Paylaş
Selanikli bir anne ve babanın Sarayköylü kızıydı.
Mektubu “Sevginin esiriyim” diye bitiyordu.
Sonuna, “P”, “H” harfleriyle, onları içine alan “O” harfinden oluşan bir amblem çizmişti.
***
Adı Perihan’dı.
Sevdiği gencinki ise Hüdai...
Etrafındaki “O” ise sevdiği çocuğun almak istediği soyadı Oral’ın ilk harfiydi.
Bu, onun “ciddi” olduğunu anlatıyordu.
***
Ciddiydiler.
İkisinin de ilk aşkıydı...
İlk ve son aşkları oldu.
***
Ben Perihan annemi ilk defa 1968 yazında Kuşadası’nda gördüm.
Tansu’ya âşıktım ve belki plajda görürüm diye İzmir’den kalkıp Kadınlar Denizi’nde güneşin altında beklemeye başlamıştım.
Bir kız yanıma gelmiş ve “Senin adın Ertuğrul mu” diye sormuştu.
“Evet” deyince, “Perihan Hanım seni eve çağırıyor” demişti.
***
İzmirli, ilkokul ikinci sınıftan ayrılmış bir matbaa emekçisi baba, ilkokula hiç gitmemiş, okuma yazmayı kendi kendine öğrenmiş bir annenin, saçları uzun, halasının oğlunun yıllarca kullandıktan sonra ona verdiği blucininden başka mirası olmayan bir üniversite öğrencisiydim.
Ayaklarım titredi. Hatta kaçmak istedim.
Beni, Kadınlar Denizi’ne bakan bir evin ikinci kat balkonunda karşıladı.
Önce süzdü.
Biraz otoriter, ama kesinlikle aşağılayıcı olmayan bir süzüştü o. Aynı sesle bana “Oğlum sen kimsin” dedi...
Anlattım.
Birkaç başka sorudan sonra “Ne olmak istiyorsun” diye sordu.
“TRT Genel Müdürü olmak istiyorum” dedim.
İlk konuşmamız bu kadar sürdü.
1969 yılının ilkbaharında Tansu’yla nişanlanmıştık.
***
Perihan annem bana güvendi.
Sonra evlendik. Doktora yılları, öğretim üyeliği yılları geldi.
Varlıklı bir ailenin kızıyla evlenmiştim, ama aldığım maaş ancak ev kirasını karşılayabiliyordu.
Tansu hep bugünkü Tansu’ydu.
İyi günümde ve kötü günümde...
Hep yanımda... Dimdik, hiç sızlanmadan.
***
Perihan annem Cumhuriyet Halk Partili bir ailenin kızıydı.
Bir Cumhuriyet kızı olarak büyümüştü.
Kızı, Adnan Menderes hayranı Demokrat Partili bir anne ve babanın oğluyla evlendi.
Ülkesinin geleceğini hep Batı’da görmek istedi.
Avrupa Birliği, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlama kararı aldığı gece, beni aramış ve şöyle demişti:
“Oğlum, lütfen Sayın Abdullah Gül ve Sayın Tayyip Erdoğan’a bu karar için benim adıma da teşekkür et...”
***
Gözü, hep Batı’ya dönük kaldı.
O değişmedi, ama son yıllarda ülkesinin istikameti değişince çok üzüldü...
Kahroldu...
Tansu, son bir haftayı, annesinin yanında ona sarılarak geçirdi.
Dört gün önce, babasına yazdığı aşk mektubunu annesinin kulağına okudu.
Yüzüne, annesini gören bir bebeğin gülümsemesi geldi.
***
Perihan annem en çok manolya ağacını severdi.
15 yıl önce bahçesine dikilen küçük manolya ağacı büyüdü ve evin ikinci kat balkonunun hizasını geçti.
Tansu’nun ona mektubunu okuduğu günün sabahı Perihan annem, yüzünü balkona çevirince o güne kadar hiç görmediği bir şey gördü.
15 yıldır çiçek vermeyen manolya ağacı, o gün bembeyaz çiçeklerle donanmıştı.
Perihan annem manolyayı çok sevmişti.
Manolya da onu sevdi, çiçekleriyle uğurladı.
***
Perihan annemiz çarşamba akşamı yine sevgisinin peşinden gitti.
Tansu, dün onu yıkadı, son defa öptü...
Sonra altında H ve P harfleri bulunan aşk mektubunu, bembeyaz kefeninin içine koydu...
***
Perihan annemizi dün ikindi zamanı Denizli’de, Hüdai’sinin yanına bıraktık.
Eve dönüp balkona oturduk...
Manolya çiçeklerini seyrettik.
O sırada Perihan annemizin yıllardır arkadaşı olan kuşu Abuzer şarkı söylemeye başladı...
Neşeli bir ağıttı...
Bana sanki “Benim güzel manolyam”ı söylüyormuş gibi geldi...
Paylaş