Paylaş
Tanışma nedenimiz Türk kökenli Alman işadamı Vural Öger hakkında Bild gazetesinde yayınlanan bir yazıydı.
Vural Öger hakkındaki yazının haksız olduğunu söylemiş ve eleştirmiştim.
Sen de mektubuma yazdığın cevabı kendin getirip elden bana iletmiştin.
Bu mektuplarla kurulan dostluk, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin düzelmesine katkıda bulunan birçok ortak projenin gerçekleşmesine yol açmıştı.
Bu ilişki, birlikte editörlüğünü yaptığımız çok güzel bir kitabın da temeli olmuştu.
* * *
Geçen bu yıllar içinde senin Türkiye ve Türkiye halkına olan dostluk ve sevginin ne kadar büyük olduğunu gördük.
Sevgili dostum,
Geçen cumartesi sabahından itibaren kendimi yurtdışında inzivaya çekmiş, Türkiye ve dünya ile ilişkilerim kesilmişti.
Bu nedenle Bild gazetesinde yayınlanan ve Başbakan Erdoğan’ın Almanya’ya gelmemesini isteyen açık mektubunu yeni öğrendim.
Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’de uyguladığı ve giderek otoriterleşen politikaları konusunda ben de çok endişeliyim.
Bu politikanın, Avrupa Birliği’ni temsil eden değerler açısından kabul edilemez olduğu konusunda ben de aynı düşünüyorum.
Ayrıca dostların bu konuda birbirlerini eleştirmelerinin dürüst bir tavır ve tarihi bir zorunluluk olduğuna ve bu eleştirilerin, daha demokratik bir Avrupa’nın kurulmasına büyük katkıda bulunacağına inanıyorum.
Ancak, Erdoğan’a “Buraya gelme” demenin, ikimizin de çok arzuladığı “daha demokratik ve mutlu bir Avrupa ve Türkiye” idealine uygun olmadığını söylemek istiyorum.
* * *
Ben ve çalıştığım kurum Hürriyet’in Almanya’da yaşayan Türkiye asıllı insanların Almanya’ya entegrasyonu için ne kadar çaba harcadığını sen de biliyorsun.
Türkiye’nin, yüksek bir oy yüzdesiyle seçilmiş Başbakanı’nın Almanya’ya gelip orada oy kullanacak Türkiye vatandaşlarına seslenmesi, Avrupa gibi giderek kozmopolitleşen bir coğrafyada artık en normal davranışlardan biri sayılıyor. Demokrasinin gereği olarak kabul ediliyor.
O nedenle, Erdoğan hakkındaki eleştirilerinizin çoğuna katılmakla birlikte, “Almanya’ya gelme” çağrısının, ikimizin de benimsediği ortak ideallere hizmet etmediği kanaatindeyim. Unutma ki, Erdoğan ben dahil Türkiyeli bütün insanların Başbakanı ve ona karşı yapılan bu gibi çağrılar hepimizi üzer, rencide eder.
Sana bu mektubu, artık çok iyi tanıdığım ve emin olduğum dostluğuna güvenerek yazıyorum.
* * *
Yirmi yıl boyunca Türkiye’nin en büyük gazetesi Hürriyet’i yönettim.
Avrupa’nın yerleşik demokrasilerinde gazetelerin yazıişleri kadrolarının, yayın ve değerlendirme özgürlükleri konusunda ne kadar kıskanç ve duyarlı olduğunu çok iyi biliyorum.
Amacım “Niye böyle yaptın?” demek değildir. Elbette neyi yayınlayıp neyi yayınlamayacağına karar vermek, sen ve arkadaşlarının en doğal hakkıdır. Ama hissiyatımı açıklamak da bana düşen bir görevdir.
Biliyorum, bizim dostluğumuzu kimse bozamaz. Amacım, Türkiye ile Almanya arasındaki dostluğun da aynı sevgi ve saygıyla devamına katkıda bulunmaktır.
* * *
Son sözüm şu olacak:
Başbakan Erdoğan’a “Gelme” demek yerine, ilişkileri daha da sıklaştırarak, onu Avrupa Birliği coğrafyasında kalmaya davet ve teşvik etmenin daha doğru bir anlayış olacağını düşünüyorum. Daha başbakan bile olmadan, parti başkanı sıfatıyla Avrupa merkezlerini dolaşan ve üyelik müzakereleri için çırpınan Erdoğan’a yapılacak en güzel çağrı ortak değerlerde buluşma önerisidir.
Bu mektubumu, yayın politikanıza müdahale olarak algılamayacağınıza, dostluk duygularıyla söylenmiş sözler olarak kabul edeceğinize eminim.
Sevgilerimle...
Bild’in açık mektubunu bahane edip Hürriyet’e saldıran biçarelere
BİR açık mektup da Bild’de yayınlanan açık mektubu bahane ederek Hürriyet’e saldıran ve kendini hâlâ gazeteci sanan zavallılara...
Bak kardeşim, o gazetenin adı Bild, bizimkinin adı Hürriyet.
O Almanya’da yayınlanan bir gazete, bu Türkiye’de.
Onun sahibi Alman, bizimkinin Türk... Avrupa’da kimse kalkıp ötekinin yayın politikasına burnunu sokamaz, sokmaz. Orada “havuz kanunları” geçmez.
Senin havuzda ıslana ıslana süngere dönmüş kafan, Avrupa’daki büyük gazete mantığını kavramaz. Bild orada, bir meselen varsa git orada, onunla hallet.
Bazı temel bilgiler
KAI Diekmann, Hürriyet gazetesinin yönetim kurulu üyesidir. Kurulun işlevi, gazetenin bu teknolojik çağda nasıl daha iyi rekabet edebileceği, ekonomik işletmecilik, gazetecilikte geleceğe yönelik muhtemel gelişmeler ve bunun için yapılması gereken değişimler gibi konularda fikir üretmek ve tavsiyelerde bulunmaktır. Gazetenin yayın politikası, Doğan Yayın İlkeleri Kurulu’nun belirlediği sınırlar içinde Genel Yayın Yönetmeni ve Yazıişleri Kurulu tarafından saptanır.
Bild gazetesinin Hürriyet gazetesi ile doğrudan bir ortaklığı mevcut değildir.
Bild gazetesinin bağlı olduğu Axel Springer Grubu’nun, Doğan TV Holding’de yüzde 12 civarında bir hissesi mevcuttur. Dünyada yatırımcıların bu gibi hisse alışları ve yeri geldiğinde satışları son derece olağandır.
Hürriyet gazetesinin ne Bild gazetesi ne de herhangi bir yabancı medya kuruluşunun yayın politikasını etkilemesi mümkündür. Onlar da Hürriyet’in yayın politikasını etkileyemez. Basın özgürlüğünün temel alındığı bir demokraside, bu gibi iddialar ve komplo teorileri sadece gülünç bulunur ve alay konusu olur.
Paylaş