Paylaş
***
Hayranı olduğum yazar Ernest Hemingway’in kaldığı oda burası...
***
Siz de kabul edin kendinden memnun bir adam görüyorsunuz bu fotoğrafta değil mi...
***
Ben de öyle görüyorum ve o nedenle düşündüm.
Acaba bu pozu aynı mutlulukla 20 yıl sonra da verebilir miyim?
***
Alın yazısıdır kimse bilemez... O nedenle alın yazısı dışındakilere bakayım.
***
Bunun için en az babam kadar yaşayıp, üzerine bir de 6-7 yıl eklemem lazım.
***
Tam bunları düşünürken, Hürriyet içinden gelen bir tüyo beni harekete geçirdi.
Bir Hürriyet ekibi, epey bir süredir çok gizli bir proje üzerinde çalışıyormuş.
***
Türkiye’nin hangi şehrinde insanlar 100 yaşına kadar yaşıyor araştırmışlar.
Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü ile birlikte çalışmışlar.
Ve sonunda TÜBİTAK destekli bir “Uzun yaşama atlası” ortaya çıkarmışlar.
***
Gazete içindeki bütün istihbarat kaynaklarımı harekete geçirip bu atlası görmeye çalıştım...
Ama çift aylı “top secret”.
***
Dizi, daha doğrusu belgesel yarın başlıyormuş... Orada Türkiye’nin en uzun yaşanılan şehir ve kasabalarını açıklayacaklarmış.
***
Ama ben birkaç tüyo yakaladım.
Şimdi onları sizinle paylaşıyorum.
GÖLKÖY’DE MEHMET YILMAZDİNAR’DA ÇİZMELİ İBRAHİM
ATLAS’tan sızdırabildiğim bilgiler şimdilik şunlar:
- Gölköy’de 107 yaşında ATV cihazı ile oradan oraya giden bir adam varmış.
Adı Mehmet Yılmaz’mış...
Hemen sırrını çözdüm. Kesinlikle bizim Mehmet Yılmaz gibi gamsızdır...
***
- Bozdoğan’da bir “Çizmeli İbrahim” varmış, 104 yaşında benim gibi dizini bir vurup kalkarak zeybek oynuyormuş.
***
Şimdilik alabildiğim istihbarat bu kadar.
Yazı dizisinde Türkiye’de insanların en uzun nerelerde yaşadıkları tek tek anlatılıyormuş.
***
Yarını büyük bir merakla bekliyorum...
Biraz sonra anlatacağım “Sarhoş maymun sendromu” ile en uzun nerede yaşayabileceğimi bulacağım.
NÜFUS ARTIŞI İÇİN ÇARE ‘SARHOŞ MAYMUN SENDROMU’ OLABİLİR
"Kötü Alışkanlıklar” kitabı bende iyi bir alışkanlık yaptı.
Kitap elimden düşmüyor.
Onun sayesinde üstümdeki suçluluk duygusunu da atıyorum.
Siz de biliyorsunuz ki, alkol kötü bir alışkanlıktır.
Ayıptır söylemesi bende de var...
Düne kadar, yeryüzündeki tek alkolik canlının insan olduğunu sanıyordum.
Meğer bizden çok önce bu kötü alışkanlığa sahip canlılar varmış. Birçok meyvenin özünde, özellikle biraz olgunlaşmaya bırakılanlarda mutlaka alkol varmış.
Palmiye ağaçlarından elde edilen meyvelerde bu alkol 4 dereceye kadar çıkabiliyormuş...
Yani merak etmiyor değilim...
Acaba şu pazardan aldığımız iyice olgunlaşmış harika hurmalardaki alkol derecesi nedir...
Neyse imanlı insanların kafasına şüphe tohumları ekmeyeyim.
Ağaçlardaki bu tür fermente olmuş meyvelerin asıl müşterisi bazı hayvanlarmış.
Mesela maymunlar...
Kitapta şöyle bir bilgi de var.
Bu meyveleri yiyip kafayı bulan maymunlar daha iyi ve sık sevişiyormuş...
Buna “Sarhoş maymun sendromu” diyorlar.
Neslin üremesinde bu “Sarhoş maymun sendromu”nun büyük etkisi oluyormuş...
Nüfus artış hızının azlığından şikâyet edenlere duyururum...
ACABA BÜTÜN DİNLERİN ALKOL TAKINTISI MI VAR
GEÇEN hafta size söz vermiştim...
Yılın ilk muazzam kitabını okumaya başladım.
Türkçe adı “Kötü Alışkanlıklar Nasıl Medeniyeti Kurdu”.
***
Tabii “kötü alışkanlık” deyince kulaklarım ve gözlerim dikildi...
Tahmin ettiğim gibi kitap bütün kötülüklerin iki anasından başlıyor:
“Seks ve alkol...”
***
Kitaptan anladığım kadarı ile bütün dinlerin şöyle veya böyle bir “alkol takıntısı” var...
Yani alkolle Tanrı arasında direkt veya dolaylı bir ilişki kuruyor.
***
Eski Yunanlılar, “alkolü Tanrı haline getirmişlerdi”...
Hiç böyle bakmak aklıma gelmemişti ama bir açıdan doğru...
Bacchus şarap tanrısı değil mi...
***
Hıristiyanlık ise bir adım geriye giderek, “alkolü Tanrının oğlunun kanı” olarak görüyordu...
Bu da doğru....
Hazreti İsa son yemeğinde havarilerine şarabı uzatıp “Bu benim kanım”, ekmeği uzatıp “Bu benim etim” dememiş miydi...
***
Peki Müslümanlığın durumu?
O da alkolü Deccal olarak görmüyor mu...
Yani, insanları kötülüğe ve sapkınlığa yönelteceğine inanılan ve şeytanı temsil eden varlık olarak...
MADRİD’DE VE ATİNA’DA İKİ DERBİ, BİR TÜRK MARKASI VE YİNE O APRON FACİASI
ÖNCEKİ gece televizyonda iki ayrı kanalda iki ayrı basketbol maçını seyrediyorum.
Madrid’de Real Madrid-CSKA oynuyor. Atina’da ise Olympiakos-Panathinaikos maçı...
Dördü de güçlü Türk takımlarının rakipleri...
Yavaş yavaş NBA seviyesine doğru giden Euroleague...
Ve her saniye ekranda bir Türk markası...
Türk Hava Yolları...
Ana sponsor...
Ve yine sık sık 6 yan sponsor geliyor...
Onların beşi de Türk markası...
Bu tablo, Türk ekonomisinin de nereye geldiğini çok iyi gösteriyor.
Gece yarısı bu maçlara bakarken aklıma yine aprondaki o kötü tablo geliyor...
“Öfkeli çalışanların” linç girişimi...
Ve tabii soruyorum.
Bu markayı bu noktaya getiren ülke, aprondaki bu görüntüye nasıl izin verir...
SAAT 22.00’DE ‘KİRPİ’DEN YÜKSELEN YANIK TÜRKÜ
ÖNCEKİ akşam birkaç arkadaşla Bebek’teki Lucca’dayız...
Kar, tipi var, sırf destek vermek, bizi yıldıramazsınız demek için oradayız.
Gece saat 22.00’ye doğru oradan ayrılırken, birden çok yüksek sesli bir türkü başlıyor...
Bakıyorum, ses ileride nöbet amacıyla orada duran polise ait bir “Kirpi” aracından geliyor...
Sesi yanlışlıkla dışarı mı bastılar...
Yoksa “Türkülerimizle biz de Bebek’teyiz” türünden bir mesaj mı veriliyor?
Ben anlamadım...
Belki Emniyet yetkilileri anlatabilirler...
ŞEBNEM FERAH’LA ‘GÜNEŞ YENİDEN DOĞSUN’ DUASI
BU hafta Şebnem Ferah’ın “Yağmurlar” şarkısına takıldım...
Sözleri herkese biraz bir şey anlatıyor...
Bana bir şeyler diyen dizeleri şunlar:
***
“Sokaklar sakin geceler karabasan
Ellerim titrer
Kim bu ben, kim bu susan
Ne soran var,
ne bilen sebebim
yok
Vazgeçtim rüyalardan
Beni sevmezsen yağmurları sev
Bulutlar ağlasın sen gül güneş doğsun yeniden”.
NİLÜFER’İN ‘HOŞGÖR SEN’İNDETAM BANA UYAN DİZELER
NİLÜFER ’in “Yeniden Yeni Yine” CD’sindeki şarkılar benim de çok sevdiklerim.
***
- “Seni Kimler Aldı”... Sezen’in bu harika şarkısını çok güzel söylüyor.
***
- “Ağlama Anne”... Bu Yunan şarkısını Ajda harika söylüyordu. Nilüfer de çok iyi.
***
- “Ellerimde Çiçekler”... İşte hayatımızdan hiç çıkmayacak bir İlhan Şeşen şarkısı.
***
- Gönül Yareler İçinde”... Bendeniz’in bu şarkısını çok sevmiştim. Yine onunkini tercih ederim Ama Nilüfer de harika söylemiş.
***
- “Memleketim”... Tam zamanında yeniden yorumlanmış bir şarkı. Bugünlerimiz için çok iyi.
***
- “Hoşgör Sen”... Tam bugünlerde avaz avaz söylenecek bir şarkı. Özellikle şu dizeleri için:
“Hoşgör sen affet gitsin aldırma
Büyüklük sende kalsın sonunda
Sen sarıl o sana sarılmazsa
Sen unut unutmazsa
Hangimiz uğramadık sanki haksızlıklara
Dinle beni sakın uyma şeytana
Pişman oluyor herkes sonra yaptıklarına
Esir olma boş yere gururuna”.
BU HAFTA LİSTESİNDE YENİ ŞARKILARDAN
- MAROON 5: “Don’t Wanna Know”, (Fareoh Remix)
- ED SHEERAN: “Shape Of You”
- STANAJ: “Romantic” (NOTD Remix)
- GNARLY GIBBS: “I Need My Girl”
- RASCAL FLATTS: “Yours If You Want It”
Paylaş