Paylaş
Yoksa o meselelerin çözümüne en büyük engel demokrasinin kaidelerinden mi geliyor?
Dün, ABD’de yaşayan bazı Ermenilerin, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan aleyhine yaptığı gösterinin fotoğraflarına bakarken bu sorular aklıma geldi.
* * *
Öfkeli insanlar.
Sarkisyan’ı “Ermenileri satmakla, ihanet etmekle” suçluyorlar.
Bu uğurda polisle çatışmayı göze alacak kadar öfkeliler.
Yaşlarına, görüntülerine bakıyorum.
Hemen hiçbiri, 1915’teki trajik olayları direkt olarak yaşamış insanlar değil.
Babalarının, hatta dedelerinin yaşadığı trajediyi nasıl böylesine bitip tükenmez bir öfkeye, intikam duygusuna çevirmişler?
Zaman nasıl olup da sakinleştirici değil, tam aksine tahrik edici bir vazife görmüş?
Ne sosyolojinin, ne psikolojinin anlayabileceği bir şey.
O öfkeye bakıyorsunuz ve hissediyorsunuz ki; Türkiye ile iyi ilişki kurmak Ermenistan siyasetçisine pahalıya mal olacak.
Ter Petrosyan, Türkiye ile yakınlaşmanın bedelini sandıkta ödemedi mi?
Öyleyse, demokrasiye nasıl olup da, “Sorunları çözecek en iyi rejim” gözüyle bakacağız?
* * *
Türkiye’de durum farklı mı?
Adını demokratik açılım koyuyoruz, ama tepkilere baktığınızda bu açılımının Ak Parti’ye oy kaybettireceğini düşünüyorsunuz.
Bu ne biçim bir çelişkidir?
Demokratik açılımı kapatırsanız, demokratik açıdan daha kârlı çıkıyorsunuz.
Sadece Kürt sorunu değil, Ermenistan’la ilişkileri düzeltmek, kapıları açmak da aynı kapıya çıkıyor.
Kadere bakın ki, Sarkisyan ABD’de öfkeli bir kalabalığın ortasına düşüyor.
“Türklerin oyununa geldin, bizi Türkiye’ye sattın” diyorlar.
Başbakan Erdoğan da Ermenilere teslim olmakla suçlanıyor.
Bizlerin, gazetecilerin durumu farklı mı?
Sanmayın ki, Kürt açılımına, Ermeni açılımına destek veren gazeteciler, okuyucularının gözünde el bebek, gül bebek.
Tam aksine, okuyucularının küçümsenmeyecek bir bölümünü kızdırma pahasına yazıyorlar.
Siyasetçinin oyu neyse, bizlerin de okuru o.
Yani gazeteleri alan, televizyonları seyreden insanlar.
Bizler de risk alıyoruz.
Telaffuz etmek hoşumuza gitmeyebilir ama gerçek şu.
Demokrasi, tarihi ve derin sorunların çözümünde yardımcı değil, tam aksine engelleyici bir rol oynayabilir.
Öyleyse ne yapacağız?
Çare yok, yılmayacağız.
Oy kaybetmek, tepki almak pahasına, Türkiye’nin ayağına takılan bu büyük sorunları çözmeye çalışacağız.
Kaybedilmiş geçmişe değil, kazanılabilecek geleceğe bakacağız.
Demokrasi meydanında insanları ikna etmeye çalışacağız.
Eğer bu ülke, sorunlarını çözecekse, birilerinin bu riskleri alması gerekecek.
Dürüstsek, demokratsak korkmayacağız, çekinmeyeceğiz.
Ama bir şeyi de bileceğiz.
Hepimiz aynı gemideyiz.
Sorunları çözmek isteyen siyasetçi ve sorunların çözülmesini isteyen gazeteci, aynı gemide.
Birbirlerine ihtiyacı var.
O nedenle birbirimizi itme, itekleme, yıpratmaya, yok etmeye uğraşma lüksümüz yok.
Kızgınlıkları, öfkeleri buzdolabına koyup, demokrasi meydanında toplanmalıyız.
Hem kendi çağımıza, hem geleceğe şunu ispatlamalıyız.
Demokrasi, tarihi sorunları çözebilir.
Cesaret bugün için bir fedakârlık gerektiriyorsa, o fedakârlığı hep birlikte yapmalıyız.
Paylaş