Paylaş
Elinde 30 santimetreye yarım metre büyüklüğünde ağır bir paket vardı.
Ertesi gün, Charles de Gaulle Havaalanı’nın 3 numaralı bölümünden check-in’ini yaptırırken, valize sığmayan bu paketi yan taraftaki “fragile yük” bölümüne vermek zorunda kalmıştı.
O paket İstanbul’da bandın üzerine düştüğünde derin bir ohh çekti ve kendi kendine konuştu:“Ya yolda kaybolup görevliler tarafından açılsaydı...”
Paketi evinde özenle bir yere saklarken, içindeki “mahrem yükün” 7 yıl sonra tarihi bir olaya konu olacağını aklından bile geçirmiyordu...
FİNLANDİYA POSTA İDARESİ’NDE BİR GÜN
2014 yılı başlarında, Finlandiya’nın Tampere şehrindeki bir binada insanlık tarihi açısından çok önemli bir karar alındı.
Bina Finlandiya Posta İdaresi’ne aitti.
Konu, çıkarılacak yeni bir posta puluydu.
Hazırlanan pulun provaları heyetin önüne getirilmişti. Pulun üzerinde üstü çıplak bir erkek çizimi vardı. Geniş omuzları, iri kasları ve bugün six pack (baklava) denilen karın kasları ile erotik bir görünüme sahipti...
Altında ise “Tom of Finland” yazıyordu.
Heyet, tamam dediği an, insanlık tarihinde bir ilke imza atıyordu.
Karar ilk önce, Tampere’den çok uzaklarda 3 katlı bir binadaki insanlara iletildi.
LOS ANGELES ECHO PARK’TA BİR BİNADA SABAH SAATİ
Los Angeles’ın merkez bölgesinde Echo Park civarındaki etrafı yüksek bitkilerle kapalı binadakiler saat farkı nedeniyle haberi ancak sabah e-mail’lerini açınca gördüler.
İki saat sonra, Los Angeles “gay toplumunda” büyük yankı uyandıracak olan haber şuydu: “Finlandiya Posta İdaresi bugün Tom of Finland pulu çıkarma kararı aldı...”
Tom of Finland pulları 2014 yılının eylül ayında, yani bundan 3 ay önce Finlandiya’dan atılan mektupların üzerindeydi.
Dünya tarihinde ilk defa bir devlet, üzerinde açıkça gay erotizmi olan bir posta pulunu kullanıma sokmuştu.
Los Angeles’ta Echo Park civarındaki bina, “Tom of Finland Vakfı”na ait müze...
Binanın daha bahçesinden girerken, aşırı derecede yüceltilmiş erkek bedenlerini temsil eden çizimler ve heykellerle dolu.
Kapıda sizi karşılayan objelerden biri de dev bir penis heykeli. Heykelin adı “Disco boy...”
BU İSİM ZOR, SANA TOM OF FINLAND DİYELİM
Burası, Finlandiyalı çizer Touko Laaksonen’in eserlerinin sergilendiği bina.
Laaksonen Finlandiya’da doğmuş bir çizer. Çizimlerinden biri 1957 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Physique Pictorial dergisinde yayınlandığında hayatı tamamen değişti. Gay bir çizerdi ve kendi hayal dünyasındaki erotik arzuları anlatan erkek bedenleri ve ilişkileri çiziyordu.
Çizdiği erkeklerin hemen hepsi, belli bir iktidarı temsil eden karakterlerdi. Finlandiya polisi, Alman polisi, Amerikan denizcileri ve Kanada dağ polisi...
Bütün erkekler acayip yapılı ve kaslıydı. Erkeklik organları abartılı ve ölçüsüz büyüktü.
Six pack strait erkeği maskülen gay mi yarattı
1950’li yıllar, Soğuk Savaş’ın en kasvetli yıllarıydı. Amerikan puritanizmi savaş sonrasında iyice azmış haldeydi ve bu çizgiler, müesses nizamı temelinden sarsacak bir ahlakın ürünleriydi.
Daha doğrusu ahlaksızlığın...
Ama günün ileriyi görden sosyologları bu çizimlerin, dünyada “maskülen gay” kültür ve zevkinin miladı olduğunun farkındaydı.
Farkında olmadıkları şey ise bir gay kültürü olarak başlayan bu beden tapınmasının, bir gün bütün erkeklik dünyasına yayılacak yeni bir “beden dininin” doğuşu olmasıydı...
Yani “six pack” kültünün doğuşu... Çizer Finlandiyalıydı ve bir Amerikalı için bu tuhaf ismi telaffuz etmek çok zordu.
O nedenle yayıncıları, her zamanki Amerikan basitleştirmesi ile adını “Tom of Finland” yaptılar.
Yani “Finlandiyalı Tom...”
Çizimleri yirminci yüzyılın ikinci yarısının başlarında, gay toplumunun yeraltı kültürünün baş eserleriydi.
Yıllarca yeraltında kalmıştı...
Efemine gay davranış kalıplarını kırmış, maskülen görünümlü ve davranışlı gay dünyasını açmıştı.
Gay’ler artık strait, yani hetero erkeklerden daha maskülen bir görünüme sahipti...
Başucumdaki valizle götürülmeyi beklerken en büyük endişem o mahrem paketti
2007 yılında Paris’te Buci sokağındaki kitapçıdan, elinde ağır bir paketle çıkan 50 yaşlarının sonundaki erkek bendim...
Tom of Finland’ın çizgilerini ilk gördüğüm andan itibaren, bundaki zengin ve yaratıcı popüler kültür renklerini fark ettim.
Kim bilir kaç defa Taschen’in önünden geçip bu kitaba bakıp bakıp alamadım. Sonunda 2007 yılında almaya karar verdim.
Sonra Silivri mezalimi günleri başladı.
Her gün bir başka köşe yazarı benim de içeri alınmam için kampanya yapıyordu.
Başucumda hazır bir valizle uyuyordum ve en büyük endişem bu kitaptı.
Evimi aramaya gelenler bulunca nasıl kullanacaklar endişesi içimi parçalıyordu.
Bildiğim zihniyetleri ile bana “sapık” demeleri hiç umurumda değildi. “Değilim” deme ihtiyacı bile duymazdım.
Ama yaşadığımız iğrenç itibarsızlaştırma kampanyasında neler yapılabileceğini tahmin ediyordum.
Kitabı yok etmek geldi içimden.
12 Eylül’de kitaplarını yok etmemiş bir insan olarak içime sindiremedim bu korkaklığı ve kitabı evimde tutmaya karar verdim.
Tom of Finland’ın çizimleri bugün New York Modern Sanat Müzesi’nin devamlı sergilenen eserleri arasında yer alıyor.
Los Angeles Sanat Müzesi ona güzel bir yer ayırdı.
Finlandiya Posta İdaresi onun pullarını kullanıma soktu...
Wallpaper dergisi kasım sayısında konuyu kapağına taşıdı.
Ve ben de bugün açıklıyorum.
Benim evimde de harika bir “Tom of Finland” kitabı var.
Silivri mezaliminin, muhafazakâr faşizmin nizam polisinin içimde yarattığı endişeyi de aştım...
Ama Tom of Finland çizgisinin yarattığı beden fetişizmini tartışmanın da zamanı geldi.
‘Six pack’ erkeğe ilk taşı bir kadının atmasını bekliyorum
“COOL erkek” efsanesine ilk taşı bir kadın attı. “Kayıp Kız” filminde kadının intikam çığlıklarından biri, kocasının o sahte cool haliydi.
İçimde öyle bir his var ki, asıl darbe önümüzdeki yıllarda erkeğin giderek tapınma haline gelen beden dinine vurulacak.
Yani giderek kendini kadından daha seksi ve cazip bir seks objesi haline getiren kaslı erkek narsisizmine...
Evet eski Yunan ve Roma erkeklerinden bile güzel bir erkek bedeni.. Six pack, baklava hegemonyası...
Kim Kardashian’ın poposu kadar güzel erkek poposu...
Ama nereye kadar...
Önümüzdeki dönem bunu tartışacağız...
Tom of Finland artık meşru bir sanat eseri...
Maskülen gay, kendi estetiğini hetero erkeklere de bulaştırdı.
Ama bilelim ki, six pack’in en güzel günleri geride kalıyor...
Yine de bu tartışmayı ben açmak istemem...
Omuzlarım dar ve karnımda hiçbir zaman six pack olmadı...
Bu yaştan sonra olması da mümkün değil...
O yüzden six pack ve baklavaya ilk taşı da bir kadının atmasını umutla bekliyorum...
Paylaş