DÜNKÜ Hürriyet’in Dünya sayfasının manşeti şöyleydi:
“En güçlü adamın ayağına gitti.”
Haberin giriş spotu: “Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, milyarlarca dolarlık alışveriş listesiyle Paris’e gelen Çin Devlet Başkanı Hu Jintao’yu, ayrıcalıklı konuk muamelesi yaparak uçağın kapısında karşıladı. Forbes, Jintao’yu dünyanın en güçlü adamı ilan etti.” Fransız devlet başkanları yabancı konukları havaalanında değil, Paris’in içindeki Elysee Sarayı’nın avlusunda karşılar. * * * Haberi okuduğum an, gerilere gittim. Yıl 1998. 20 Şubat günkü Hürriyet’teki yazımı Paris’ten yazmışım. Acaba hafızam beni yanıltıyor mu diye düşündüm. Hürriyet’in arşivine girdim. 20 Şubat 1998 tarihli gazetede, Paris Büro Şefi Muammer Elveren ile Brüksel Büro Şefi Zeynel Lüle’nin ortak haberinin başlığı şöyle: “Baba’ya Chirac’tan jest.” Haber şöyle devam ediyor: “Otuz yıldan bu yana Fransa’yı resmen ziyaret eden ilk Türk devlet başkanı sıfatıyla dün Paris’e giden Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Fransız meslektaşı Jacques Chirac tarafından son derece sıcak ve samimi bir şekilde karşılandı. Çok önemli konuklara uygulanan protokol kuralları gereğince Cumhurbaşkanı Demirel’i Orly Havaalanı’nda karşılayan Chirac, daha sonra konuğunu Elysee Sarayı’nda ağırladı. İki liderin görüşmesi bir saat olarak planlandığı halde, yaklaşık 1 saat 45 dakika sürdü. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac görüşmenin ardından Demirel’i makam otomobiline kadar uğurladı.” * * * O gün Orly Havaalanı’na inen uçakta ben de vardım. Hafızam beni yanıltmamış. Fransa Devlet Başkanı Chirac, Cumhurbaşkanı Demirel’i Orly Havaalanı’nda karşılamıştı. Bazen ülkemizin büyüklüğünü, önemini yeterince anlayamıyoruz. Bazen bütün kıtaları yeni keşfediyoruz. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel’in birçok dış gezisine katıldım. Onun gördüğü ilgiyi, ona yapılan bir tür “siyasi duayen” muamelesini bizzat gördüm. Demirel, tarihi karizması çok güçlü bir liderdi. Keza rahmetli Turgut Özal. 1980’li yıllarda ona dış dünyada gösterilen ilgiyi, bir Türk olarak hep göğsüm kabararak izledim. Almanya Şansölyesi Helmut Kohl ve İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher arasında otururken ona nasıl hayranlıkla baktıklarını hâlâ unutmadım. Hürriyet’in Moskova temsilciliğini yaparken, Sovyetler Birliği’nin önde gelen yöneticilerinin Özal’ın ekonomik ve siyasi dehasına hayranlığını kendi ağızlarından defalarca dinledim. Birçok Rus, yanı başlarındaki Türkiye’yi, bölgenin yeni Japonya’sı olarak görüyordu. * ** Bugün Çin’e yapılan muameleler artık Türkiye’ye de yapılıyor. Erdoğan da böyle tarihi bir liderlik performansı sergiliyor. Ama unutmayalım ki, Türkiye hep büyük liderler çıkardı. Avrupa’yı ve dünyayı etkileyen tarihi siyasetçilerimiz oldu. Ve bunların hepsini, bugün bazılarımızın insafsızca eleştirdiği Cumhuriyet yetiştirdi. O liderlerin çoğu Anadolu’dan geldi. Köylerden, varoşlardan çıktı. Ama Kadıköy’den de, Çankaya’dan da, Alsancak’tan da oy aldılar. Demirel bu sayade yüzde 56 gibi çok yüksek oy seviyelerine ulaştı. Sahilleri kırmızıya boyamadılar. Ben, Erdoğan’ın liderlik performansından da bunu bekliyorum. Türkiye’nin sahil sınırlarını iskâna açan bir liderlik. Kılıçdaroğlu’dan da, Türkiye’nin geri kalan kısımlarını, CHP’nin iskânına açacak reformcu bir siyaset. Bundan 12 yıl önce Fransa Cumhurbaşkanı’nı Orly Havaalanı’na getirten Türkiye’ye bu yakışır.