Paylaş
Dönüp dönüp dinliyorum, dinledikçe daha çok seviyorum...
Neden böyle derken geçen gün Vanity Fair’in internet sitesinde ilginç bir sosyal medya olayının hikâyesini okudum.
Önce onu özetleyeyim.
*
Geçtiğimiz eylül ayının 25’inci günü Nathan Apodaca isimli Idaholu bir Amerikalı TikTok’a bir video yükledi.
Aslında sıradan, çok az insanın ilgisini çekecek, patates fabrikası ile ilgili bir videoydu...
Ancak videoyu yükleyip Idaho otoyoluna çıktıktan kısa süre sonra çok ilginç bir şey oldu. Yüklediği video milyonu geçen insan tarafından seyredilmişti.
*
Biraz sonra nedeni anlaşıldı.
Apodaca, videoda müzik olarak Fleetwood Mac’in “Dreams” adlı şarkısını kullanmıştı.
Videoyu uçuran bu şarkı olmuştu...
“Dreams”, Fleetwood Mac’in 1977 yılında çıkan efsanevi “Rumours” albümünün bir şarkısıydı...
*
25 Eylül’deki olay orada da kalmadı...
Aynı zamanda “Dreams” adlı şarkıyı da yeniden uçurdu...
Şarkı bir anda Billboard Top 100 listesinde 21 numaraya çıktı.
Spotify ölçümlerinde, bu şarkıyı “ilk defa dinleyenler” sayısında yüzde 242 artış oldu.
Bu olay Amerikan medyasında pandeminin insanlarda yarattığı “Nostaljiye dönüş” trendi olarak değerlendirildi...
*
Bizde de böyle bir durum var...
“Bir Başkadır” dizisinde Ferdi Özbeğen şarkılarının patlaması....
Özellikle “O Günler” şarkısının bu kadar tutması....
Galiba bütün dünya geride kalan güzel günlerini kolektif bilinçaltından geri çağırıyor...
Popülist yönetimler, baskılar, bölgesel felaketler, pandemiler çok yordu dünyayı...
Herkes “Daha güzel günlerimiz vardı” diye düşünmeye...
Hissetmeye başladı...
*
Ben de biraz öyleyim...
Her ne kadar nostalji denen duyguyu pek sevmesem de bugünlerde hayatın “vintage” tadı iyi geliyor bana...
Hele hele “Ben böyleyim” diye haykırabilmek...
İşte öyle anlarımda artık şu hüznü yaşıyorum...
Ben böyleyim, sen böylesin de...
Biz millet olarak neden hep bir ağızdan “Biz böyleyiz” diye haykıramıyoruz....
Hepimizin tek tek “Ben böyleyim” diyebileceği, ama ülkemizin demokrasisi, adaleti, ekonomisi, sporu, sanatı ile “İşte biz böyleyiz” diye gurur duyacağı bir Türkiye....
İşte bu şarkılar bana onu özletiyor...
BEN BÖYLEYİM
Üzgünüm, acı sözlerim için
Üzgünüm, seni kırdığım için
Haklısın, bana darılsan bile
Beni terk etsen bile
Ne yapayım ben böyleyim
Üzgünüm, bütün olanlar için
Üzgünüm, mutlu yıllarım için
AKUT’UN 25’İNCİ YIL ŞARKISI İÇİN DUMAN’A TEŞEKKÜR
KİMSE inkâr edemez...
Türkiye’nin son 25 yılında bir “AKUT” gerçeği var...
Türkiye’ye gerçek “sivil toplum” olgusunu öğreten sivil kuruluşların başında o vardı... Depreme karşı toplumsal dayanışma duygusunu onlar verdi bu ülkeye...
“Vatandaş inisiyatifi” ve “fedakârlığı” nedir onlar anlattı bize...
25 yıl olmuş...
Şimdi 25’inci yıl için harika bir şarkı yapmışlar...
“25’inci Yıl Marşı”...
Duman’ın 2010 yılından beri genç nesillere konserlerde hep bir ağızdan söylettiği kült şarkısı “Senden Daha Güzel”i uyarlamışlar...
Harika bir şarkı olmuş...
Yıllarca söylenir bu şarkı....
*
Teşekkürler Duman...
Şarkınızı bu kadar fedakâr sivil toplum örgütüne verdiğiniz için...
Teşekkürler AKUT...
Bunca yıl depremlerde insanların yardımına koştuğunuz... Hepimize dayanışma duygusunu aşıladığınız için...
Sizinle gurur duyuyoruz...
*
Daha nice yıllara AKUT... Allah bize başka felaket vermesin...
Ama siz hep orada olun....
YENİ
GÜNÜN CAZIMSI ŞARKISI
- DÜN streaming platformlara konan cazımsı, hafif, biraz iç gıcıklayıcı cover bir parça...
- Jazzystics, Urselle: “Everybody Wants to Rule he World”
GİTAR KABİLİYETSİZLİĞİM GENETİK BİR DURUM MU
DÜN “Hangisinin babanız olmasını tercih ederdiniz” konusunu yazdıktan sonra aklıma bir şey takıldı...
Hatırlayın Melissa Etheridge ile partneri çocuk sahibi olmak için donör ararken, iki arkadaşları gönüllü olmuş. Şarkıcı David Crosby ve aktör Brad Pitt...
Çift David Crosby’yi seçmiş.
“Genlerinde müzisyenlik olsun” demişler.
*
Bunu okuyunca aklıma takıldı...
“Müzik kabiliyeti genetik bir şey midir?”
Lise ikinci sınıftayken babam bütün maddi imkânlarını zorlayarak bana Almanya’dan Framus marka bir bas gitar getirtmişti.
Kırık beyaz renkli harika bir gitardı...
Biraz Fender kopyasıydı...
Ama hiçbir zaman gitar çalmayı öğrenemedim... Öğrenemeyince sattık ama hâlâ özlüyorum o Framus bası...
*
Ailemin, hatta sülalemin geçmişine bakıyorum.
Bilebildiğim bir tek müzisyen yok...
Acaba genetik mirasımızda müzik yok mu...
Enstrüman çalmaya karşı kabiliyetsizliğimi başka türlü açıklayamıyorum...
O YIL İŞTE BU KAFAYLA BODRUM’DA EV ALSAYDIM
YIL 1968... Üniversite 3’üncü sınıftayım. O yıl bu kafayla Bodrum’da bir ev alsaydım ne olurdu?
GEÇEN akşam “Leonard and Marianne” adlı belgeseli izledim.
Kanadalı şarkıcı Leonard Cohen’in Yunanistan’ın Hydra Adası’nda geçen günlerini anlatıyor...
Daha doğrusu Hydra’da tanıştığı İsveçli kadın Marianne ile hayatlarının son günlerine kadar devam eden aşklarını...
*
Orada bir şey fark ettim... 1960’lı yıllarda, yani hippi yıllarında Hydra’ya gidip yerleşenlerin çok büyük çoğunluğu orada kalıp bohem bir hayat sürmüşler...
Bir kısmının hayatı tam anlamıyla kaymış. Kendimi düşündüm...
Bodrum’a ilk defa 1968 yılında gittim.
Yaz boyunca harika bir hayatım oldu...
O yıl, bugün Barlar Sokağı diye bilinen sokağın arka mahallelerinden birinde satılık bir ev buldum. Fiyatı 1.500 liraydı. Babam bana üniversitede okurken ayda 500 lira gönderirdi.
Telefon edip “Bana 3 aylık paramı gönderirsen burada bir ev alacağım” dedim...
Babam, “Gönderebilirim ama göndermem. Orada ev alırsan bohem bir hayata kapılır Ankara’ya gitmezsin” dedi...
*
Şimdi düşünüyorum da... Bodrum’da bu yaz geçirdiğim günlerden sonra anlıyorum ki...
Babam çok haklıymış...
Paylaş