsızlık töreninde, bir Sovyet Ekim Devrimi töreni manzarası ile, Patriot füze bataryalarının da geçmesi de ilginç bir gösteriydi...

5- TÖRENDEKİ RAFALE UÇAKLARI KİMİN ENVANTERİNDE, FRANSIZ MI YUNAN MI

TÖRENDE
ayrıca Fransız yapımı 4 yeni Rafale uçağı da uçtu.

Haberin Devamı

Bu uçaklar kime aitti?

Gönüllü istihbaratçı... Üzerinde çift ay işareti yok diye şunları hafife almayın

Fransız ordusuna mı yoksa Yunan ordusuna mı...

Uçan uçaklar Yunanistan’ın Fransa’dan aldığı 4 yeni Rafale savaş uçağıydı.

Ancak bu uçaklar henüz Yunanistan ordusunun envanterine geçmemişti.

Yani hâlâ Fransız şirketin mülkiyetindeydi.

Törende ayrıca Prens Charles ve Camilla’yı Atina’ya getiren uçağın aidiyet kimliği de ilginçti:

“Royal Air Force Voyager...”

Yani Kraliyet Hava Kuvvetleri...

Tören sırasında İngiliz Hava Kuvvetleri’ne ait o uçak da uçuş yaptı...

6- HAVADAKİ UÇAKLAR VE LİMANDAKİ ÜÇ FİRKATEYN NE ANLAMA GELİYOR

OSMANLI
Devleti’ne karşı başlatılan bağımsızlık hareketinin 200’üncü yıl töreni sırasında sadece havadaki üç ayrı ülkenin askeri uçağı yoktu.

Haberin Devamı

Ayrıca Pire Limanı’nda da üç ayrı ülkenin ordularına ait üç firkateyn demirlemişti.

Amerikan, Rus ve Fransız deniz kuvvetlerinin firkateynleriydi bunlar.

Bir ülke bağımsızlık gününü kutlarken, bağımsızlığının en büyük sembolü olan askeri resmi geçidinde havada ve denizde yabancı unsurların bulunması sembolik bir çelişki değil mi...

Öyleyse ne anlama geliyor bu?

7- GÖNÜLLÜ İSTİHBARATÇININ GÖREV SONU DEBRİEFİNGİ

EVET
gönüllü istihbaratçı olarak “200’üncü yıl törenleri ile ilgili” istihbarat bilgilerim bunlar.

Şimdi görev sonu raporumu ve analizimi sunayım:

Hepimiz biliyoruz ki, Yunanistan bağımsızlığı Lord Byron gibi aydınların oluşturduğu uluslararası entelektüel bir ortak cephede başladı.

Savaş meydanında ise Rusya, İngiltere ve Fransa’nın desteği vardı.

Üstelik artık yanlarında bir İsrail ve Mısır da var...

Suudi ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin F-16’ları da Girit’i neredeyse sürekli üs haline getirdi...

Kime karşı bütün bu gösteriler...

Acaba biz son yıllarda televizyonlarda “Kuruluş Ertuğrul hikâyemizi” yeniden yazarken, Yunanistan da aynı şeyi mi yapmaya başladı?

Acaba bu törenlerle “18’inci yüzyıldaki bu Lord Byron ittifakının” yeniden kurulduğu mesajı mı veriliyor...

Doğu Akdeniz’de Türk bayrağının daha fazla dalgalanmaya başlamasına mı...

Ben “çift aysız” açık istihbarat raporumu sunuyorum.

Değerlendirmesi uzmanlara ait...

Ama bildiğim bir şey var...

Böyle bir cephe varsa, Türkiye buna karşı ancak güçlü bir demokrasi, insan hakları, adalet ve güçlü bir ekonomi ile cevap verebilir.

O nedenle yazdığım bu gönüllü istihbaratçı raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’nın da dikkatle okumasında yarar var.

Çünkü bu mesele tek imza ile halledilecek bir mesele değil...

NİŞANTAŞI
CEM HAKKO’NUN POST-COVID SHOWROOM’U

TÜRK
giyim sanayi ve “fashion” (moda) anlayışının hiç şüphesiz en efsane ismi Bay Vitali’dir...

Yani Vakko’nun kurucusu Vitali Hakko...

Gönüllü istihbaratçı... Üzerinde çift ay işareti yok diye şunları hafife almayın

O ölünce çok genç denilebilecek bir yaşta işin başına geçen Cem Hakko’nun ne yapacağını büyük merakla izledim...

Daha ilk günden beni şaşırttı... Özel radyoların başladığı yıllarda büyük vizyonla Power radyo grubunu yarattı...

Sonra da Vakko’yu Bay Vitali’nin bıraktığı noktadan çok daha ileri götürdü... Pandemi sırasında Nişantaşı’nda yeni bir mekân açtı...

Korona sonrası hayatımız nasıl olacak sorusuna yanıt ararken, online dışındaki fiziki mekânların yeni çıtasını da çiziyor.

*

Mesela restoranının tasarımı... McKinsey geçen hafta yayınladığı “Post-COVID Dining” yani “COVID sonrası restorana gitme eğilimi” raporunda şunu vurguladı.

Kapalı mekânlara tam dönüş artık hayal olabilir.

Çünkü insanlar hem hijyen hem de psikoloji olarak yeni bir donanım isteyecekler. Vakko’nun iç tasarımını yapan mimarlar bu psikolojiyi çok dikkate almışlar. Oturup bu psikolojiyi hissetmeye çalıştım.

Aydınlık ve masalar arasındaki mesafe insana güven ve rahatlık veriyor.

Ayrıca binanın ışığı, koleksiyonların tasarımı ve sergilenişindeki modernite Avrupa’da belki hiçbir yerde göremeyeceğiniz kadar ileri.

*

Kısaca bu yeni mekân Nişantaşı’nda son yıllarda gerileyen hayat tarzını yeniden güçlendirecek bir gelişme.

NİŞANTAŞI VE BAĞDAT CADDESİ UPPER CİHANGİR GETTOSUNDAN FARKLILAŞIYOR

SON
iki haftada bana umut veren iki ayrı yeni mekânı gezdim.

Biri Mudo’nun Bağdat Caddesi’nde açtığı yeni yerdi...

Gönüllü istihbaratçı... Üzerinde çift ay işareti yok diye şunları hafife almayın

Öteki ise Vakko’nun yeni Nişantaşı merkezi...

*

- BİR: Dikkat edin bunlara “mağaza” demiyorum.

Çünkü ikisi de mağazanın çok ötesinde iki ayrı yeni konsept...

Bir tür “Post-COVID hayat tarzı merkezi...”

*

- İKİ: İkisi de büyük yatırım yapılarak hazırlanmış mekânlar.

Şu pandemi sırasında herkes küçülürken, içine kapanırken, sadece online satışlara ağırlık verirken, iki köklü kuruluş resmen vatanseverce bir kararla fiziki satış mekânlarına yatırım yapmışlar.

BAĞDAT CADDESİ
MUDO’NUN İKİNCİ KUŞAĞI SANATI POST-COVID MEKÂNA SOKUYOR

ANLATACAĞIM
ikinci mekân Mudo’nun Bağdat Caddesi’ndeki “post-COVID dönemi yeni merkezi... Vakko gibi Mudo’da da yeni
kuşak işbaşına geçti.

Kurucu baba Mustafa Taviloğlu geri planda danışman olarak duruyor ama işin yönetimi artık oğlu Ömer Taviloğlu ve kızı Aslı Taviloğlu’nda...

Ömer Taviloğlu döneminin ilk büyük adımı Maslak’taki yeni Concept mağazasıydı...

Pandemi döneminde böyle bir yatırımı yapmak gerçekten çok önemli ve fedakârca bir şeydi.

Gönüllü istihbaratçı... Üzerinde çift ay işareti yok diye şunları hafife almayın

*

Mudo şimdi Bağdat Caddesi’nde de giyim konusunda olağanüstü bir mekân açtı...

Bir kere yeni erkek ve kadın koleksiyonu çok güzel...

Ama daha önemlisi, mağazaya ruhunu veren yepyeni bir tasarım anlayışı....

Bir üçüncü faktör ise içeride çok önemli beş tablonun bulunuşu...

Bu tablolar için, “Sergileniyor” ifadesini kullanmayacağım. Çünkü tablolar bu yeni mekânın ayrılmaz parçası haline gelmişler...

*

Mudo’nun bu yeni mekânı bana göre giderek yükselen Bağdat Caddesi’nin çıtasını da yukarı çekiyor...

Ayrıca içeride bu yeni anlayışla tam uyumlu harika bir kitapçı ve patisserie var...

Yani burası da sadece bir giyim merkezi değil, aynı zamanda post-COVID bir yeni bir yaşama alanı...

Yazarın Tüm Yazıları