Paylaş
***
- Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı’nın uçağına biner mi...
Ne diyor Cumhurbaşkanı? “Elbette biner. İsterse Başbakan bile onu yanına alır seyahate gider.”
Aynı fikirdeyim.
***
- Kardak ziyareti turistik gezi miydi?
Ne diyor Cumhurbaşkanı? “Oraya giden Genelkurmay Başkanı’nı turist olarak gösteremezsin.”
Aynen katılıyorum.
***
- Asker kadın başörtüsü takamaz mı?
Ne diyor Cumhurbaşkanı? “Amerikan ordusunda bile başörtüsü takan kadın var. Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede niye olmasın.”
Aynen katılıyorum.
***
- Hasan Karakaya’ya taziye mesajı gönderemez mi?
Ne diyor Cumhurbaşkanı? “Herhangi bir köşe yazarı için yapınca rahatsız olmuyorsun da, Hasan Karakaya için yapınca niye rahatsız oluyorsun?”
Başka köşe yazarları için de yaptıysa aynen katılıyorum.
***
- FETÖ’cü biriyle ortak arsa mı aldı?
Ne diyor Cumhurbaşkanı? “Arsa meselesi zaten yalanmış.”
Ben de yalan olduğuna inanıyorum.
***
Ama elinizi kalbinize koyun.
O talihsiz başlık dışında Hürriyet’te ne vardı...
El Bab’da kahramanca savaşan ordusuna atılan iftiralara karşı askerin söylediği aynı sözler değil mi...
Seçilmiş iktidara da, o iktidarın başındaki insanlara da ima yollu tek bir eleştiri, tek bir kelime yoktu...
***
Ama şimdi bakıyorum...
Doğru olan; atanmış Komutan’ın değil, seçilmiş Başkomutan’ın cevap vermesiymiş.
O konuşunca daha etkili oldu.
O savununca daha estetik oldu.
***
Epey görmüş geçirmiş, epey hatalar yapmış eski bir Hürriyet yöneticisi olarak görüyorum ki...
El Bab’da, Kandil’de atanmış asker, taarruzu daha iyi yapıyor.
Onu, yapılan haksızlıklara karşı savunmayı ise seçilmiş Başkomutan...
SICAK BİRKAÇ CÜMLE
BAŞKAN Trump önceki gün ilk defa öfkeli konuşmadı...
“Siyasi fikir açısından bölünmüş bir ülke olabiliriz ama hedeflerimiz birleşiktir” dedi. İlk defa medyaya çatmadı.
Belagat şehvetini bıraktı, munis bir üslup benimsedi. Dün itibariyle Amerikan Borsası uçuyordu...
Benim gibi siz de “Acaba biz de” diye başlayan o soruyu sormuyor musunuz...
MARKALAR
ALIŞVERİŞ Merkezleri ve Yatırımcılar Derneği geçen hafta yaptırdığı “Marka Araştırması”nın sonuçlarını yayınladı.
- Kadın giyim:Koton
- Erkek giyim: Kiğılı
- Çocuk giyim: L.C. Waikiki
REHAVETTEN KURTULALIM YENİ HAKKI DEVRİM GELDİ
HAKKI Bey ayrıldıktan sonra hepimiz rehavete kapılmıştık.
Baksanız ya ben son günlerde ne hatalar yaptım, ne çamlar devirdim.
Şu günlerde en sevdiğim şarkıcının adını Weeknd yerine Weekend yazmışım...
Ya 40 yıllık Bonnie and Clyde’ı Cassius Clay’in soyadına çevirmişim.
Biz bu mahallenin eski tüfekleri Hakkı Bey’in dilinden kurtulduğumuzu sanırken yeni bir dil zaptiyesi geldi...
Hem de daha çok genç...
Oray Eğin vallahi hepimize kök söktürüyor. Ahmet Kekeç’in “No” filmiyle ilgili yanlışını fena yakalamıştı...
Benim de isim yanlışlıklarımı anında gagaladı...
Epeydir rehavete kapılmıştık...
Kendimize çekidüzen verme zamanı geldi.
Artık tetikteyiz...
BİR SANAT DİREKTÖRÜ NE KADAR MAAŞ ALIR
THOMAS Campbell bir İngiliz vatandaşı.
Çok genç yaşta dünyanın en ünlü müzelerinden “Metropolitan”a küratör yardımcısı olarak girdi.
Sonra müzenin sanat direktörlüğüne kadar yükseldi.
54 yaşına geldiğinde arkasında müthiş bir başarı hikâyesi vardı.
Alexander McQueen sergisi gibi rekor kırmış sergilere imza atmıştı.
Müze birçok uluslararası ödül kazanmıştı.
Ziyaretçi sayısı yüzde 40 artmıştı...
Ama gelgelelim, bütçe felaket gidiyordu.
Geçen yıl Amerikan ekonomisi büyümeye devam ederken, müzenin operasyonel zararı 8 milyon doları geçmişti...
Bu yüzyılda hiçbir kültürel başarı, ekonomik zararı örtemezdi ve Campbell önceki gün görevinden ayrılmak zorunda kaldı.
Bu arada aldığı maaş da ortaya çıktı.
Yılda 1.4 milyon dolar alıyormuş ve bir de Beşinci Cadde’deki evinin kirası ödeniyormuş.
Kim demiş kültür para getirmez diye...
SOSYETE MERKEZİNDE İÇİME NE GİYDİĞİMİ AÇIKLIYORUM
HÜRRİYET Kelebek yazarı Sinem Vural...
Posta Pazar eki yazarı Rükzan Sağır...
Şimdi bu fotoğrafıma iyi bakın...
***
Okyanus kenarı... Güneş batıyor... Ve ben sahilde yürüyorum...
***
Burası Malibu...
Hollywood artistlerinin en sevdiği yerlerden biri...
Hemen arkamda Los Angeles’ta bütün şöhretlerin en sevdiği restoranlardan biri olan Nobu var...
***
Şimdi siz ikiniz biraz kenarda durun, okuyucularıma söyleyecek bir-iki sözüm var.
Sizi şikâyet edeceğim.
***
Sevgili okurlarım, Hürriyet ve Posta gazeteleri her hafta harika bir şey yapıyor. Sokakta ünlülerin fotoğraflarını çekiyor. Sonra üzerlerindeki günlük giysilerin markalarını ve fiyatlarını yazıyor.
Bu sayfaları da yukarıda adını verdiğim iki arkadaş yapıyor.
Tamam harika fikir... Buraya kadar güzel. Ben de her hafta ilgiyle okuyorum.
Ama maşallah bizim ünlülerin sokak kıyafetlerine bakıyorum.
Neredeyse tek Türk markası yok...
***
Şimdi geliyorum size...
Sevgili Sinem ve Rükzan...
Malibu’da çektirdiğim bu fotoğrafta üzerimde gördüğünüz elbiseler var ya... Ayakkabı hariç hepsi Türk markası...
***
Şimdi Türk sosyetesine inat, hepsinin markasını tek tek sayacağım.
Üstümdeki anorak ceket ve altımdaki pantolon Mudo...
İçimde son 4 yıldır hep giydiğim tişört Mavi...
Affedersiniz, görmediğiniz külotum Damat...
Birçok kez Kiğılı ve Koton giydim...
***
Ey Türk sosyetesi, ey o sayfaları yapan arkadaşlar... Markalarımız harikalar yaratıyor...
Hem de çok ucuz...
Bilesiniz ha...
Paylaş