Elma ağaçlarıyla çevrili evin sırrı

SOKAĞIN köşesindeki evin etrafında duvar yok.

Haberin Devamı

Ortaçağ’dan kalma İngiliz evlerine benziyor.

Bahçenin ön tarafına dikilmiş kısa boylu 10 kadar ağaç dikkatimi çekiyor.

Biraz yaklaşınca bakıyorum, bunlar elma ağacı.

Evin sahibini öğrenince, bahçedeki elmaların da sırrını çözüyorum.

Burası Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un evi.

Sokakta neredeyse kimse yok.

Evin bahçesinde ve içinde hiçbir hareket görülmüyor.

Belli ki efsane adam buradan çıkarken, hayatın canlılığını da alıp götürmüş.

Ama bahçedeki ağaçlar meyve verince, onlara küçük bir ısırık atacak insanlar da ortaya çıkacak.

Çünkü burası, değişimi sağlamak için ilk günahı işlemeye hazır genç insanların başkenti...

Palo Alto kasabası.

DİJİTAL HAC FARİZAMI YERİNE GETİRMEK İÇİN BURAYA GELDİM

Hemen karşıya geçip 10 adım yürüyünce bir çıkmaz sokağın başına geliyorum.

Ucunda, yüksek duvarların sakladığı bir ev görünüyor.

Daha doğrusu görünmüyor.

Kapının üzeri güvenlik kameralarıyla dolu.

Burası da Google’ın CEO’su ve kurucusu Larry Page’in evi.

İki ev, son 15 yılın en büyük iki başarı hikâyesinin arkasındaki insanların karakterini de açıkça gösteriyor.

Biri apaçık, öteki kapalı.

İkisi de dijital dünyanın insanları.

Geçen cumartesi gününden beri Silikon Vadisi’nin başkenti sayılan Palo Alto’dayım.

Steve Jobs ve Larry Page’in evine 50 metre mesafede bir evde, dört arkadaşımla birlikte “dijital staj”dayım.

Alman gazeteciler ise buna “Dijital hac farizası” diyorlar.

Çünkü onlara göre, Palo Alto, “Yeni dünyanın yeni Kudüs’ü...”

Yeni bir din doğuyor ve bizler, bu dijital inancın yeni müritleriyiz.

Bu lafı duyduğumda, ölümünün arkasından çizilen bir resmi hatırlıyorum.

Bir dergi, kapağında Steve Jobs’u Mesih İsa gibi çizmişti.

Çok da haksız sayılmazdı.

Gelişimin nedeni, Bild gazetesinin daha şimdiden efsaneleşen Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekmann’la birlikte bu yeni dünyayı keşfetmek.

Onun için olayın başından başlayayım.

Haberin Devamı

KARİYERİNİN ZİRVESİNDE KOLTUĞU BIRAKIP GİDEN ADAM

Bir insan düşünün ki 40’lı yaşlarında...

Kariyerinin zirvesinde.

Başarıdan başarıya koşmuş.

Ve o insan, işte böyle bir noktada çıkıp “Ben gidiyorum arkadaş” diyor.

Nereye?

Yeni Kudüs’e...

Yani hepimizin sosyal hayatının, kişisel kariyerinin, mesleki kanunlarının yeniden yazıldığı Palo Alto’ya. Kai Diekmann işte bunu yaptı.

Kıta Avrupası’nın en çok satan gazetesi Bild’in genel yayın yönetmenliğine bir yıl ara verdi.

İşi arkadaşlarına bıraktı.

Yanına, şirketin üst düzey yöneticilerinden ikisini aldı.

Palo Alto’da bir ev kiraladı ve altı aydır burada yaşıyor.

Amacı, hayatımızın ve mesleğimizin yeni gerçeği “dijital alem”i yerinde yaşamak.

Ve çalıştığı şirketin geleceğini buradan çizecek ekibi ve zihniyeti oluşturmak.

Tabii bu sadece onun değil, asıl Axel Springer Grubu’nun vizyonunu gösteren bir şey.

Hiçbir yönetici, böyle bir şirket vizyonu olmadan bunu yapamaz.

Her şeyi kendileri kurmuş.

Gelip önce evi kiralamışlar.

Sonra büyük bir mağazaya gidip ev eşyalarını almışlar.

Teknik aletleri büyük ölçüde kendileri monte etmişler.

Üçü de o evde yaşıyor.

Diekmann, Bild’deki görevini iki yardımcısına bırakmış.

Gazeteyi tamamen onlar yapıyor. Redaksiyon ekibiyle haftada sadece bir kere konuşuyor.

Haberin Devamı

‘PALO ALTO GÖNÜLLÜLERİ’NİN İKİ BÜYÜK HEDEFİ VAR

İki hedefleri var.

Birincisi, eski medya denilen kâğıt baskı üzerine kurulu bir şirketi ve bu şirketin “ekolojisini” yeni medya düzenine taşımak.

İkinci hedefleri ise “startup şirketleri...”

Yani, yeni kurulmuş ve gelecek vaat eden şirketleri keşfetmek.

Ekibin ilk kadrosu üç kişiden oluşuyor.

Kai Diekmann’ın yanında Peter Würtenberger var.

Axel Springer’in pazarlama işlerinin başında.

Çok parlak bir yönetici.

Üçüncü kişi ise Martin Sinner.

Almanya’da Idealo adlı bir fiyat karşılaştırma sitesini kurmuş.

Bu sitenin yüzde 75’i daha sonra Axel Springer tarafından satın alındı.

Ekibe daha sonra katıldı.

Elma ağaçlarıyla çevrili evin sırrı

DEDİKODU

Almanya’da  ‘Diekmann bırakıyor’ demişlerdi

Haberin Devamı

AXEL Springer’in bu atılımı Almanya’daki öteki medya grupları tarafından da çok yakından takip ediliyor. İlk günlerde bu karar, Kai Diekmann’ın genel yayın yönetmenliğinden ayrılacağı dedikodusuna yol açmıştı. Oysa bunun ardında tam anlamıyla yeni bir vizyon yatıyordu. Bu dedikoduya sevinenlere de kötü bir haberim var. Diekmann 1 Haziran itibariyle, buradaki misyonunu tamamlayıp yeniden Bild’in genel yayın yönetmenliğine dönüyor. Üstelik beş yıllık yeni bir kontratla...

Bütün Alman medyasının merak ettiği bu evin kapıları ilk defa Hürriyet’e açıldı. İlk zamanlar çoğu medya mensubunun dedikodu üzerinden izlediği bu ev, şimdi Alman medyasında yeni bir dönemin açılışı olarak görülüyor. Geçen pazar akşamı San Francisco’da Almanya’dan gelmiş 22 gazete ve derginin genel yayın yönetmeniyle buluştum. Silikon Vadisi’ni ziyaret ediyorlardı. Anladım ki, Palo Alto’daki bu ev, Alman medyasının yeni vizyonunun tetikleyicisi olmuş.
Artık eski kafayla iş yapma dönemi kapanıyor.

Haberin Devamı

Elma ağaçlarıyla çevrili evin sırrı

YENİ HAYAT

İşten kovulmak başıma gelen en güzel şeydi

İLK gece evin alt katındaki odamda uyumaya çalışırken, kulağımda Steve Jobs’un Apple’dan ayrıldıktan sonra söylediği şu sözler çınlıyordu: “Apple’dan kovulmak hayatımda başıma gelmiş en güzel şeydi.” Sonra şöyle devam etmişti: “Başarılı olmanın ağırlığı, kendini yeniden yolun başında bulan birinin, her şeyden daha az emin olan birinin hissettiği hafifliğe bırakmıştı.”

Ben jetlag uykusuna dalarken, üst katta Palo Alto’ya gönüllü bir sürgüne gelmiş insanlar hâlâ çalışıyordu. Anladım ki herkes bir gün hayata yeniden başlayabilmeli...

Ya zorla ya da gönüllü olarak...

ISSIZ ŞEHİR

Genç insanların şehri bomboş pazar günü ise kilisesi dopdolu

Haberin Devamı

PALO Alto’da sokaklar bomboş.

Bu kadar genç bir ekonominin hüküm sürdüğü şehrin bu kadar sakin olması, kolayca açıklayabildiğim bir çelişki değil. Silikon Vadisi, Kuzey Kaliforniya’da, San Francisco Vadisi’nin bir parçası olan San Jose Vadisi’ne verilen isim.

Google, Facebook, Apple, Microsoft, Instagram, Oracle, Intel, Cisco, HP, eBuy, Yahoo, Adobe Systems, Linkedin gibi dev dijital şirketlerin hepsinin merkezi bu vadide. Bu kelime ilk defa 1971 yılında Don Hoefler adlı bir gazeteci tarafından kullanıldı. Ebook âlemine... Facebook ve Google’ın merkezinin bulunduğu Palo Alto.

Palo Alto, El Camino Real denilen yolun üzerinde İspanyol misyonerler tarafından kurulmuş. Şehre bu isim, Palo Alto adı verilen Redwood ağacı dolayısıyla verilmiş.

Peki bu kadar genç insanın yaşadığı bir şehir nasıl bu kadar sessiz ve hareketsiz olabilir?

Bilişim şirketlerinde çalışan insanların bir bölümü San Francisco’da oturuyormuş. Yani burada çalışıp orada eğleniyorlar. Gündüz sokakları boş bu şehirde dikkatimi çeken en büyük şey ise kilise oldu. Pazar günü şehrin en önemli kiliselerinden Saint Thomas Aquinas’a gittim.

Amacım, dijital âlemin, yani geleceğin yaşandığı bu şehirde inancın ne durumda olduğunu görmekti. Kilise umduğumdan daha doluydu. Bir saat boyunca pazar ayinini izleyip çıkarken, kafam daha da karışmıştı.

İnanç nerede biter, bilim nerede biterdi?

Veya bilimin gelip dayandığı sınırda yeniden öteki dünyanın kanunları mı işlemeye başlıyordu...

Karar veremedim...

Neyse yarın bunları hiç düşünemeyeceğim kadar genç bir yere gidiyorum...

Facebook âlemine...

YENİ İNSAN

Palo Alto tipi: Yırtık jean, sakal, dövme ‘v-neck’ tişört

EVİN girişinden başlayayım.

-  Kapının önüne, üzerinde İngilizce olarak “Axel Springer’e hoş geldiniz” yazılı bir paspas koymuşlar.

-  Giriş katı açık çalışma mekânı olarak kullanılıyor.

-  Büyük bir masanın etrafında birlikte çalışıyorlar.

-  Stanford Üniversitesi’nden 17 yaşında bir öğrenciyi “Springer Büyükelçisi” olarak işe almışlar.

Berkeley Üniversitesi’nden henüz mezun olmuş bir genç de analizci olarak çalışıyor.

-  Grup saat 06.30’dan akşam en erken 20.30’a kadar çalışıyor.

-  Altı ay içinde 300’e yakın kişi ve şirketle görüşmüşler.

Bunlar içinde Facebook, Google gibi devler de var.

Palo Alto yeni neslin şehri.

Axel Springer’in ekibi 40’lı yaşlarında olmakla birlikte, burası için yaşlı sayılabilirler.

Ama gelirken kravatları, gömlekleri Berlin’de bırakmışlar.

-  Kai Diekmann sakal bırakmış. Sol iç bileğine, çocuklarının isimlerinin baş harflerinden oluşan bir dövme yaptırmış.

-  Ayağında dizleri yırtık bir jean, üzerinde v-neck bir tişört.

Cool duruyor yani...

Bütün toplantılara bu kıyafetle gidiyor. Evde genellikle Almanca konuşuyorlar. Ama panolara asılan notlar, tablolardaki yazışma dili hep İngilizce.

Bütün ekip mükemmel İngilizce konuşuyor.

Yazarın Tüm Yazıları