Azmettirici ve tetikçi aynı karede

ALLAH aşkına önümüzdeki şu fotoğrafa çok iyi bakın.

Çok çok iyi bakın.

Aslında hayali bir fotoğraf ama hepimiz aynı karedeyiz. O fotoğraf bir ayna.
O, “toplumsal bir sahtekârlığın” fotoğrafıdır.
Koskoca bir ülkenin suç ortaklığı, kolektif utancı, toplu sahtekârlığı bir tek kareye sığmıştır.
O karede kendinizi görmeseniz de, hayaliniz oradadır.
“Shining” filminin son karesidir o fotoğraf.
* * *
Geçen hafta, Ergenekon davası Malatya’daki “misyoner” cinayetlerine uzandı.
Jandarma komutanlıklarına baskınlar yapıldı.
İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin öğretim üyelerinden birinin evi arandı.
Hepsi için yapılan suçlama, “Üç misyonerin öldürülmesini azmettirmek”...
Doğruysa gerçekten ağır bir suç...
Üç tane insan koyun keser gibi boğazlanmış.
Hem de sizin memleketinizde, başbakanınızın “Medeniyetler İttifakı”nın eşbaşkanlığını yaptığı bir dönemde.
Dünyanın dört bir yanında “Üç semavi dinin ev sahibiyiz” diye böbürlendiğiniz, bunu turizm reklamlarınızda kullanacak kadar övündüğünüz ülkenizde.
Hazreti İbrahim’in üç semavi dinin startını verdiği toprakların yanı başında.
Üç insanın, “Misyonerlik yapıyor” diyerek gırtlakları kesiliyor.
Peki kimdir o katiller, sadece kitabevine gidenler mi?
Birkaç jandarma subayı ile bir öğretim üyesi; onlara bir de “Ergenekon” gibi her şeyi açan maymuncuk isim tak.
Sonra elini yıka; çek ve git... Öyle mi.
* * *
Söyler misiniz, misyonerlik faaliyetlerine karşı yıllardır sürdürülen gizli kampanyalara hangimiz ses çıkardık.
AK Parti’lisi mi? Cumhuriyetçisi, laiki, milliyetçisi, ülkücüsü mü? Al askerini vur siviline.
Daha dün Cumhuriyet mitinglerinde milyonlarca insanın önünde kürsülerden misyonerliğe karşı neler söylendiğini unutmadık.
Amaç AK Parti’yi zor durumda bırakmak, “Bak misyonerlik faaliyetlerine karşı hiçbir şey yapmıyorlar” demekti.
Geriye dönün, Trabzon’da Rahip Santoro’nun öldürüldüğü günlere bakın.
Şehirde açık kalabilmiş tek kilisenin tek rahibi öldürüldü.
Allah aşkına kim gerçekten üzüldü, utanç duydu bu cinayetten.
Duydu da ne yaptı?
Şehrin ne valisi, ne belediye başkanı, ne bir parti başkanı cenazeyi geçirmeye gitti.
Trabzon öyle de, en medeni şehrimiz diye geçinen İzmir farklı mı.
Yolda yürüyen rahip bıçakla yaralandığında, duyduğumuz utancı haykırmak yerine, haberini küçülterek üstünü örtmekten başka bir şey yapmadık.
* * *
Kimse bize masal anlatmasın. Biz birbirimize hiç anlatmayalım.
Misyoner cinayetleri, bu toplumun maalesef ortak bilinçaltının suçudur.
21. yüzyılda hâlâ üzerimizden atamadığımız bir Hıristiyan, bir “öteki” fobisinin ortak mahsulüdür.
Hâlâ matahmış gibi “Yüzde 99’u Müslüman olan toplumumuzda” diye başlayan bir iftihar belagatının arkasında sakladığımız ilkel duygudur.
Misyoner cinayetlerini üç dört katil ile beş on azmettiriciye yükleyip elimizi yıkayamayız.
O kan, hepimizin orasına burasına yapışmış bir leke olarak kalmaya devam edecek.
Çünkü azmettirici hepimiziz.
İslam dinini üç beş misyoner karşısında eriyip gidecek zanneden şuursuzluk.
Önüne gelen her şeyi, karşısındakine karşı siyasi koz olarak kullanma pespayeliği.
Her şeyin altında şuna veya buna karşı bir komplo arama illeti.
Ve ortak olduğumuz her suçu, başkasının üzerine atarak kurtulma küçüklüğü.
* * *
Azmettirici mi arıyorsunuz, işte size Edirne’den Kars’a kadar en derin azmettirici.
Çete mi arıyorsunuz?
İşte size, “Gömelim gel seni tarihe desem”... Sığmayacak kadar muazzam derin bir çete.
Yazarın Tüm Yazıları