Paylaş
Eminim bazılarınız “Zaten bu millet yıllardır uyutuluyor daha ne kadar uyutacaksın” gibi bir tepki verecek...
Hayır hiç öyle değil...
Biliniz ki milletçe yeterince uyutulmuyoruz, uyumuyoruz...
*
Nasıl mı fark ettim...
Ağır bir boyun fıtığı krizi ile yatağa düşünce başladığım bir kitapta okuduklarımdan sonra.
Kitabın adı “Niçin Uyuruz”...
Öyle keyifle okunan, öyle keyifli ve eğlendirici bilgiler veren bir kitap ki...
Neler öğrendim bir bilseniz...
*
Bir kere, bu milletin bir ferdi olarak ben yeterince uyumamışım.
Ve muhtemel sağlık sorunlarımın en büyük nedeni buymuş.
Ama bugün Pazar ve ben sizin kafanızı sağlık sorunları ile ütüleyip uykunuzu kaçırmayacağım.
Onun yerine uyku ile ilgili eğlenceli hikâyeler anlatarak sizi mışıl mışıl uyutacağım.
BİR CEO’NUN VİZYONU
BU yazıyı şu kitaptan derledim:
Matthew Walker: “Niçin Uyuruz, Yeni Uyku ve Rüya Bilimi”, Çev: Sevinç Seyla Tezcan, Pegasus Yayınları, 2019.
Hoşuma giden bir ayrıntı da şu. Bu kitabın Türkiye’de yayınlanması için sponsorluk yapan şirket Yatsan. Yani yatak üreten bir şirket.
Kitabın arka kapağına sunuş yazısı da yazan Yatsan CEO’su Gökalp Bahçeli’yi bu vizyonu için kutluyorum.
KÜSTÜMOTU ÇİÇEĞİ DE BİZİM GİBİ JET LAG OLUR MU
Uyku ile ilgili en önemli buluşlardan birini 1729 yılında Fransız jeofizikçi Jean-Jacques d’Ortous de Mairan yapmış.
“Mimoza pudica” (küstümotu çiçeği) isimli bir bitki Fransız bilimcisinin dikkatini çekmiş.
Bu bitkinin yaprakları gün boyunca sadece güneşin hareketini izlemekle kalmıyormuş. Güneş batınca yaprakları solmuş gibi yatıyormuş.
Ancak ertesi gün yine canlanınca anlamış ki bitkilerin de bir uyku saati var ve onlar da gece uykuya yatıyor.
Nitekim Darwin de bunlara “Uyuyan yapraklar” adını vermiş.
Tabii bu durumda aklıma şu soru geldi.
Bir küstüm otu çiçeği Türkiye’den Amerika’ya uçsa, o da jet lag olur mu...
Kitaptan anladığım kadarı ile olur...
BİR İNSAN GÜNÜ 24 SAAT DEĞİL, 24 SAAT 15 DAKİKA
UYKU ile ilgili ilk önemli buluşlardan biri 1938 yılında Chicago Üniversitesi’nden Prof. Nathaniel Kleitman ve bir asistanı tarafından yapıldı. İki öğretim üyesi, insanın bir günlük biyolojik ritmini ölçmek üzere Kentucky’deki Mammouth Mağarası’na girdiler ve 32 gün boyunca, hiç ışık görmeyen, dış dünyanın bütün seslerinden, bilgilerinden izole edilmiş mağarada kaldılar.
Bu deney boyunca iki bilgiye ulaştılar.
BİR: İnsanlar güneş ışığından mahrum olunca kendi günlük ritimlerini oluşturuyorlardı.
İKİ: Mağarada 32 gün boyunca kendilerinde oluşan uyku ve uyanık hal döngüsü şunu ortaya koymuştu. İnsanın beden saatinin bir günü gerçekte 24 saat değil daha uzundu. O deneyden 72 yıl sonra bugün bilinen gerçek şu. Yetişkin bir insanın gerçek günü 24 saat 15 dakika...
Yani uyku ve uyanıklık döngüsü bu sürede tamamlanıyor.
YOKSA HER İNSANDA BİR VAMPİR HORMONU MU VAR
DURUN hemen paniklemeyin...
Her insanda bir “melatonin hormonu” var...
Bu hormonu, bazılarımız uyku getiren hormon olarak biliyor.
Oysa değil. Görevi uyutmak değil, “Uyku saati geldi hadi yatın” mesajı vermek.
O yüzden bazıları buna “Vampir hormonu” diyor. Çünkü bazılarına yatın derken vampirler için de hadi kalk çalışma saati geldi mesajı veriyor olmalı.
SİZ HANGİSİSİNİZ
KAHVE İÇEN ÖRÜMCEK ADAM MI, OT ÇEKEN Mİ DAHA GÜZEL AĞ ÖRER
KİTAPTAKİ en ilginç bölümlerden biri NASA’nın 1980’lerde örümcekler üzerinde yaptığı araştırmanın sonuçları.
Dört ayrı örümceğin her birine LSD, speed (amfetamin), marihuana ve kafein verilmiş.
Sonra da yaptıkları ağlara bakılmış.
En berbat ağı hangisi örmüş dersiniz?
Otçu mu, LSD çeken mi...
Yanıldınız köşedeki baristadan duble espresso isteyen örümcek adam...
İnanmıyorsanız, işte size şekil üzerinde yaptıkları ağlar.
Hepsi kafayı bulmuş ama en berbat ağı duble espressoyu içen arkadaş yapmış.
Öyle bir ağ ki, bırakın sineği içinden ben bile rahatça geçerim.
Bence bu araştırmayı bir de iki duble aslan sütü içen örümcek adamla yapmakta da yarar var.
KAÇIMIZ GECE BAYKUŞU KAÇIMIZ ERKENCİ KUŞ
YÜZDE 30 ERKENCİ KUŞ: Bazılarımız erken yatıp sabah 05.30’da uyanıyoruz.
Bunlara “Erkenci kuş” deniyor... İnsanların yüzde 30’u böyle...
YÜZDE 30 GECE BAYKUŞU: Bazılarımız ise gece çok geç yatıp sabah çok geç uyanıyoruz.
Bunlar da insanların yüzde 30’u...
YÜZDE 30 İSE GERİYE KALAN: Geriye kalanlar ise erkenci kuşlar kadar erken yatmayan, gece baykuşları kadar geç uyanmayan nüfus gurubu.
Onlar da nüfusun yüzde 30’u...
Doğrusu ben bu normal insanların sayısının daha çok olduğunu düşünüyordum.
UYUTULAN MİLLET
DÜNYADA UYUTULAN İLK CANLI MİLLETİ HANGİSİ
ŞURASI kesin...
Ömrü üç-beş gün olan canlılar da uyuyor, 400 yıl yaşayan Galapagos kaplumbağaları ve gelişmiş memeliler de... Ya uyuyan ilk canlı hangisi... Büyük bir ihtimalle kurtçuklar...
Çünkü 500 milyon yıl önce yeryüzünde yaşadığı bilinen ilk canlı onlar. Anlayacağınız insan olarak şöyle bir tesellimiz de var. Bu gökyüzünün altında uyutulan ilk canlı milleti biz değiliz.
RÜYASINDA AŞK YAPAN İNSAN BESTE DE YAPAR MI
EVET yapılmış...
En bilinen iki örneğinden biri Beatles’ın ünlü şarkısı “Yesterday” ile Rolling Stones’nun “Satisfaction”ı...
Paul McCartney, “Yesterday”i, “Help” filmini çektikleri günlerde anne-babasının evinde çatı katında uyurken rüyasında görmüş ve yazmış.
Keith Richards ise kafayı çektiği bir gece uyurken yanına koyduğu teybi sabah açtığında şunu görmüş.
Teybin giriş kısmında “Satisfaction”ın o eşsiz introsunun bir mezuru kayıtlı. Uyuduktan sonra farkında olmadan elindeki gitarla çalmış. “Geriye kalan 40 dakika ise benim horultumdu” diyor. Anlayacağınız kafayı çeken örümcek adam güzel ağ yapamıyor ama harika beste yapabiliyor.
JAPONLARIN ÇAY İÇERKEN KONUŞMASI YASAK 2 KONU
AHMET Hakan’ı kutluyorum, Hürriyet’e Ebru Erke’yi kazandırdı.
Böylece Vedat Milor ve Müge Akgün’den sonra şahane bir hayat yazarı daha katıldı bize.
Ebru Erke gıda mühendisi... Aynı zamanda bir çay somelyesi...
Harika bir çay kitabı yazdı ve şimdi Digiturk’e bu kitabın belgeselini de koydular.
Önceki gece oturup sonuna kadar izledim.
Hepinize tavsiye ederim.
Dizinin ikinci bölümü Kyoto şehrindeki Japon çay gelenekleriyle ilgili.
Orada geleneksel Japon çay seremonisi anlatılıyor. Aslında bu bir tür meditasyon. Çay içilirken hiç ses çıkarılmıyor... Hiç konuşulmuyor.
Ama en çarpıcısı şu.
Seremoninin konuşmalı bölümünde de iki konuyu konuşmak kesinlikle yasak:
Din ve siyaset...
İçimden aahhh dedim...
Bizde de çay ve rakı içerken bu iki konu yasaklansa...
KEŞKE İNSANİ DEĞİL DE TEKNİK HATA OLSAYDI
İlk gün bombalanan üslerin fotoğraflarını dağıtıp “Bakın Trump yalan söylüyor, o üslerde taş üstünde taş bırakmadık” dediler.
Sonra “80 Amerikan askerini öldürdük” dediler.
Sonra “Uçağı biz düşürmedik, Amerika yalancı” dediler.
Bir tek bizdeki, inanmaya dünden hazır müseccel antiemperyalizm komplocularını ve müseccel Amerika düşmanlarını kandırabildiler.
Ve üçüncü gün nihayet itiraf ettiler. “Pardon biz yanlışlıkla düşürdük...”
Ve arkasından daha da felaket bir açıklama:
“İnsani hata...”
*
Yahu arkadaş keşke teknik arıza olsaydı.
Hiç olmazsa o düzeltilir.
Ama bu insani hatayı nasıl, hangi bilim düzeyinle, yetişmiş kaliteli insanınla düzelteceksin? Ayrıca hadi o füzenin başındaki akılsız bu insani hatayı yaptı.
Ya o füzelerin aktive edildiği gece Tahran Havaalanı’nın sivil uçaklara açık tutma kararı...
O hangi insanların hatasıydı...
HINCAL ABİ BU DEFA ÇOK HAKLI
HINCAL Abi (Uluç) dün “Sen de mi Ertuğrul” deyip basmış fırçayı bana... Hani şu Altın Küre ödüllerinde sunucunun katılımcılara hiza vermesini eleştirmiştim ya...
Diyor ki, o bir espriydi. Salondakiler bile güldü. Sen o esprili lafları nasıl ciddiye alıp adama saydırırsın...
Oturup yazıya şöyle uzaktan bir baktım.
Vallahi haklı...
Ben o lafları ciddiye alıp sosyal medya üzerinden popülizm yapanları eleştiriyordum ama o ayrımı yapmamışım.
Haklısın Hıncal Abi...
Diyorum ya, senin vurduğun her yerde gül biter...
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü:
Eyüp Serbest
Foto Editörü: Murat Şaka
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama:
Selma Songül Zengin
Paylaş