Paylaş
Korona günlerinde şehirlerin sokaklardan çekilen nabzı balkonlarda atmaya başladı.
Bakıyorum dünyanın her yerinden balkonlarda çekilen dans, şarkı videoları geliyor.
İnsanın kaybolan neşesi, mahalle arkadaşlığı, dayanışma duygusu balkonlarda yeniden doğuyor.
Bir anda anladık ki, “balkon”, apartman dairesine hapsedilen ruhumuzun kendi azat ettiği yeni sokağımız.
Meğer “balkon” ne kadar önemli bir şeymiş...
Meğer küçücük bir oda kazanacağım diye balkonları kapatmak ne kadar akılsızca bir şeymiş...
Plaza mimarisinde balkonu yok ederken, meğer kendi hürriyetimizi kendi elimizle kendi hapishanemize kapatıyormuşuz.
*
İtiraf edeyim, bir İzmirli olarak ben bile balkonun hayatımdaki önemini inkâr etmeye başlamıştım.
Gereksiz bir yer ve estetik kaybı olarak görüyordum.
Ege’nin balkonlarındaki rengârenk çiçeklerin bana verdiği güzelliklere karşı nankör bir ruh haline girmiştim.
*
Eyy benim sevgili balkonum...
Meğer sen mahallemizin ne olağanüstü “Fahriye Abla”sıymışsın da biz artık bu hakikati unutur hale gelmişiz.
Artık biliyorum...
Gördüğüm, konuştuğum her mimarın yakasına yapışıp “Ne yaptınız siz böyle... Neden balkonlarımızı elimizden aldınız, bizi balkonlarımızdan ev hapislerine gönderdiniz” diye hesap soracağım.
BİR BALKAN ÇOCUĞUNUN KISACIK ‘BALKON TARİHİ’
BİR “Evlad-ı Fatihan” çocuğu olarak Balkan tarihini çok okudum da, balkon tarihini hiç merak etmemiştim.
Taş balkonlar tarihte ilk defa İran, Mısır, eski Yunan ve Roma’da başlamış.
Ama daha çok resmi binaların parçası olarak düşünülmüş.
Ahşap balkonlar ise gerçek anlamda ilk defa 11’inci yüzyılda bir kalenin üstüne yapılmış.
Fransa’nın Carcassonne şehrinin etrafındaki surların üzerindeki kulenin etrafına çevrilen ahşap iskele şeklinde inşa edilmiş...
Rönesans boyunca gerçek bir sanat eseri olarak tasarlanmış.
Evlerdeki ilk ahşap ve cam malzemeden oluşan köşe balkon ise 1679’da Valetta’da, Grandmaster Palace binasında yapılmış.
KORONA İLE MÜCADELEDE BAŞARI EKONOMİDE BAŞARI GÜVENCESİ Mİ
Avrupa Komisyonu önceki gün Euro bölgesinde önümüzdeki yıl beklenen gerçeği önümüze koydu.
27 ülkeden oluşan Avrupa bölgesi bu yıl ekonomide yüzde 7.4 küçülme bekliyor.
Oysa bu bölge bu yıl yüzde 1.2 büyüme bekliyordu.
Yani kayıp 8.6 olacak...
*
Bizim nesillerimizin gördüğü en büyük ekonomik kriz olan 2009’da ekonomi sadece yüzde 4.7 küçülmüştü.
*
Tabii koronayı iyi yönetemeyen iki ülke bundan payını da alacak.
İtalya ve İspanya ekonomisinin yüzde 9 küçülmesi bekleniyor.
*
Peki ya korona ile mücadelede en başarılı sonucu alan Yunanistan?
Onun durumu daha da vahim. Beklenti yüzde 9.7 küçülme...
*
Buna bakınca yazının başlığındaki sorunun cevabı kendiliğinden geliyor.
Hiç değil...
‘YENİ NORMAL’İMİN İLK BÜYÜK KARARI: ELVEDA DOLÇE VİTA
Avrupa Komisyonu’nun bu raporunu görünce eşimle oturup aile bütçemizi yeniden düzenledik.
Hayatım boyunca maaşımı hep Türk Lirası olarak aldım.
Ona dolar karşılığı belirlenmiş bir değer de hiç olmadı.
2010 yılında genel yayın yönetmenliğinden ayrıldığım ay aldığım maaşın dolar karşılığı bugün beşte birine indi...
O zaman kendi kendime dedim ki...
“Elveda good old days...”
Roma’ya gittiğimde her yarım saatte bir köşedeki kahvede içilen ekspressolar, o haftada iki-üç restorana gitmeler...
Şarabın, viskinin iyisini içmeler...
O eski tatlı günler...
Hepsine elveda...
MAÇLARDA DİJİTAL SEYİRCİ UYGULANSIN
FUTBOL ve basketbol karşılaşmalarının başlamasını heyecanla bekleyenlerden biriyim...
Ama şunu çok iyi biliyorum: En azından bu sezonun sonuna kadar maçların seyircili oynanması ihtimali az.
İyi bir seyirci olarak çok iyi bildiğim bir şey de şu:
Seyircisiz, hatta az seyirci önünde oynanan bir maçı seyretmek keyifli olmaz.
Sporculardan da hep şunu işitiriz.
Seyircisiz tribünlerin önünde oynamak da motivasyonu indirir.
*
O zaman ne olacak?
En azından televizyon ekranının karşısındaki insanın keyfini kaçırmamak için bir çare bulmalıyız.
Benim görebildiğim tek çözüm, “dijital (sanal) seyirci” uygulaması.
Yani naklen yayında tribünleri dolu gibi gösterecek bir uygulama.
Bir de komedi dizilerindeki kahkaha efektleri gibi tezahürat efektleri.
Bunun için yayıncı kuruluş, reji odasına bir de sanal görüntü ve ses yöneticisi oturtabilir.
*
Biliyorum birçoğunuza çok suni görünebilir.
Ama emin olun hiç ses gelmeyen bomboş tribünler önünde maçı oynamak da onu ekrandan seyretmek de çok daha tatsız bir şey olacak.
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Eyüp Serbest
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama:
Selma Songül Zengin
Paylaş