Paylaş
BAŞLIKTAKİ diyalog bir gölge oyunu...
Ama gölgelerin asılları hakiki...
Durum şöyle:
-Putin’le Suriye’yi Cumhurbaşkanı konuştu.
-Avrupa Birliği ile mülteci pazarlığını o yaptı.
-Rus doğalgaz şirketinin yöneticileri geldiğinde, masaya tek başına o oturdu.
* * *
99 kişinin öldüğü katliamda ise meydanı Başbakan’a bıraktı.
Dört gün hiç sesini çıkarmadı. Ortada sadece Başbakan vardı.
Sonra çıktı, “İstihbarat zafiyeti var” dedi...
* * *
Yetmedi...
“Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirdim” dedi...
Ülkeyi ilgilendiren her olayda duruma el koyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne yapıyor, ne demek istiyor...
* * *
Çok basit... Başbakan’a “Arkadaş, sorumlu sensin” diyor.
* * *
Cumhurbaşkanı sonuna kadar haklı. Çünkü...
Anayasa’nın 105’inci maddesi aynen şöyle yazıyor:
“Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlarla, Başbakan ve ilgili bakan imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır, bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.”
* * *
Yani şimdi Cumhurbaşkanı çıkıp şöyle dese...
“Arkadaş, MİT Müsteşarı kime bağlı...
Başbakan’a değil mi...
O zaman sorumlu sensin...”
* * *
Gölge diyaloğun tamamlanması için Başbakan’ın ne yapması, ne demesi gerekir?
O da çok basit...
Cumhurbaşkanı’na açık ve net bir şekilde, “Evet arkadaş, sorumlu benim...” demelidir.
Parlamenter sistemde hayırlara vesile olacak gölge diyaloğu Cumhurbaşkanı’na söyleyeceği şu cümle ile tamamlamalıdır:
“Arkadaş, sorumlu bensem, o zaman sen de Anayasa’nın sana verdiği yetki sınırlarına çekileceksin.”
MİT Müsteşarı’na işaretparmağı mı yoksa aşağı dönük başparmağı mı
CUMHURBAŞKANI, istihbarat zaafı var diyerek, işaretparmağını MİT Müsteşarı’na çevirdi. O parmağın, Roma arenalarındaki aşağı indirilmiş başparmak anlamına gelip gelmediğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Ama şimdiden söyleyebiliriz.
MİT Müsteşarı uzatmaları oynuyor.
Memleketimden kadın manzaraları
FARKINDA mısınız...
-Ne çok kadın öldü geçen cumartesi günkü katliamda...
-Ne çok kadın cenazesi kalktı, ne çok kadın cenaze kaldırdı.
-Ne çok hiç görmediğimiz sahneler gördük son bir haftada...
-Ne çok utandırdılar bizi, ne çok utandık erkekliğimizden...
-Ne çok sevdik, İzmir’de süslü kadınlar bisiklet yürüyüşünden gelen fotoğrafları.
-Ne çok üzüldük ama hem de ne çok gururlandık, sadece kadınların kaldırdığı cenazelerden gelen fotoğraflara.
-Ne çok hatırladık, Fenerbahçeli kadınların 3 Temmuz sürecindeki Manisaspor maçındakı şanlı direnişini...
-Ne çok üzüldük, İzmir’de, başında bir kadın genel yayın yönetmeni bulunan gazeteye yapılan saldırıdan...
-Ne çok gözümüzün önüne geldi, Gezi’nin kahraman kırmızılı kadınları...
-Ne çok umutlandık, kadınlarımızın hayatın her alanında yola çıkışlarından...
En çok yanına polis ordusu almadan gitmesini sevdim
-Cumhurbaşkanı’nın katliam meydanına gidip çiçek bırakmasını sevdim.
-Hele hele bu hareketi, Konya’da milli maçtan önceki üzücü hareketten sonra yapmasını daha çok sevdim.
-Başbakan’ın Charlie Hebdo yürüyüşüne katılmasını sevmiştim.
-Önceki gün eşiyle birlikte katliam meydanına gidip çiçek koymasını daha çok sevdim.
-Ama en çok, yanına bir polis ordusu almadan sessizce meydana gidişini sevdim.
Yeni derin devlet eski paralele karşı
FRANSA’nın ünlü gazetesi Le Monde’un geçen salı günkü manşetinden bazı ifadeler: “Seçime 3 hafta kala, polis ve gizli servisten oluşan derin devlet yeniden ortaya çıktı...”
-AKP 13 yıldır iktidarda.
-Askeri vesayet sona erdi.
-Polis, yargı, istihbarat, parti devleti haline dönüşen AKP’nin tam kontrolünde.
Eee o zaman bu kimin derin devleti...Yoksa AKP’nin de bir paralel devleti mi oluştu...
Paylaş