Paylaş
*
Ahmakça bir soru diyebilirsiniz...
Ben de size şunu derim...
Saf hayallere, boş umutlara, imkânsız beklentilere her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz.
*
Bugün size, hepimizin gözünü açması gereken 4 ayrı olayı anlatacağım.
*
Zor günler geliyor...
Acılı, ıstıraplı, sıkıntılı zor günler...
*
Bu ülkenin iki ana merkezi, muhafazakârlar ve adına ister laik, ister Cumhuriyetçi, ister modern deyin, işte o kesiminin tarihsel bir uzlaşma ve ittifaka gitmesi artık kaçınılmazdır.
*
Dünyada giderek yalnızlaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün en güveneceği toplum kesimi laiklerdir...
Bu basit cümleye iki tarafın da trol kafalarının basmayacağına eminim.
Ama iki tarafın makul insanlarının çok iyi anlayacağına da eminim.
*
Önümüzde yine bir seçim var ama kaybedecek 2 yılımız yok.
Bilelim ki bu uzlaşmayı sağlayamazsak eğer...
2019’daki seçimin kazananı olmayacaktır.
*
Söylediklerimin ne anlama geldiğini görmek mi istiyorsunuz...
Gelin size hafta başından beri olan bazı olayları, tek tek anlatayım.
REALİTE
ACABA BERLİN BÜYÜKELÇİLİĞİ BONN’DAKİ OLAYI BİLDİRDİ Mİ
GEÇEN salı günü Almanya’nın Bonn şehrinde çok ilginç bir olay oldu.
O gün Birleşmiş Milletler’in “iklim” konusundaki rutin toplantılarından biri yapılıyordu.
Ancak Roua Şurbaji isimli bir delege, söylediği tek cümleyle bu toplantıyı rutin olmaktan çıkardı.
Şurbaji’nin söylediği tek cümle şuydu:
“Ülkem Uluslararası Paris İklim Değişikliği Anlaşması’nı imzalayacaktır.”
Roua Şurbaji, Suriye’nin BM temsilcisiydi.
Ve Suriye’nin bu anlaşmayı imzalayacağını bütün dünyaya ilan ediyordu.
Peki bugüne kadar neden imzalamamıştı?
Ülke iç savaştaydı... Öteki ülkeler Esad rejimini neredeyse tanımaz hale gelmişleri.
Şam rejiminin temsilcileri ülkeden çıkıp böyle toplantılara katılamıyorlardı.
Salı günü Bonn’da yapılan bu açıklama, Suriye savaşında yepyeni bir aşamanın işaretiydi.
Esad rejimi, artık yeniden ülkenin “tek temsilcisi” olarak görülmeye başlanıyordu.
Bu, herkes için iyidir.
Ve Türkiye artık Suriye politikasını bu yeni realite üzerine yeniden kurmalıdır.
KEHANET
BİR GAZETECİNİN YAZISINDA TÜYLERİMİ ÜRPERTEN SON CÜMLE
YAZAN New York Times’ın Ortadoğu’yu iyi bilen yazarı Thomas L. Friedman...
Dünkü Suudi Arabistan yazısı şu cümleyle bitiyor:
“Suudi Arabistan hem içte hem dışta bir savaşa girebilir... Ve bizler Suudi Arabistan’la birlikte bütün bölgenin kontrolden çıktığını görebiliriz...”
Ve şu son iki kelime...
“Be afraid”...
Yani “Korkun”...
Doğru... Korkmalıyız... Bu öyle bir savaş olur ki...
Galip çıkan bir Müslüman ülkesi olamaz...
BİZDE DOMBIRA VE MEHTERSE ARAP ÂLEMİNDE NE YÜKSELİR
MISIR ve Suriye Rabia İslamını bitirdi... Yeni Suudi Arabistan Kralı da Vahhabi İslamını bitirmek için düğmeye bastı.
Yani siyasi İslam bitiyor...
Bu “ümmetin” de bitmesidir...
Şimdi size bir bilmece...
Ümmetin sonu neyin başlangıcıdır?
Milliyetçiliğin...
Yani Arap milliyetçiliğinin...
Bir soru daha...
Arap milliyetçiliğinin damarlarını, ruhunu dolduracak olan rüzgâr nereden esecektir?
İran karşıtlığı mı...
Ondan daha geniş bir şey...
İsrail düşmanlığı mı?
Tarihsel olarak ondan da daha güçlü bir rüzgâr...
Osmanlıcılık...
Yazın bunu bir kenara....
Bizde “Dombıra ve mehter sesi” yükseldikçe, orada da Arap rüzgârı sertleşecektir...
Yükselen o Arap ruhunun yeni Lawrence’lar bulmasına ihtiyaç bile kalmayabilir.
DÜNYAYA DÖNEN ÖLÜLERLE 3 GECE
ÜÇ gün boyunca dünyanın en ilginç halk bayramlarından biri olan Meksika’nın “Ölüler Günü” bayramını yaşadım.
-Bütün dünyanın son James Bond filminin girişinde seyredip tanıdığı “Ölüler Günü” geleneği nereden geliyor.
- Tanrı bu özel günde ölülere hangi hakkı tanıyor.
- Rüyalarımıza giren ve kâbusa dönüşen kötü ruhlar ve canavarlar neyle kovuluyor.
- Yaşayanlar o gün evlerine gelen ölüler için neler hazırlıyor.
- Ölü kadını simgeleyen “Katrina” geleneği nasıl doğdu?
- Otelin lobisindeki “Ölmüş şarkıcılar bahçesi”nde kimlerin Katrinaları vardı.
Bu üç günün hikâyesini yarın Hürriyet Seyahat ekinde okuyacaksınız.
‘KALEVERA’YLA DANS’ YARIN VİZYONDA
- ÖLÜLER Bayramı sırasında üç gün boyunca yaşadıklarımızdan hazırlanan “Kalevera’yla Dans” filmi de yarın Hürriyet Web’de vizyona giriyor.
Paylaş