Paylaş
Bunun ne anlama geldiğini ise daha sonra anlayacağız...
Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun önceki günden beri başında bir sorun var.
Ama buna “sorun” mu yoksa “başarı” mı demek gerekir bunu konuşalım.
Fransa hükümeti Paris Belediyesi’ne 90 bin Euro para cezası kesti...
Yani 110 bin dolar civarında bir şey...
Miktar önemli değil, önemli olan cezanın gerekçesi...
Merkezi hükümet Paris Belediye Başkanı’na 2012 yılında çıkan bir yasaya aykırı davrandığı için bu para cezasını vermiş.
*
Yasa da şu:
“Kamu kurumlarında üst yönetimde bir cinsiyetin oranı yüzde 60’ı geçemez...”
Hemen anlayacağınız gibi yasanın amacı, kamu kurumlarında erkek egemenliği uygulamasına son vermek.
Tabii yasa koyucunun aklına gelmeyen bir şey var...
Ya iş tersine dönerse...
İşte o oldu...
*
Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, belediyenin 16 üst düzey kadrosunun 11’ine kadın yönetici getirmiş.
Bu durumda yüzde 60 çizgisi erkekler aleyhine aşılmış durumda...
Yanılmıyorsam dünyada ilk defa böyle bir durumla karşı karşıyayız...
Kanunda hangi cinsiyet olursa olsun yüzde 60’ı geçemez yazıyor.
*
Anne Hidalgo sosyalist bir başkan.
İkinci defa seçilirken sloganlarından biri Paris’i “feminist başkent” yapmaktı.
Başkan şehir meclisi toplantısında bu haberi şöyle duyurmuş:
“Size büyük bir gururla hükümet tarafından 90 bin Euro cezaya çarptırıldığımızı bildirmek istiyorum.”
Fransa’da kamu yönetiminde üst düzey yöneticiler içinde kadın oranı yüzde 31...
Hidalgo göreve geldikten sonra Paris Belediyesi’nde bu oranı yüzde 47’ye çıkardı.
*
Öyle görülüyor ki,
önümüzdeki yıllarda MeToo hareketinin çok ilginç ve çarpıcı sonuçlarıyla karşılaşacağız...
2 SORUN: ‘ÇİN AŞISINA GÜVEN YOK, AŞI YAPTIRMAM’ DİYENLER 13 PUAN ARTTI
ÖNÜMDE İPSOS araştırma kuruluşunun aralık ayı anketinin iki ilginç sonucu duruyor.
İYİ HABER: Ülkenin en önemli sorunu nedir sorusunun cevabında “korona” yeniden “ekonomi”nin önüne geçmiş.
İyi olmasının nedeni şu.
Halk COVID konusunda yeniden alarme olmuş durumda.
KÖTÜ HABER: Ancak şu an için acil ve önemli bir başka sorun var.
Türkiye aşı konusunda daha çok Çin’den gelen aşıya ağırlık veriyor.
Ancak halkın Çin aşısına güveni çok düşük.
Anket sonuçları şöyle:
En çok hangi aşıya güveniyorsunuz:
Alman BioNThec ile Pfizer’in aşısına: Yüzde 41 güveniyor, yüzde 23 güvenmiyor.
İngiliz Oxford Üniversitesi ile Astra Zeneca aşısına: Yüzde 29 güveniyor, yüzde 30 güvenmiyor.
Amerikan Moderna aşısına: Yüzde 16 güveniyor, yüzde 40 güvenmiyor.
Rus aşısına: Yüzde 15 güveniyor, yüzde 40 güvenmiyor.
Çin aşısına: Yüzde 11 güveniyor, yüzde 50 güvenmiyor.
GURUR VERİCİ HABER: Türk halkı iki Türk’ün sahibi olduğu şirketin bulduğu aşıya, öteki aşılardan çok daha fazla güveniyor.
Tabii buna Financial Times’ın COVID-19 aşısını bulan iki Türk’ü “Yılın insanı” seçmesini de eklersek bu yılın biz Türkler açısından en güzel haberi de bu...
‘COVID AŞISINA GÜVENMİYORUM’ DİYENLERİN İKİ ÖNEMLİ NEDENİ
İNSANLAR aşıya neden güvenmiyor?
Benci ilk 2 neden önemli:
Yüzde 50’si “Aşının yan etkilerinin ne olacağını bilmiyorum” diyor.
Yüzde 10 “Türkiye’nin satın alacağı aşı veya firmaya güvenmiyor”.
Bir üçüncü bölüm var ki...
Yüzde 9 “Aşı ücretli olursa maddi durumum elvermeyebilir” diyor.
Üçüncüsünü devlet rahatlıkla halledebilir ama ilk ikisi için insanların ikna edilmesi gerektiği açık.
‘AŞI YAPTIRMAM’ DİYENLER İKNA EDİLEMEZSE NE OLUR
EN KÖTÜ HABER: En kötü haberi sona bırakıyorum.
Aşılara karşı bu güvensizlik başka bir sonuca yol açıyor.
Kasım ayından bu yana “Aşı yaptırmam” diyenlerin oranında 7 puan artış var.
“Yaptırırım” diyenlerin oranı ekim ayında yüzde18 iken, 2-7 Aralık arasında yüzde 26’ya çıkmış.
Yaptırırım diyenlerin oranı ise yüzde 51’den yüzde 43’e düşmüş...
Yaptırmam diyenlerdeki en büyük artış da Çin aşısına ağırlık verileceğinin belli olduğu son hafta olmuş.
Bir başka sonuç da şu:
“Aşı yaptırmam” diyenlerin oranı kadınlarda erkeklere göre daha yüksek.
Aşı sürecinde en büyük sorunumuz insanları güvenmedikleri Çin aşısına ikna etmek olacak.
Bunun aşılması için şimdiden iyi bir iletişim stratejisine ihtiyaç var.
COVID SITCOM’U
PANDEMİDEKİ HALLERİMİZE KAHKAHALARLA GÜLEBİLİR MİYİZ
BEKLEDİĞİM oldu...
BBC bir “pandemi sitcom’u” yaptırmış.
Dizi Disneyland’a gitmeye hazırlanırken bir sahil kasabasında eve kapanmak zorunda kalan bir ailenin başına gelenleri anlatıyormuş.
Pandeminin başından bu yana 9 ay geçti...
Acaba bu dönemle dalga geçmeye hazır mıyız?
İşin aslına bakarsanız bazı evlerde büyük trajediler yaşandı...
Ama aynı zamanda hepimizin başına çok komik işler de geldi...
İnşallah aşıdan olumlu sonuç alırız da bütün bunlardan geriye bize gülümseyerek bakacağımız olaylar da kalır...
Ben diziyi ilgiyle bekliyorum.
BU İKİ ADAMDAN HANGİSİNİN ÇOCUĞU OLMAK İSTERDİNİZ
New Yorker dergisinden küçük bir haber.
Amerikalı şarkıcı Melissa Etheridge ve birlikte yaşadığı partneri çocuk sahibi olmak istemiş.
Ancak çocukları olmadığı için bir donörün spermiyle yapmaya karar vermişler.
*
Donörlük için de iki arkadaşları akıllarına gelmiş.
Biri David Crosby, öteki Brad Pitt...
Biri 1970’li yılların en kült rock’çılarından biri...
Benim de hayran olduğum ve hâlâ dinlemekten bıkmadığım “Crosby, Still, Nash and Young” dörtlüsünün üyesi.
Daha eski yıllarda ise “Mr. Tambourine Man” şarkısıyla tanıdığımız Byrds topluluğunun üyesi...
Öteki ise Brad Pitt...
Anlatmama gerek yok.
*
İkisinin fotoğraflarını yan yana koyuyorum...
Siz olsanız hangisinin babanız olmasını isterdiniz?
Bir de sizce Melissa Etheridge ve partneri hangisi seçmişlerdir?
Cevabı şu:
David Crobsy’yi seçmişler...
Ama şimdi çocukları “Keşke Brad Pitt’i seçseydiniz, şimdi yakışıklı birer çocuk olurduk” diyormuş.
GÜNÜN TESTİ
GİZLİ DONÖRLÜK İÇİN SİZCE KİM KİMİ SEÇERDİ
Jack Nicholson mu Warren
Beatty mi...
Jean Reno mu, Alain Delon mu...
John Lennon mu, Tom
Cruise mu...
Cem Yılmaz mı, Kıvanç Tatlıtuğ mu...
Paylaş