Paylaş
Şöyle bir başlıkla vermişler:
“Rejimin ordusu ilerliyor...”
* * *
Fotoğraf Fransız AFP Ajansı’nın.
Suriye’de Esad’a bağlı askerler, isyancıların elindeki Kuseyr kentine 7 kilometre uzaklıktaki stratejik bir köyü ele geçirmişler.
Rejime bağlı birlikler son zamanlarda önemli bazı başarılar elde etmişler.
Fotoğraf çok ilginç.
Asker, tüfeğinin ucuna kırmızı gül takmış. Belli ki morali yüksek. Suriye’yi çok iyi bilen bir arkadaşım, yabancı gazetelerden okuduğu ayrıntıyı anlattı. Rejimin ordusunun girdiği bazı yerlerde halk, askerin üzerine pirinç serpiyormuş.
Kafam karıştı.
GÜL KIRMIZISI KANIN MI YOKSA AŞKIN İFADESİ Mİ
Siyasette “kırmızı çiçek” güzel şeyleri ifade eder.
Mesela Portekiz’de faşist rejimin yıkılışının sembolüdür.
Öyleyse, bu kırmızı gülü ve pirinci neyle izah edeceğiz?
Bu gülün kırmızısı ne kırmızısıdır?
Kan kırmızısı mı, aşk tutkusu mu...
Neyi anlatır bu gülün dili?
Halkına katliam uygulayan bir diktatöre boyun eğmenin acı pirinci mi?...
Yoksa testere ile insan doğrayan, insan ciğeri yiyen Nusra vahşetinden kurtuluşun mutluluk pirinci mi?...
Yani aylardır bize bu ülke hakkında anlatılanların bir masal olduğu gerçeğini mi söylüyor bize bu gül...
ŞU SORUYU SORAMAYACAKSAM O SORUNUN NE MANASI VAR Kİ
Önümde, kendi ülkemde paramparça olmuş 50 beden yatarken, onun bedenine saplanan şarapnelin parça etkisi benim ruhumu da pare pare etmişken...
Bu soruların ne manası var ki...
Bombayı El Muhaberat koymuş, Nusra cihatçısı koymuş...
Ne fark eder...
Ben burada o bombanın niye benim halkımın üzerine atıldığını soramıyorsam eğer, kimin attığının, kimin azmettirdiğinin ne önemi var arkadaş...
Canilerden bir cani beğenecek kadar duyarsızlaşacak mıyım yani...
SEÇİLMİŞ ARKADAŞ GEL O SORUYU BENİM, BİZİM YERİMİZE SEN SOR
Ama içimde, ta şurama gelmiş bir ses var ki, işte o sesi hançeremi çatlatırcasına haykırmak istiyorum.
Arkadaş...
Bu soruyu ben sormuyorsam, sen soramıyorsan, hiçbirimiz sormuyorsa...
Birileri sormalı.
Cevabı da bu köşede değil, Ortadoğu alçaklığının, Mezopotamya kalleşliğinin vurduğu ülkemde, demokrasinin kalbi nerede atıyorsa, hâlâ atıyorsa, atabiliyorsa...
İşte orada verilmeli...
Var mıdır yakasına kırmızı karanfil takacak bir yiğit
- FOTOĞRAFTAKİ kırmızı gül bana başka bir kırmızı gülü hatırlattı...
Tarih 1 Mart 2002...
Yer Türkiye Büyük Millet Meclisi...
O gün tarihi bir oturum var.
Ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, başta Deniz Baykal olmak üzere salona yakalarında kırmızı güllerle giriyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
o gün tarihi bir karar verecek.
Ya topraklarını Irak’a girmek üzere 62 bin Amerika askerine açacak...
Ya da açmayacak...
* * *
- O gün, ülkenin Başbakanı Abdullah Gül...
Hükümet tezkerenin geçmesini savunuyor ama o çok da gönüllü değil.
- TBMM Başkanı Bülent Arınç...
Oturumu bizzat kendisi yönetiyor... Tezkerenin geçmesine kesin ve açık bir şekilde karşı.
- AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ise seçilme hakkı elinden alındığı için, Meclis dışında.
Ama tezkerenin geçmesi için büyük çaba harcıyor.
- Bense bir gazeteci olarak, Erdoğan’la aynı saftayım.
Tezkerenin geçmesi için yazılar yazıyorum, destek veriyorum.
* * *
Oylamaya 533 milletvekili katılıyor.
250 ret, 264 kabul çıkıyor.
19 çekimser oy var.
Anayasa’nın 96’ncı maddesi en az 268 oyu gerektirdiği için tezkere reddediliyor.
Yani Meclis’in üçte iki çoğunluğuna sahip AK Parti’nin genel başkanı kaybediyor.
Benim savunduğum tez yeniliyor.
Meclis başkanı ve anamuhalefet partisi genel başkanı kazanıyor.
* * *
Sonuçları Türkiye açısından iyi olmuş mudur?
Buna tarih karar verecek.
Ama oylamanın bir kazananı vardır.
O da Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir...
Evet, 1 Mart 2003 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir “kırmızı karanfil devrimi” yaşanmıştır
Bütün anketler, halkın büyük çoğunluğunun Türkiye’nin savaşa girmesine karşı olduğunu göstermektedir.
Türk halkının iradesi, AK Partili bir başkanın yönettiği o Meclis oturumunda tecelli etmiştir.
Karşısında eğilmekten başka yapacak hiçbir şey yoktur.
Ancak şeref duyulur...
* * *
Dün bu fotoğraftaki kırmızı gül, bana o gün yakalardaki gülleri hatırlattı.
Türkiye, insanlığın unutulduğu, kin ve nefretin insan ciğeri yemek kadar yamyamlaştığı, vahşileştiği bir savaşın eşiğinde.
Düşünüyorum.
Anketler, halkın büyük çoğunluğunun böyle bir savaşı istemediğini ortaya koyuyor.
Acaba halkın seçtiği yüce Meclis’te, bugün yakasına kırmızı karanfil takacak kaç seçilmiş vardır...
Taksalar...
Önce Türkiye, sonra da demokrasi için fena mı olur...
Son sözüm şu:
Türkiye’yi dünyanın en kalleş coğrafyasında savaşa götürecek kararın arkasında milletin iradesi olmalıdır...
Paylaş