DÜNKÜ Sabah Gazetesi'nde Emin Çölaşan'la ilgili bir haber vardı. Buna göre, liderler turu için başvurduğumuz Başbakan Bülent Ecevit,Emin Çölaşan'ın gelmesini istememiş.
Sırası geldiğinde bunu yazmayı planlamıştım.
Ama madem refikimiz olaya girdi, ben de bu işin perde arkasını şimdiden yazayım.
Olay tam olarak öyle gelişmedi.
Ankara Temsilcimiz Sedat Ergin'le, bu sohbetlere katılacak yazarlarımızı tespit ediyorduk.
Sedat, görüşme talebimizi Başbakan Ecevit'e bir mektupla iletecekti.
Ben Sedat'a ‘‘Listeye Emin'le benim adımı koyma’’ dedim.
Çünkü, Bülent Bey'in o günlerdeki yazılarımızdan dolayı bana ve Emin'e karşı çok tepkili olduğunu biliyordum.
O nedenle başka bir liste yaptık ve bunu bir mektupla Ecevit'in özel kalemine ilettik.
Ben ertesi gün Ankara'ya indiğimde Sedat beni aradı.
Ecevit'ten mesaj gelmiş.
BANA GARAZI VAR
Kendisiyle görüşmeye gelecek heyette iki kişinin adını çizmiş.
Biri Bekir Coşkun, öteki Tufan Türenç.
Bekir Coşkun'u şu gerekçe ile istememiş:
‘‘Bana garazı var...’’
Tufan Türenç'i ise ‘‘CHP'li olduğu için’’.
Bu iki gerekçe de bana yanlış geldi.
Çünkü Bekir'i tanıyanlar çok iyi bilir ki, kimseye karşı garazı yoktur.
Özal'ın kendi ağzından işitmiştim.
Kendisini eleştiren yüzlerce yazı yazdığı halde Bekir'e hiç kızmazdı.
‘‘Çünkü bana hakaret etmiyor, özel düşmanlık yapmıyor’’ demişti.
Tufan Türenç ise hayatımda tanıdığım en tarafsız insanlardan biridir.
Ecevit'le ilgili ‘‘yazar veto etme’’ olayının iç yüzü işte budur.
Biz 1995 seçiminden önce de buna benzer bir durum yaşadık.
O günlerde yine böyle bir heyet halinde eski Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan'a gidecektik.
Kimlerin geleceğini kendisine bildirdik.
Ancak o başyazarımız Oktay Ekşi'yi listeden çıkarmamızı istedi.
O gün ben de ‘‘Madem Oktay Bey'i kabul etmiyor, o zaman biz de gelmiyoruz’’ demiştim.
Bu defa neden bunu demedik, doğrusu bilmiyorum.
GERGİN AN
Belki de baştan biz kendimiz iki kişiyi listeye koymadığımız için, belki de eskisi gibi önemsemediğimizden.
Liderlere randevu taleplerimizi iletirken Ecevit dışında hiçbiri ile bir liste sorunu yaşamadık.
Konuştuğumuz öteki liderlerin çoğu hangi yazarların geleceğini bile sormadılar.
Ayrıca mülakatlar sırasında Emin Çölaşan'ın direkt olarak sorduğu yutulması zor soruları bile sakin biçimde dinlediler.
Bir tek Tayyip Erdoğan'la yaptığımız mülakatta hafif bir gerginlik yaşadık.
Emin Eminliğini gösterdi.
Tayyip Erdoğan da ufak dozda Kasımpaşalı yanını...
Neyse, ben biraz şirinlik yapıp araya girdim ve olayı yatıştırdım.
Bu lider turunu kazasız belasız atlattık.
Emin’in köpeğe dokunduğu an
ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'la sohbetten sonra bahçeye çıktığımızda kulübelerinde oturan iki danua cinsi köpeği gördük.
Birlikte fotoğraf çektirmek istedik.
Berna Hanım'ın köpeği Deyzi'yi kamuoyu artık tanıyor.
Deyzi doğurdu. Yavrularından biri şimdi annesinin yanında.
Böylece Berna Hanım'ın dört köpeği oldu.
İkisi Beykoz'daki evde. Biri kaniş cinsi, öteki ise oldukça iri bir Alman çobanı, yani kurt köpeği.
Kapısı açılınca iki danua yanımıza geldi ve Mesut Bey tasmalarından tuttu. Biz de okşamaya başladık.
O sırada Bekir, Emin'in elini tutarak zorla danuanın sırtını okşattı.
Emin'e, ‘‘Köpekten korkar mısın?’’ diye sordum.
Şunu anlattı:
‘‘Küçük köpekleri çok severim. Ama büyüklerden çekinirim. Hayatımda büyük bir köpeğe ilk defa MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un evinde dokundum.
Evlerine gittik. Baktım içerde büyük bir kurt köpeği var. Ben girmem dedim. Merak etme bir şey yapmaz dediler.