Paylaş
Geçen cuma günü ‘‘Sayın Ertuğrul Özkök’’ diye başlayan bir mektup aldım. Hemen altında şöyle bir cümle vardı:
‘‘Üç yıl gecikmiş bir teşekkür için size yazmak istedim.’’
Bazen hiç beklemediğiniz bir anda, hiç beklemediğiniz birinden bir mektup alırsınız.
Evet mektup diyorum.
Yani unuttuğumuz bir şeyden söz ediyorum.
Bu küçücük mektup, her şeyin kirlendiği, pespayeleştiği bir anda sizi yeniden umut vahalarına götürür.
Yaşadığınız topluma, onun isimsiz insanlarına olan güveninizde, inancınızda ne kadar haklı olduğunuzu bir kere daha anlarsınız.
Yaptığınız işe saygınız artar.
Kendi kendinizi çoğaltırsınız.
Dün işte böyle bir mektup aldım.
* * *
Aradan tam üç yıl geçmiş.
Üç yıl önce yine böyle pazar günü bir yazı yazmışım.
Başlığı ‘‘0 900 350 1350’’.
Televizyonlarda seyrettiğim ‘‘Altı Nokta Körler Derneği’’ adına yapılmış bir reklam filmi beni çok etkilemişti.
‘‘Bu filmde rol alanlar bu filmi hiçbir zaman seyredemeyecek’’ diye başlıyordu.
Sonra kör insanları görüyordunuz.
Ve sizden bu insanlara yardım için 900'lü bir hatta telefon ederek parasal yardım yapmanız isteniyordu.
Ben de bunun için bir yazı yazmıştım.
Yazı şöyle bitiyordu:
‘‘Ben geçen hafta hayatımda ilk defa 900'lü bir numara çevirdim.
Ve hayatım değişti.’’
* * *
Mektup, o reklam filmini yapan ‘‘Öykü Reklam’’ ajansının başkanı Necati Özkan'dan geliyordu.
Bana o kampanyanın bilançosunu aktarıyordu.
O kampanya sırasında 3 milyon dolara yakın para toplanmış.
O para ile bir sesli kütüphane, bir Braille harfli kütüphane, Braille alfabesiyle kitap basan bir matbaa, bir konferans salonu, bölgesel yayın yapan Altı Nokta Radyosu, bir restoran ve 16 yataklı bir misafirhane yapılmış.
Evet, tıpkı benim yaptığım gibi, duygularının yükseldiği küçücük bir anda 900'lü bu numarayı çeviren on binlerce insan, o filmleri hiç seyredemeyecek olan insanlara bütün bu imkánları sağlamışlar.
* * *
Hayatımda çok yazı yazdım.
Toplumsal dayanışmaya, bir ülkeyi kocaman bir aileye çeviren duygulara bütün gönlümle inanırım.
Bir pazar yazımın böylesine güzel etkisi olduğunu öğrenmek, onu hissedebilmek, bana dünyanın en büyük keyfini verdi.
‘‘Biz bu günler için varız’’ dedim.
Aynı ajans şimdi yeni bir kampanyaya başlıyor.
Ajans bunun için üç film hazırlatmış.
Kampanyayı yine körler başlatıyor.
Ama bu defa hedef, toplumun bütün özürlü insanları için bir şey yapabilmek.
Üç filmi de seyrettim. Defalarca seyrettim.
Gerçekten etkileyici.
Gerçekten insanın boğazına ağlatıcı bir duyguyu düğüm gibi takıyor.
Geçen sefer 12 televizyon kanalı, reklam filmlerini bedava yayınlamış.
Şimdi ilk kampanyanın etkilerini görünce diyorum ki, bu defa bütün ulusal kanallar, bütün yerel kanallar, radyolar, gazeteler hep birlikte kolları sıvayalım.
12 televizyon, bir küçücük pazar yazısı 3 milyon dolar getirdiyse, bütün bir medya neler yapmaz ki.
Bir çatı altında yaşamayı göstermenin en gurur verici yolu, böyle coşkulu ve duygulu ortak kampanyalardır.
Bu kampanyalar hepimizin ortak paydasıdır.
Böylesine parçalanmış, bölük pörçük olmuş iklimlerde, hiç olmazsa aynı coğrafyaya ait olduğumuzu gösteren ele ele tutuşmalara ihtiyacımız var.
* * *
Özürlü insanlar bizim vicdanımızın en acıtan yarasıdır.
Onlara yapılacak yardım, bizim iç huzurumuzun vergisi, iç rahatlığımızın fitresidir.
Ben üç yıl önce küçücük bir pazar yazısı yazdım.
Bir 900'lü hat çevirdim.
Ve inanın dünyam değişti.
Şimdi sonuçlarını alınca daha da değişti.
Paylaş