YAZI İşleri Müdürümüz Doğan Satmış telefon ettiğinde ben güzel bir pazar günü yemeği yiyordum.
Eski DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’in demecini aktardığı an, ağzımdan, ‘Yok canım, olamaz’cümlesi çıktı.
Masadakilere aktarınca, onlar da aynı tepkiyi gösterdiler.
Ama en güzel tepkiyi, masadaki en genç kişi verdi:
Rahşan Hanım’ın, ‘Din elden gidiyor’ sözünü şöyle çevirdi:
‘Rahşan elden gidiyor...’
* * *
‘Din elden gidiyor’ gibi sloganı, bir gün bir Ecevit’in ağzından işiteceğimi rüyamda görsem inanmazdım.
Çok samimi söylüyorum, inanmazdım.
Çünkü ben bu sloganın artık cumhuriyetin ilk döneminin romanlarında kaldığını sanıyordum.
Bugün, üç beş yobaz dışında akıllı hiçbir Müslüman’ın ağzından işitmez olmuştuk.
Ama bakın, öldüğünü sandığımız karanlık bir slogan, adında ‘Sol’ kelimesi bulunan bir partinin bir zamanlar en tepesindeki insanın demecinde hortluyor.
Şu Türkiye’nin kaderine bakın.
İktidarda, bazılarımızın hálá, ‘Şeriatı getirecekler’ diye şüphelendiği bir parti var.
Ama o parti Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokmaya çalışıyor.
Onun karşısında, bir zamanlar, Meclis’e türbanlı bir kadın milletvekilini sokmak isteyen partiyi, ‘Şeriatçı karşı devrim’ yapmak istemekle suçlayıp karşısına dikilen Ecevit’in partisi.
O aynı Ecevit Ailesi şimdi, Haçlı seferlerine asker arayan Hıristiyan keşişler gibi ‘Din elden gidiyor’ diye ortalığı ayağa kaldırıyor.
* * *
Peki kim takıyyeci?
Türkiye’yi AB’ye sokmak isteyen muhafazakárlar mı?
Yoksa yıllardır bizi solcu olduğuna inandıran Ecevitler mi?
Türkiye’de din elden gidiyormuş.
Birazcık samimiyeti olan bir siyasetçi, ağzından çıkan cümleyi düşünmez mi?
Neymiş, bazı Türkler menfaat için Hıristiyanlığa geçiyormuş.
Peki siyasi menfaat için, ‘Din elden gidiyor’ sloganından bile menfaat bekleyenlere ne diyeceğiz?
* * *
Yaşım müsait olduğu için, 30 yıl öncesini hálá çok iyi hatırlıyorum.
Ecevit’in Erbakan Hoca ile yaptığı koalisyonu, günün şartlarının zorladığı bir gerçekçilik olarak kabul etmiştik.
Meğer aralarında, başka ortaklıklar varmış.
Yani ‘Din elden gidiyor’ korkusu.
Veya paranoyası.
Veya seçim riyası...
Ecevitler’in öyle.
Ya Baykal ve arkadaşları...
Onlara da inanamıyorum.
Bir ilçenin belediye başkanının üç mitingine tahammül edemeyen, panikleyen bir sosyal demokrasi liderliği...