Boğulmuş müminlerin hikayasi

BUNDAN 2000 yıl önce Çiçero şu hikáyeyi anlatmıştı:Tanrıtanımaz Diagoras’a bazı resim tabletleri gösterilir.

Bunlar, bir deniz kazasında dua edip kurtulan müminlerin resimleridir.

Diagoras şu çok basit soruyu sorar:

"Peki dua edip sonra boğulanların resimleri nerede?"

O günden 2000 yıl sonra bu sözleri hatırlatan bir başkası şunları yazacaktı:

"Boğulmuş müminler öldüklerinden, denizin dibinden kendi deneyimlerinin reklamını yapmakta epey zorlanmış olmalıdırlar."

Evet mezarlar sessiz tanıklarla doludur ve tarih, sağ kalanların yazdığı postmortem bir başyapıttır.

* * *

İki ay kadar önce Londra’da, Harrods’un içindeki kitapçının alt raflarından birinde 12 ciltlik bir kitap gördüm.

Üzerinde "History of my life" yazıyordu.

Tarihe, en ünlü baştan çıkarıcı olarak geçen Casanova’nın hayat hikáyesini anlatan bu 12 cilt, rafta yan yana duruyordu.

İtiraf edeyim, kitabın beni etkileyen tarafı içeriğinden çok, ciltlerinin üzerindeki kadın resmiydi.

Ciltler yan yana konunca, raf boyunca çırılçıplak uzanmış çok güzel bir kadın resmi ortaya çıkıyordu.

Bu kitap, kütüphanemde mutlaka bulunmalı diye düşünmüştüm.

Ama taşımanın çok güç olacağını düşünüp vazgeçmiştim.

* * *

Geçen hafta Türkçesi yayımlanan "Siyah Kuğu" kitabını okurken Casanova merakım yeniden depreşti.

"Siyah Kuğu" aslında riskler üzerine yazılmış bir ekonomi kitabıydı. Yazarı Nassim Nicholas Taleb de 2007 bankacılık ve emlak krizini önceden fark eden ilk iktisatçıydı.

Siyah Kuğu kitabını da ekonomide ve hayatta "risk alma faktörü" üzerine yazmış.

Yukarıdaki boğulan müminler hikáyesini orada okudum.

Kitabın en ilgimi çeken kısmı, 8’inci bölümü oldu.

Bu bölüm Casanova’ya, yani dünyanın en büyük risk alıcısına ayrılmıştı.

"Talihsizlik Casanova’nın yakasına yapışmıyordu" diyor.

Biyografisinde baştan çıkarma üzerine "son derece faydalı" derslerin yanı sıra, talihin bir anda nasıl döndüğünü anlatan hikáyeler var.

Casanova için hangi sıfat kullanılabilir?

"Çapkın!"

Hayatta en nefret ettiğim kelime.

"Kadın avcısı!"

Ondan da felaket.

Galiba en iyisi, kendi adını sıfat haline getirmek.

"Kazanova..."

Efsanevi baştan çıkarıcı.

* * *

Peki böyle bir insan için, "talihin döndüğü an" nedir?

Terk edilmek, yakalanmak...

Tabii en beteri de "aldatılmak"...

Ama Siyah Kuğu’ya bakarsanız, Casanova, talihin her döndüğü an, altında doğduğu şanslı yıldızın onu koruyacağına inanıyordu.

İşin tuhafı, koruyordu da.

O hayatının hiçbir döneminde "boğulmuş bir mümine", sessiz bir tanığa dönüşmemişti.

"Her defasında karşısına birileri çıkıyordu. Ölüm döşeğinde kendisine finansal alışveriş teklif eden biri, daha önce ihanet etmemiş olduğu yeni bir hami ya da geçmiş ihanetleri unutacak kadar zayıf hafızalı, cömert bir diğeri. Casanova, talih tarafından her güçlükten kurtulmak üzere seçilmiş biri olabilir miydi?"

Nassim Nicholas Taleb, "Bizler ayakta kalan Casanovalarız"
diyor.

"Çok sayıda maceraperest Casanova ile birlikte yola çıktığınızda içlerinde ayakta kalan biri mutlaka olacaktır."

Ama nereye kadar?

Şanslı yıldız altında doğan Casanova’nın talihi hiç mi dönmez?

* * *

Galiba daha önce de yazmıştım.

Bir gün birileri şunu anlatmıştı.

Ayakta kalan her Casanova’nın sonu aynıdır.

Kadınları baştan çıkarır, sonunda karşısına öyle bir kadın çıkar ki roller altüst olur.

Bu defa kadın onu baştan çıkarır.

Her Casanova’nın son durağı burasıdır.

Şansı varsa, o kadın hayatının sonuna kadar her gün onu baştan çıkarır.

Yok şanslı yıldızı ona ihanet eder, onu terk ederse, son kadın da onu terk eder.

Casanova’nın artık gideceği hiçbir kadın kalmamıştır.

Son kadın, geçmişteki kadınlarını imha etmiş, geleceğini ise silip süpürmüştür.

İşte o gün, Casanova’nın boğulmuş mümine döndüğü gündür.

Geride bıraktığı 12 cilt kitabın tek cazibesi ise, rafta yan yana konduğunda ortaya çıkan o muhteşem son kadın tasviridir.



(*) Nassim Nicholas Taleb: "Siyah Kuğu", Çev: Nazan Arıbaş, Redaksiyon: Osman Deniztekin, Varlık Yay. 2008
Yazarın Tüm Yazıları