Eski hava korsanının Türkiye turnesi

BİR eski hava korsanının milli kahraman gibi şehir şehir dolaştırılıp konferanslar verdirilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Filistinli eski hava korsanı Leyla Halid’den söz ediyorum.

Kendi fikrimi söyleyeyim.

Benim hoşuma gitmedi.

Hem de hiç hoşuma gitmedi.

* * *

Türkiye’de adını ilk defa duyduğum, ne iş yaptığını da anlamadığım bir dernek, Leyla Halid’i davet etmiş.

Hiç itirazım yok.

Burası İslam dünyasının tek demokratik ülkesi.

Ayrıca Filistin halkının İsrail’le kalıcı bir barış kurmasına hizmet edecekse, gönülden destekleyebilirim bile.

Hava korsanlığını geride bırakmış, barışa hizmet eden bir eyleme başlamışsa daha da sevinirim.

Ama nerede...

Hanımefendi hálá o eski hava korsanı.

Artık uçak kaçırmıyor; ama belli ki hálá huzur kaçırmaya devam ediyor.

Ruhundaki korsan militan aynen yerinde duruyor.

Kalaşnikof’u elinden bırakmış, vicdanının emrine vermiş.

Üstelik militanlıkta ne kadar keskinse, nezaketsizlikte de o kadar sivri.

Türkiye’de yaptığı konuşmalara bakıyorum.

İsrail hükümetine, Şaron’a yüklense söyleyecek tek kelime sözüm yok.

Ben de alkışlarım.

Ama Türkiye’ye de vuruyor.

Vuruyor ve hemen arkasından, ‘Herhalde beni bir daha Türkiye’ye sokmazlar’ deyip, aklınca dalgasını geçiyor.

* * *

Hanımefendi orada da kalmıyor.

Bu defa sıra Arafat’a geliyor.

Filistin halkının daha iki üç hafta önce ‘Milli kahraman’ diye toprağa verdiği Yaser Arafat’a veriyor veriştiriyor.

Üç kelimede bir, ‘Tek çözüm intifada’ diyerek barışçı çözüm arayan herkesi kurşuna diziyor.

Karşısında da ya Türkiye’den hiç hazzetmeyen, ya da mazoşist bir dernek.

O vurdukça onlar alkışlıyor.

Eski hava, yeni huzur korsanı Leyla Halid’in Türkiye turnesinin zamanlamasına da bakın.

Arafat’ın ölümüyle Filistin’de seçimler yapılacak.

Hem Filistin’de, hem İsrail’de barış isteyen ılımlı insanların sesi yükseliyor.

* * *

Bütün dünya, iki tarafı da tatmin edecek bir barışı zorluyor.

Yıllardır silahlı mücadelenin, karşılıklı terörün acısını çekmiş insanların huzur istekleri ilk defa kulaklara bu kadar gür geliyor.

Ama hanımefendinin tuzu kuru.

İlle de intifada. İlle de kurşun. İlle de canlı bomba.

İlle de kan. İlle de gözyaşı.

Vicdanının tek geçim kaynağı bunlar.

Nasılsa dökülecek kan onunki değil.

Akacak gözyaşı, onun göz pınarlarından akmayacak.

Anlayacağınız, son Filistinliyi öldürtmeden, son İsrailliyi öldürmeden rahat edemeyecek.

Merak ediyorum.

Kendisini Türkiye’ye davet eden derneğin azalarının aklına, bu saygıdeğer hanımefendinin Kıbrıs Türkleri ile ilgili görüşünü almak gelmiş mi?

Madem mazlum milletlerin dayanışmasına hizmet ediyoruz, Kıbrıslı Türkler de uzun yıllar Filistin halkının çektiğine benzer ıstıraplar çekmedi mi?

Acaba Leyla Halid, bugün bazılarımızın ona gösterdiği sempatinin yüzde birini Kıbrıslı Türklere göstermiş mi?

Ama iyi ki sormamışlar.

Çünkü kendisi sözünü esirgemez.

Bir bakarsınız, ‘Orada asıl mazlum olan Türkler değil, işgal altındaki Kıbrıslı Rumlardır’ cevabını alabilirdi.

Tabii bu cevap, adını ilk defa duyduğum derneğin üyelerinin hoşuna da gidebilirdi.

Ama diyorum, yine de itirazım yok.

Türkiye, Filistinlilerin daha çok uzun yıllar sahip olamayacağı bir demokrasiye sahip.

* * *

İsteyen istediğini davet eder, misafir de ağzına geleni söyleyebilir.

Ne de olsa bu ülke pasaportunu taşıyıp bu ülkeyi sevmeyenler de, mazoşistler de vatandaşımız.

Biz onları dinliyoruz.

Ama onlar da bizim bu hanımefendi hakkındaki duygularımıza tahammül etmeyi bilecekler.
Yazarın Tüm Yazıları