Paylaş
İdlib’de görev değişimine giden bir Türk askerinin eşiyle vedalaşması...
* * *
Askerimizin giysilerine uzun uzun baktım.
Ne kadar modern bir ordumuz varmış diye gururlandım.
Eşinin yüzündeki ifadeye baktım.
Cumhuriyet ne güzel kadınlar yetiştirmiş diye gururlandım.
* * *
Sonra uzun uzun düşündüm. Böylesine bir gurur karesinden içime düşe düşe niye bu muazzam hüzün düşüyor...
Oysa cevabı çok basitti...
Çünkü hafıza dediğim şu kayıt odamın öteki duvarında, daha geçen perşembe bu askerin gittiği yerden tabutlar içinde dönen çocuklarımızın fotoğrafları asılıydı.
* * *
Önceki gece evde herkes yattı...
Bir ben ayaktaydım, bir de beş kedimizden Biber...
Oturup gerilere döndüm ve 1971 yılında, henüz 24 yaşımdayken seyrettiğim bir filmi hatırladım.
Sonra YouTube’a girip o filmi bir kere daha seyrettim.
* * *
Dalton Krumbo’nun “Johnny Got His Gun” adlı filmiydi...
“Johnny Silahını Kuşandı”...
Filmden aklımda kalan hatıra sanki şöyle bir cümleydi:
“Birinci Dünya Savaşı romantik savaşların sonuncusuydu...”
Sonra mertlik bozuldu...
* * *
Filmin kahramanı da gönüllü olarak yazıldığı savaşa gitmeden bir gece önce ilk ve son defa seviştiği sevgilisine işte böyle sarılarak veda ediyordu.
Önceki gece yarısı o filmi seyrettikten, sonra da bu kareye baktıktan sonra bütün savaş filmlerinin kendimce son repliğini yazdım:
“Demek ki romantik savaşlar bitti ama romantizm hiç bitmemiş...”
Ve anladım ki, bir kadın ve bir erkek yaşadıkça, savaşlar kalleşleşse de, mertlik bozulsa da...
Aşk ve romantizmi devam ediyor.
* * *
Ateşkes kararı geldikten sonra dünkü yazımı işte bu duyguyla yazdım.
Dedim ki...
Biz mi kazançlı çıkmışız... Yoksa Rus mu...
Esad mıymış yoksa Esed mi...
Biz bir almışız, Rus üç mü... Yoksa biz üç almışız Rus bir mi...
* * *
Benim için zerre kadar önemi yok.
Benim için önemi olan tek şey ateşin kesilmesi...
Savaşa giden bu aslanımızın dönüşünde de aynı pozu gülerek, sevinçle vermesi...
* * *
Çünkü şu hayatımda kendi içimizdeki savaşlarda çok arkadaş kaybettim...
Çok ölüm korkusu yaşadım...
Çok şehit arkasından çok ağladım. Artık yüreğim dayanmıyor...
BU FOTOĞRAFA GÖRE SİZCE KAZANAN KİM
*Cumhurbaşkanı Erdoğan çok memnun görünmüyor...
Ama Putin de öyle...
*Erdoğan sanki pek emin değilmiş gibi duruyor...
Ama Putin de öyle...
* * *
Öyleyse bu ifadelerin yorumu ne?
*İkisi de endişeli...
*İkisi de stres altında..
*Yani ikisi de farkında...
Öyleyse bu fotoğraf ne diyor? Kim kazanmış, kim kaybetmiş... Bence şunu diyor:
Aklın, mantığın hâkim olduğu bir anlaşmada kaybeden yoktur. Ama yine de bu yüz ifadeleri diyor ki...
Eğer bu ateşkes devam etmezse...
Yarın herkes kaybeden olabilir.
‘TUYO’ İLE ROMANTİKLEŞEN ESCOBAR’IN GERÇEK YÜZÜ
GÜNLERDİR Kolombiyalı uyuşturucu baronu Escobar’ın hayatını anlatan Kolombiya yapımı bir diziye takıldım, onu seyrediyorum.
Birinci sezonu 25’er dakikalık 74 bölümden oluşuyor.
Ama bu Fransızların yaptığı “Narcos” dizisi değil.
Onlar Escobar’ı biraz romantikleştirmişlerdi. Üzerine çok güzel müzikler de bindirilince ortaya neredeyse nostaljik bir karakter çıkmıştı.
O yılları yaşayan Kolombiyalılar Escobar’a hiç öyle bakmıyor.
*Acımasız bir katil. Sıradan insanların, kadınların, çocukların üzerine kilolarca dinamit atacak kadar gaddar.
*Ailesine düşkün ama bir yandan bakire genç kızları getirtip ters ilişki kuran, sonra da onları öldürtüp gömdüren bir cani.
*Hiçbir etik değeri yok. Gerektiğinde birlikte çalıştığı arkadaşlarını polise ihbar edip hapse attıran, öldürten bir karaktere sahip.
Yani hiç öyle Rodrigo Amarante’’nin söylediği “Tuyo” şarkısıyla turistik bir Latin Amerika nostaljisine dönecek bir karakter değil.
BİR DEVLETİ ÇÖKERTMEK İÇİN KİMLER ÖLDÜRTÜLÜR
ESCOBAR 1980’li yıllarda Kolombiya devletine resmen savaş açıyor ve onları pazarlığa oturtacak hale getirtiyor.
Yöntemi de şu:
*BİR: SATIN AL: Devlet içindeki çürümüş siyasetçiyi, bürokratı, polis yetkilisini, hâkimi, savcıyı resmen satın alıyor.
*İKİ: ADALETİ ÇÖKERT 1: Uyuşturuculara resmen savaş açan adalet bakanı Rodrigo Lara’yı öldürtüyor.
*ÜÇ: ADALETİ ÇÖKERT 2: Escobar’ı tutuklatma kararı çıkaran dürüst hâkimi öldürtüyor.
DÖRT: SİYASETİ ÇÖKERT 1: Seçimlerde uyuşturucu baronları ile mücadele edeceğini söyleyerek kampanya yapan ve başkanlığa en yakın aday olan Yeni Liberal Parti Başkanı Luis Carlos Galan’ı öldürtüyor.
*BEŞ: SİYASETİ ÇÖKERT 2: Galan’ın yerine parti başkanlığına getirilen yeni aday da havaalanında öldürülüyor.
*ALTI: SİYASETİ ÇÖKERT 3: Yeni Liberal Parti’nin iki başkan adayı öldürüldükten sonra sol siyasette yükselmeye başlayan eski gerilla yeni barış yanlısı lider de uçakta öldürtülüyor.
*YEDİ: POLİSİ ÇÖKERT 1: Escobar’a karşı mücadele eden iki üst düzey polis şefi önce satın alınmak istenir, kabul etmeyince öldürtülür.
*SEKİZ: POLİSİ ÇÖKERT 2: Her birinin başına ödül koyarak 600’e yakın polis memurunu öldürtür.
*DOKUZ: İSTİHBARATI ÇÖKERT: Polisin istihbarat ağını çökertmek için ülkenin başkentindeki istihbarat binası bombalı kamyonla uçurulur.
*ON: HALKI SİNDİR: Bunun için uçaklar bombayla uçurulur, kamusal alanlara bombalar konur.
*ON BİR: MEDYAYI ÇÖKERT: Ülkenin en büyük gazetesinin sahibi ve başyazarı öldürtülür.
BENZEMİYOR MU
İNSAN bütün bunlara bakınca ister istemez FETÖ dönemini hatırlıyor.
Onlar da devleti çökertip ele geçirmek için aşağı yukarı aynı hedeflere yönelmedi mi...
Tek farkları değişik yöntemler kullanmalarıydı.
Kumpas davaları, şantaj kasetleri, tehditler, maliye müfettişleri, savcılar, hâkimler, polis yetkilileri, yandaş medya, istihbaratçılar kullanıldı. Ve yolun sonunda bir 15 Temmuz gecesi duvara çarptılar.
Paylaş