Bir gün içinizdeki o hayvan uyandığında

HAYATIMDA hiçbir ‘‘rap’’ CD'si almamıştım. Geçen hafta aldım.Eminem'in ‘‘The Eminem Show’’ adlı CD'si.

Günlerdir bu CD'deki ‘‘Without You’’ adlı şarkıyı dinliyorum.

Hem de çok yüksek volümle...

İnanın kaybolup gidiyorum.

* * *

Son zamanlarda ‘‘World Music’’ denilen Batı'yla karışık mistik müziğe çok takılmıştım.

Bu şarkı beni oradan çekip aldı.

Acayip bir havaya girdim.

Derin bilinçaltımda uyuyakalmış bazı duygular yeniden uyandı.

Uzunca bir süredir gevşemiş dişlerim yine sıkıldı.

Serbest pozisyona geçmiş ellerim, yeniden yumruk haline geldi.

Sanki bu şarkı bana bir şeyler yaptı. Kendini salmaya yüz tutmuş bazı duygularıma, ‘‘Kendine gel’’ komutu verdi.

Yeniden hazırola geçtim.

* * *

Müzik zevki benimle uyuşanları baştan uyarıyorum.

Sakın yazdığıma bakıp, dinlemeden bu CD'yi almaya kalkmayın.

Bugün konuşan insan, içimdeki ‘‘öteki’’.

Size uymayabilir.

O yüzden sizi uyarıyorum.

Kendinizi ‘‘Buda Bar’’ın Claude Challe mood'una ayarlamış ve bundan da memnunsanız, aman keyfinizi bozmayın.

Ama, sizin de içinizde bir öteki varsa ve size ‘‘Oğlum kendine gel’’ diyorsa, ‘‘Without You’’yu bir dinleyin.

Yüksek volümle dinleyin ve yanınıza kimseyi almayın, kendinizi o karanlık boşluğa bırakın.

Kafanızı şarkının sözlerine hiç mi hiç takmayın.

Kendi sözünüzü kendiniz yazın.

Hele benim yaşımdakiler, ‘‘Pink Floyd’’da üzerine bastığınız ‘‘Pause’’ yazılı düğmeye bir kere daha basın.

Şerit oradan itibaren yeniden sarmaya başlasın.

* * *

Bu şarkı üzerinde çok düşündüm.

Neden bu çocuk?

Aklıma tuhaf bağlantılar geldi.

1980'lerin başında John Irwing'in ‘‘Garp'a Göre Dünya’’ adlı kitabını okuduğum zaman, beni sarsmıştı, ‘‘İşte 21'inci yüzyılın romanı bu’’ demiştim.

Aynı yıllarda Ridley Scott'un ‘‘Blade Runner’’ filmini seyrettiğimde yine benzer bir heyecanı duymuştum.

Bana göre 21'inci yüzyılı başlatan film buydu.

O yıllar müzikte de aynı duyguları Dire Straits ve Police'le yaşamıştım.

Özellikle de Police topluluğunun, ‘‘Every Breath You Take’’ şarkısıyla.

Sonradan araya uzun yıllar girdi.

O havadan sıyrıldım.

Yıllar sonra içimde uyku konumuna geçen duyguları ilk harekete geçiren şey ‘‘Matrix’’ filmi oldu.

Gençlik yıllarımda hep önde giderdim.

Son 10 yılda biraz hizaya girdiğimi, saf tuttuğumu hissettim.

Eminem'in şarkısı çalar saat gibi geldi.

Aynaya bakmaya ihtiyaç bile duymadan kendimi yeniden gördüm.

Dudaklarım yana doğru çekildi, o unuttuğum ifade yeniden yüzüme oturdu.

Tıpkı Otomatik Portakal filminin sonunda, Malcolm McDowell'ın yüzüne oturan o ifade gibi.

Bu şarkı müziğin Matrix'i.

* * *

Hayatım boyunca hep şunu gördüm.

Her şey, önce sokaklardan çıkıyor.

Hatta arka sokaklardan.

İhtilal oralarda başlıyor.

Mutena semtlerin hanım evlatları değil, kenar mahallelerin ‘‘fırlamaları’’ düğmeye basıyorlar.

Önce onlar kafa tutuyorlar.

Bir kısmı bedelini ödüyor, yok olup gidiyor.

Ama yaşayabilenler, hayatta kalabilenler, işte onlar iflah olmuyorlar.

Yollarına devam ediyor ve içimizeki o tuhaf hayvanı hep ayakta tutuyorlar.

Veya zamanı geldiğinde bir çalar saat gibi başımıza dikiliyorlar.

O yüzden diyorum ki, iyi ki bu kenar mahalle çocukları var.

Ağızlarına biber sürülecek şeyler söyleseler bile, iyi ki varlar.
Yazarın Tüm Yazıları