Paylaş
Bu fotoğraf kaç yılında çekildi? Sanıyorum 1957...
Kesin olarak bildiğim ise şu: Bir 23 Nisan günü çekilmişti...
Çünkü İzmir Gazi İlkokulu’nda o yıl 23 Nisan’a “bahriyeli” kıyafetinde gitmiştim...
Annem 28 yaşında...
Artık Akhisar’ın ilkokula bile gidememiş, okuma-yazmayı kendi kendine öğrenmiş güzel kasaba kızı olmaktan çıkıp Kahramanlar Mahallesi’nin şehirli güzel kadını haline gelmiş...
*
En büyük kız kardeşim Sıdıka 8 yaşında...
Sema 6, Serpil 4’ünde...
En küçüğümüz Nazile ise henüz yok...
*
Sağda annemin sevgili arkadaşı Sevim ablamız...
Benim yakası geniş bahriyeli (denizci) elbisemi annemle beraber o dikmiş...
*
Babam karede yok...
Çünkü o Küçük Demirci Han’daki mütevazı matbaasında kâğıt kesen bıçağın başında.
Heidelberg otomatik makinesi henüz gelmemiş... Yandaki el pedallı matbaa makinesinin başında bir çırak, kim bilir hangi İzmirlinin Demirspor Lokali’nde yapılacak düğününün davetiyesini basıyor.
*
Gördüğünüz bu kare, İzmirli bir çocuğun tipik 23 Nisan hatırasıdır.
Ege’nin anneleri her yıl çocuklarını 23 Nisan’a işte böyle hazırlarlar...
Sonra ellerinden tutup okullarına götürür, Cumhuriyet’in Hatice öğretmenlerine emanet ederler.
*
Her Ege çocuğunun hafızasında rengârenk bir 23 Nisan vardır...
Atatürk’le tanıştıkları bayramdır o...
Bu gökyüzünün altındaki bütün krapon kâğıtları, işte o 23 Nisan günü için icat edilmiştir.
Sihirli bir elin, sınıftaki karatahtayı gökkuşağına döndürdüğü gündür bizim 23 Nisanımız...
*
O yüzden hiç çıkmaz Ege çocuklarının aklından...
Yıllar geçip o hafızalar yorulmaya, o dimağlar teklemeye başladığında bile çocuk kalan gündür...
Hiçbir unutkanlığın unutturamadığı, hiçbir ihmalin ihmal edemediği alaimisemamızdır bizim...
*
Bu yıl bütün dünya “One World” diye haykırıyor...
Bir tek, yani biricik dünyamız için haykırıyor.
Küresel bir vatandaşlık duygusu kaplıyor bütün benliğimizi...
*
23 Nisan işte bu tek ve biricik dünyamızın bütün çocuklarına kutlu olsun...
ÇOK SEVDİM
TED’in şehir ve köy okullarının çocuklarından oluşturduğu koronun 23 Nisan şarkısını, marşın dışına çıkan bir espri ile yazılmasını çok sevdim.
Şarkının, korona günleri esprisine uygun olarak bölünmüş ekran karesinden oluşan bir klibe çevrilmesi de çok güzel bir fikir.
Gülben Ergen’in 23 Nisan için söylediği şarkıyı, bunu Spotify’a yüklemesini çok sevdim.
23 NİSAN BÜYÜKLERİNE 4 GÜNLÜK KLASİK MÜZİK
ÖNÜMÜZDE 4 günlük bir ev hapsi var.
Spotify’daki yeni çıkan klasik müzik parçalarından oluşan bir Top 50 listesi hazırladım.
Adı “DJ ERT CLASSICAL NEW APRIL 2020”...
Bütün dünyaya açık olduğu için adını İngilizce yaptım.
Herkesin rahatça dinleyeceği, yeni çıkmış parçalardan oluşuyor.
NOT:
Spotify’da benim adıma yapılmış playlist’ler var.
Onlarla hiç alakam yok.
Benim listelerim, burada gördüğünüz fotoğrafın bulunduğu listeler.
45 İMZALI ÇOK ACI BİR İTİRAF DİLEKÇESİ
Altında 45 imza var...
45 imzalı bir dilekçe ama ortak metni yok.
Her biri kendi gördüğünü, tanık olduğunu anlatıyor.
Her biri ayrı bir şey söylüyor ama sonunda ortaya kolektif bir dilekçe çıkmış.
Pek çoğunu televizyonlardan, ekranlardan tanıdığınız sanatçılar...
45 sanatçı, ayrı ayrı, her biri kendi oturma odasından, kendisi selfie yaparak geleceğin, ama epey uzak bir geleceğin insanlarına birer mesaj bıraktı.
Ve bunu Instagram’dan yayınladılar.
*
Kimi “Kusura bakmayın berbat ettik bu dünyayı” diyor.
Kimi “Bizi affedin, tabiatı tarumar ettik, hayvanlara eziyet ettik, insanlara eziyet ettik, üzerimize düşeni yapamadık” diyor...
Kimi “Egoistçe davrandık, sizleri düşünmedik” diyor...
*
Sanatçılar daha şimdiden, çağımızın, hepimizin kolektif günahının ve suçunun itirafını yapıyor.
Bakalım bugünün siyasetçileri de aynı cesareti gösterebilecek mi...
GÜNÜN MÜLAKATI
BAKIN UZUN VERSİYONUNU NEDEN YAYINLAMAMIŞLAR
Bu şahane video beni çok etkiledi. Proje yönetmenliğini yapan Serdar Gözelekli ile ben de evden eve bir söyleşi yaptım.
Meğer bu videonun bir de uzun versiyonu varmış ki onun hikâyesi daha da ilginçmiş.
Bu kadar sanatçıyı bir araya getirmek çok zor. Ne dediniz onlara?
“Uzak gelecekteki nesillere bir mesaj bırakma fikri ile yola çıktım. Çevremdeki sanatçı dostlarımdan evlerinde birer dakikalık video çekmelerini istedim. ‘İçinizden ne geliyorsa onu söyleyin’ dedim.
Hiç ben girmem bu işe diyen oldu mu?
“Sağ olsunlar hiçbiri kırmadı beni. Hemen birer dakikalık (bazıları daha uzun) videolar yolladılar.”
Ben kısa versiyonunu seyrettim. Galiba bir de uzunu varmış.
“Evet bu mesajları 2 versiyon halinde montajladık. Kısa versiyonu Instagram’da paylaştık. Bir de 15 dakikalık orijinal versiyonunu var.”
Onu ne zaman yayınlayacaksınız?
“Onu maalesef siz göremeyeceksiniz. Çünkü 50 sene sonra aktive edilecek şekilde YouTube’a yüklemek gibi bir planımız var.”
Biz neden göremeyeceğiz?
“Çünkü uzun versiyonu çok daha yaralayıcı... Bu kolektif suçluluk duygusu bugün hepimize ağır gelebilir. Ama onun çok daha fazla farkındalık yaratacağını düşünüyorum.”
Ya daha az acıtıcı kısa versiyonundan ne bekliyorsunuz?
“Bu mesajı izlerken tek bir kişi bile ‘Ben ne yapıyorum’ derse ne mutlu bize.”
50 YIL SONRAYA AĞIR KONUŞAN 45 SANATÇI
Çağlar Ertuğrul, Reha Özcan, Nesrin Cavadzade, Altan Erkekli, Gülben Ergen, Sermet Yeşil, Berk Oktay, Seray Kaya, Yıldız Çağrı Atiksoy, Serkay Tütüncü, Gökhan Türkmen, Benian Dönmez, Cansel Elçin, Çağrı Bayrak, Görkem Yeltan, Zeynep Tuğçe Bayat, Yılmaz Kunt, Uğur Kurul, Damla Colbay, Aslı İnandık, Taner Rumeli, Esra Bezen Bilgin, Erkan Sever, Mine Kılıç, Asena Tuğal, Şahin Irmak, Ozan Dağgez, Evrim Doğan, Serkan Şenalp, Uğur Uzunel, Yener Özer, Beril Pozam, Güzide Arslan, Mehmetcan Mincinozlu, Onur Seyit Yaran, Aslı Altaylar, Senem Zencir, Fehmi Öztürk, Neslihan Yeşilyurt, Neşe Baykent, Mira Sidi Sarfati, Mika, Mr. Hure, Umutcan Ütebay, Öner Ateş.
Paylaş