Paylaş
Geçtiğimiz haftalarda devletin zirvesinde çok önemli bir görüşme yapılıyor. Görüşmenin taraflarından biri Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, öteki ise Başbakan Mesut Yılmaz.
Konu, Türkiye'de yaşayan Ermeniler'in patrik seçimiyle ilgili.
TUZAĞA DÜŞMEK
Ermeni cemaatinin patrik seçimi şimdiye kadar sorun olmuyordu.
Türkiyeli Ermeniler genellikle devletle iyi geçinecek bir patrik seçiyorlardı.
Devlet de bu seçime karışmamaya özen gösterirdi.
Ama bu defa çok farklı bir gelişme söz konusu oldu.
Ermeni cemaati ilk defa devletle arası iyi olmayan bir aydını patrik seçmeye kalkışınca işler karıştı.
Şimdi devletin desteklediği Sıvacıyan ile Türkiye'deki Ermeni azınlığın özellikle aydın kesiminin desteklediği Mutafyan karşı karşıya geldi.
İş böyle olunca da, devlet ister istemez bu seçime müdahil olmuş duruma düştü.
İşte bu noktada Türkiye'nin büyük açmazı da ortaya çıkıyor.
Çünkü yıllardan beri Yunanistan'ın Batı Trakya'daki Türk azınlığın müftüsünü serbestçe seçmesini engellemeye çalışıyor.
Türkiye de Yunanistan'ın bu tutumunu bütün uluslararası platformlarda şikâyet konusu yapıyor.
Şimdi Ermeni patriği seçiminde Sıvacıyan'dan yana ağırlık koyunca, bu defa Yunaistan'ın yaptığının aynısını yapma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor.
ZİRVEYE TIRMANDI
Demirel ile Yılmaz'ın görüştüğü kritik konu işte buydu.
Devlette Mutafyan hakkında bazı olumsuz raporlar var.
Erivan'la ilişkilerinin gereğinden fazla olduğu, Ermeni meselesinde sivri bazı fikirlere sahip olduğu izlenimi mevcut.
O nedenle Türkiye, Ermeni cemaatinin başında böyle bir ‘‘aktivist’’in bulunmasını istemiyor.
Şimdi ne olacak?
Ermeni cemaati, Mutafyan konusunda ısrarlı.
Türkiye ise Mutafyan'a güvenmiyor.
Geçen cuma akşamı Cumhurbaşkanı Demirel'e bu konuyu sordum.
‘‘Azınlıklar bu ülkenin namusudur. Azınlıklar güvence altında ise o ülke hukuk devletidir’’ diyor.
Ama iş bir çözüm bulmaya gelince, Demirel'in de bulabildiği bir çözüm yok.
Türkiye'nin gerek Rum, gerek Ermeni cemaatlerinin ruhani meselelerine karışmaması gerekir.
Hele hele önümüzde Batı Trakya olayı varken, buna hiç tevessül etmemek gerekir.
ERİVAN'A YAKINLIK
Buna karşılık azınlık cemaatlerinin de devletle maraza çıkarmayacak kişilere yönelmesinde hem kendi huzurları, hem de yaşadıkları bu ülkenin huzuru açısından yarar var.
Olaya bir de şu açıdan bakmak gerekir.
Mutafyan'ın Erivan'la ve Ermeni diyasporası ile iyi ilişkileri varsa, Türkiye bunu bir avantaj olarak da kullanabilir.
Tabii Mutafyan'ın da, doğup büyüdüğü bu toprağa zarar verecek davranışlardan kaçınması gerekir.
Türkiyeli Ermeniler, tarihte talihsiz olayların konusu oldular. Bu olaylardan iki taraf da çok acı çekti. Zarar gördü.
Bu topraklarda kalan az sayıda Ermeni vatandaşı artık huzur ve güven içinde yaşıyor.
Onların huzurunu bozacak, gereksiz gerginliklere yol açacak sivrilikler kimseye yarar sağlamaz.
O nedenle Ermeni cemaatinin sessiz çoğunluğu harekete geçerek bu soruna bir çözüm bulmalıdır.
Çözüm ne olabilir?
Elbette devlet istiyor diye zorla Sıvacıyan'ı seçmek değil.
ÜÇÜNCÜ YOL
Ama ‘‘Biz istediğimiz yaparız’’ mantığı ile, cemaatin devletle ilişkilerinde kapanması zor yaralar açacak bir tutum üzerinde ısrar etmek de olmamalı.
Bunun için belki, Mutafyan'ın güven verecek bazı girişimler yapması yolu denenebilir.
Veya her iki tarafı da tatmin edecek bir üçüncü kişi bulunabilir.
Amaç bu ülkede huzur içinde yaşamaksa, bunu bir taviz veya teslimiyet değil, gerçekçilik ve yapıcılık olarak kabul etmemiz lazım.
Paylaş