Biri, keplerini havaya atan bu genç çocukların sevincini, belki de onlardan daha coşkulu yaşayan ben.
Öteki ise, kıskançlık duvarını aşmaması için, içindeki hüznü, gıpta etme çizgisinde tutmaya çalışan ben.
Evet, ikisi de ben...
Bir de üçüncü ben var.
Öfkeli, kızgın yanım.
İzmir’de, benim memleketimde, yani bu ülkede hep modernitenin bayrağını taşımış şehrimde, mezuniyet törenlerinde kep giymeyi yasaklamaya kalkan zihniyet aklıma geliyor.
Bir oraya bakıyorum, bir buraya.
İşte o zaman, içimdeki üçüncü benin öfkesine mani olamıyorum.
* * *
Atatürk Üniversitesi Kelkit Aydın Doğan Meslek Yüksekokulu, ilk öğrencilerini dün mezun etti.
Herhalde gençliğimde çok koymuş olmalı ki, nerede bir mezuniyet kepi görsem, içimi aynı hüzün kaplıyor.
Ben mezuniyet keyfini yaşayamadım.
Orta ve ilkokulu bitirdiğim İzmir Namık Kemal Lisesi’nde, bırakın kep takmayı, mezuniyet töreni bile yoktu.
Lise diplomamı elime aldığımı hatırlamıyorum.
Sanki okuldan direkt üniversiteye gönderilmiş gibi bir hissim var.
* * *Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okuduğum yıllarda ise solcu zihniyet, diploma törenini
"burjuva ayini" ilan etmişti.
Ayağımızın altına atılan çatapatların gürültüsü hálá kulaklarımda; ama nedense üniversite diplomamı bir kere bile göremedim.
İmtihanlar bittikten aylar sonra elimize teksir edilmiş birer káğıt parçası tutuşturmuşlardı.
Galiba üzerinde
"Mezuniyet Belgesi" yazıyordu.
Yani bırakın kep takmayı, diploma töreni bile yapılamamıştı.
Oysa ben hep o töreni hayal etmiştim.
Arkadaşlarımla son defa yan yana geleceğim o güzel günü beklemiştim.
Dekanın elinden diplomamı alırken, anneme, babama, kardeşlerime bakacağım, onların yüzündeki mutluluğu genç gururuma hediye edeceğim o anı beklemiştim.
Onlarsa
"İnek Bayramı"nı bile iptal ettiler.
Mezuniyeti benim için anonim, sıradan, bayağı bir şey haline getirdiler.
Bir hatıra bile olamadı gitti...
* * *
O yüzden başkalarının mezuniyet törenlerine gitmeyi çok severim.
Her mezuniyet töreninde, içimdeki gıyabi duygu vicahiye çevrilir.
Ruhumdaki savaşı, keyifli bir play-station oyununa çeviririm.
Dün Kelkit’te işte bu duyguları yaşadım.
Üç yıl önce açılışına katıldığım okul, dün ilk mezunlarını verdi.
Türkiye’nin dört bir tarafından gelmiş çocuklar, burada, bir Anadolu kasabası kampusunda üç yıl boyunca birlikte eğitim gördüler.
Üç kışı birlikte geçirdiler, bu güzel ovanın ilkbaharını birlikte yaşadılar.
Kurdukları futbol takımlarıyla dünya birincisi oldular.
Yabancı hocalardan İngilizce dersi aldılar.
Hem de İngilizce tiyatro oynayacak kadar.
Hemen ileride kurulan organik besi çiftliğinde ders gördüler, staj yaptılar.
* * *
Dün keplerini giymiş kızlara baktım.
Hepsi bana birer
Çalıkuşu Feride gibi göründü.
Burası Kelkit.
Anadolu’nun doğusunda bir kasaba.
Atatürk posterlerinin önünde havaya fırlatılan kepler, bana İkinci Anadolu İhtilali’nin başladığını ispatlıyor.
O kepler bana yeni Sivas Kongresi’nin, yeni Erzurum Kongresi’nin bu kampuslarda toplandığını anlatıyor.
O zaman inanıyorum ki, artık hiçbir güç bu
"Çalıkuşu Ferideler Cumhuriyeti"ni yıkamaz...