Çılgın Aysel'in altın vuruşu

ÇOCUKLUK dönemimden kalma en çarpıcı film isimlerinden biri, “Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi”ydi.

Üç gündür Tarkan’ın “Sevdanın Son Vuruşu” şarkısını dinliyorum.
1990’ların romantik çocuğu müthiş bir şarkı ile dönüyor.
Sözleri Aysel Gürel’in.
Ölümünden önce yazdığı son şarkı sözüymüş.
Bir tür veda şarkısı...
“Kış Güneşi”ni kimbilir kaç yüzlerce kere dinlemiştim.
İşte bu da öyle bir şey.
Hüzünlü ama dolu, ruhunun istiap haddini aşmış bir Tarkan var karşımda.
Belli ki içi fena acımış.
Diyorum ya, “Arabesk” dönüyor.
Işın Karaca’nın “Arabesk” CD’si 1 numaradan giriş yaptı.
¡ ¡ ¡
Dönen bir şey daha var.
“Romantizm” dönüyor.
Ben bu iklimleri çok iyi bilirim, ta şuramda hissederim.
İddialı konuşuyorum.
Bu yıl çok güzel şarkılar dinleyeceğiz.
Brooklyn’de başlayan yeni rüzgâr buralarda da esecek, esmeye başladı bile.
O rüzgâr, son yıllarda hayatımıza hâkim olan vasatlığı, sıradanlığı, hoyratlığı alıp götürecek.
Kirlenen ruhlar temizlenecek, sular berraklaşacak.
Tarkan’ın yeni şarkısı kulağıma işte bu güzel haberleri fısıldıyor.
Onun şarkıları hakkında 1990’larda yazdığım yazıları çıkarıp bakıyorum.
40’lı yaşlarımda o güzel rüzgârlar ruhuma ne güzel esmiş.
Harun Kolçak’lar, Burak Kut’lar, Mustafa Sandal’lar, Ercan Saatçi’ler, Yıldız Tilbe’ler, bizlere ne güzel şeyler anlatmışlar.
Hissediyorum o zamanlar yine geliyor.
Siyasetin iyice pespayeleşen ağırlığı, üzerimize heyüla gibi bastırdığı öcüler bu yıl dersini fena alacak.
Harikulade şarkılar, hiç tahmin edemeyeceğiniz baladlar bu yeni ruhu, içimizdeki gizli isyanı Türkiye’nin dört bir yanına yayacak.
¡ ¡ ¡
Bir de Külkedisi dönüyor.
Masallar, sıradanlık duvarlarının aralarına sıkıştırılmış hayaller ayaklanıyor.
Ülkenin gerçek anayasası o isyankâr gönüllerde yazılıyor.
Asıl referandum orada.
Vanity Fair’in bu ayki kapak konusu Grace Kelly.
Altbaşlığı da şöyle:
“Philadelphia’lı hayalperest bir kız nasıl prenses oldu ve onun klasik tarzı nasıl hâlâ hüküm sürüyor”.
Sürüyor çünkü, her kenar mahalle kızının, her kasaba kızının, her varoş kızının, her orta halli aile kızının içinde bir Grace Kelly yatıyor.
O gönüllerde Audrey Hepburn hiç ölmedi, Sindrella hiç büyümedi.
Sindrella, giderek despotlaşan bir dış dünyaya meydan okumaya hazırlanıyor.
¡ ¡ ¡
Çılgın Aysel’in evrakı metrukesi, isyanın postmortem bayrağını açıyor.
O çılgın kadın, hüzünlü Tarkan’ın hançeresinden hepimize sesleniyor.
Bir yanda, özlemiş insanların harikulade milli marşı:
“Geri dön...”
Sonra Tarkan’ın şarkısı başlıyor:
“Sevdanın son vuruşu...”
Hem de altın vuruşu.
Kendi damarımıza değil, bizi vasatlaştırmaya, sıradanlaştırmaya, korkutmaya, sindirmeye çalışan herkese, pis burnunu, iğrenç kulağını oramıza buramıza sokan karanlık ruhlara, onların şahdamarına.
Lamı cimi yok, sevdanın son vuruşu bu.
Altın vuruşu.
Hem de lakkadanak...
¡ ¡ ¡
Özlediğimiz Tarkan döndü.
Ötekiler, o köşeye, bu kuytuya kıstırılmış, hapsedilmiş, ötekiler de dönecek.
Yakındır...
Yazarın Tüm Yazıları