Bir ayıpla kamu önünde yüzleşme

GEÇENLERDE başımdan ilginç bir olay geçti.

Haberin Devamı

Küçük bir odada iki kişi arasında geçen, belki başka birisi için üzerinde durulmayacak, geriye bakıp tekrar düşünülmeyecek kadar basit bir olaydı.

Ama bende iz bıraktı.

Bu duyguyla kamu meydanında yüzleşmem gerektiğini düşündüm.

* * *

Bazen kendimi, kendimi tanıyamaz halde buluyorum.

Sonradan geriye baktığımda, kendimden utanıyorum.

“İnsanlık halidir” deyip, kendimce hafifletici nedenler bulmaya, içimdeki utancı yatıştırmaya çalışıyorum.

Ama insanın içinde, zerre kadar doğrucu bir kişilik kırıntısı kalmışsa, o bile sesini yükseltip, “Bir dakika kardeşim” diyor.

İşte öyle bir olaydı.

* * *

Bir süre önce, CNN Türk televizyonundan Mesut Yar aradı ve beni programına davet etti.

“Sizinle birlikte bir kadın sanatçı olacak” dedi ve adını verdi.

Ben de tamam dedim.

Ancak bir hafta kala bir yurtdışı ziyaretim çıktı ve programı ertelemek zorunda kaldım. İleriki bir tarih için anlaştık.

Program günü geldiğinde CNN Türk’e gittim.

Makyaj odasına girdiğimde bir sürprizle karşılaştım.

Odada yazar İskender Pala oturuyordu.

Gece geç saatlerdi. Anında önyargılardan oluşan şöyle bir zincirleme reaksiyon başladı.

İskender Pala, askeri darbelerle ilgili kitap yazmış bir yazardı.

Demek ki, onun geleceğini haber vermeyerek, beni yine bir darbe tartışması içine çekmeyi planlıyorlardı.

Belki paranoyakça bir düşünce, ama o anki hissiyatım böyle oldu.

* * *

Haberin Devamı

Oysa artık hiçbir tartışmaya girmek istemiyorum.

Yorgunum. Tartışmaya inanmıyorum.

Tartışma, makul bir şey söylendiğinde ikna olabilecek karaktere sahip insanlar arasında olur.

Oysa son zamanlarda katıldığım toplantılarda, bir tartışmadan çok, yok etmeye yönelik bir “kesin inançlılar” savaşı içinde buldum kendimi.

Tartışmak, her gün biraz daha kısalan hayatımdan bir günün çalınması daha gibi geliyor bana.

Programa katılmayacağımı söyledim.

Ayrılmaya hazırlanırken, İskender Pala sakin bir ifadeyle konuşmaya başladı:

“Ertuğrul Bey, ben de buraya tartışmaya gelmedim. Yunus Emre üzerine çıkan kitabımı konuşmak üzere kabul ettim. Merak etmeyin” dedi.

O an, köşede beni sessizce ve nezaketle dinleyen bu insana yaptığım nezaketsizliği anladım.

İskender Pala ilgiyle okuduğum bir yazardı. Bugüne kadar hiç karşılaşmamıştık. Nasıl bir insan olduğunu hiç bilmiyordum.

Biraz sonra Mesut Yar geldi. O da nazik bir üslupla, “Merak etmeyin. Yumuşak, keyifli bir program olacak” dedi.

* * *

Haberin Devamı

Yeterince yatışmadım, ama maraza çıkaran bir insan olarak görünmemek için, “Ben söyleyeceğimi söyler, sonra ayrılırım” dedim.

Bizim dışımızda Kadir Çöpdemir, İzmirli senarist ve oyuncu Gülhan Tekin vardı.

Harika bir program başladı.

Fevkalade efendi, bir o kadar entelektüel bir İskender Pala ve acayip eğlenceli bir Kadir Çöpdemir, hep birlikte hem eğlendik, hem de güzel bir program yaptık.

* * *
 
Kadir Çöpdemir, o harika esprisiyle nasıl bir dönek olduğunu anlattı.

Ben de ona, “Kadir sen döneğim diyorsun, kimse sana yüklenmiyor. Bana ise yıllarca hep dönek diye ağızlarına geleni söylediler, yerden yere vurdular. Bu nasıl bir iş” dedim.

“Ertuğrul Bey, ben harbi döneğim. Türkiye Komünist Partisi’den, hani şu Laz İsmail’in, hakiki Komünist Partisi’nden, Kaddafi’nin yeşil kitabına döndüm. Yani ben radikalim. O nedenle kimse bir şey diyemedi. Ama siz, döne döne Türkiye İşçi Partisi’nden Özalcılığa döndünüz”
diye espri yaptı.

* * *

Haberin Devamı

Neticede o gece harika bir program oldu.

Bana ise o geceden, yaptığım bir ayıbın utancı kaldı.

Bu yazı, işte o meşum gecenin günah çıkarmasıdır.

Diyeceğim, önyargılar kötüdür. Kimseye tavsiye etmem.

Yazarın Tüm Yazıları