Paylaş
Yanımızda sadece eşi ve baldızı vardı.
Yeni evlerine ilk olarak önceki gece geçmişler.
Ev, son günlerin en sıcak konusunu oluşturan Sevda Tepesi’ne yukardan bakıyor.
Tam karşıda ise Fatih Sultan Mehmet Köprüsü görünüyor.
FENERBAHÇELİLERE GÜZEL HABERİ VEREYİM
Önce Fenerbahçelilere iyi haberi vereyim.
Yıldırım dün tahliye edilirken, çok yorgun görünüyordu.
Saçları iyice ağarmış, yaşlanmış, kilo almış gibi bir hali vardı.
Dün sabah gördüğüm insanın, o görüntülerle uzaktan yakından ilgisi yoktu.
Hatta şunu söyleyebilirim.
Aziz Yıldırım, geçen yıl 3 Temmuz günü gözaltına alınırkenki halinden bile genç ve diri görünüyor.
Yüzü gayet iyi. Kilo falan almamış.
Aziz Yıldırım savaşçı bir insandı.
-İçerden daha savaşçı bir insan olarak çıkmış.
TEK KİŞİLİK SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ GİBİ ÇALIŞACAK
-Önümüzdeki günlerde iki veya üç basın toplantısı yapacak.
Bunların içeriğini bana anlattı ama yazılmamasını istediği için yazmıyorum.
Bu toplantılar hakkında aldığım izlenim şöyle;
-BİRİNCİ basın toplantısı, polis, savcılar, hâkimler ve cezaevi şartlarıyla ilgili olacak.
Özellikle polisin uygulamalarına karşı çok tepkili.
Anladığım kadarı ile, bundan böyle tek kişilik bir “sivil toplum örgütü” gibi mücadele edecek.
Poliste, yargıda yapılan haksızlıkların ortadan kaldırılması için elinden geleni yapacak.
GÜLEN HAREKETİNE CEMAAT DENMESİ YANLIŞ
Özellikle Fethullah Gülen’e çok öfkeli.
Görüşlerini hiçbir sansüre tabi tutmadan, isim vererek, açıkça söylüyor.
Onlar hakkında “cemaat” kavramının kullanılmasına içerliyor. O yüzden bizzat Gülen’in adını vererek tarif ediyor.
İçerde bu konuda epey de çalışmış.
Yakınları, bu konuda konuşmamasını tavsiye ediyorlar. “Herkes susmuş, kenara çekilmiş, bir tek biz mi mücadele edeceğiz” diyorlar.
Onun görüşü ise şöyle:
“Tek başıma kalsam da mücadele edeceğim. Bu yargılamalar artık Türkiye’nin meselesidir.”
Başbakan Erdoğan’ı ayrı bir yere koyuyor.
Onunla bir meselesi yok gibi konuşuyor.
Basın toplantısının havasına gelince...
Görüşlerini sakin bir dille anlatmaya kararlı.
Kırıcı değil, yapıcı bir eleştiriyi tercih edecek gibi görünüyor.
KULÜPLE İLGİLİ BOMBA GİBİ KARARLAR GELİYOR
-İkinci basın toplantısı ise şike konusuna ayrılacak.
Hukuk danışmanları daha şimdiden, kararlarda çok ama çok vahim 3 adli hata tespit etmişler.
-Üçüncü basın toplantısı konusunda henüz kararlı değil.
Bu toplantının konusu, Fenerbahçe’nin geleceği ile ilgili olacak.
“İçerde Fenerbahçe konusunda çok çalıştım. Planlarım hazır” diyor.
Bunları anlattı ama yazılmasını istemedi.
Bana göre, spor basınının manşetlerini en az bir hafta dolduracak malzeme var.
Anladığım kadarıyla, Aziz Yıldırım önümüzdeki dönemde sadece sporun değil, aynı zamanda siyasetin de önemli figürlerinden biri olacak.
Eve geldikten sonra çok sayıda insan aramış.
Saydığı isimler arasında Süleyman Demirel ve Deniz Baykal vardı.
Savaşa gireceksek “düşmanı” tanıyalım
MADEM Suriye ile savaşı bile göze aldık, o zaman “düşmanımızı” iyi tanımalıyız.
Ben de “milli dayanışma” duygularıyla, Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’in Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la yaptığı mülakatı dikkatle okudum.
İtiraf edeyim biraz şaşırdım.
* * *
BİR; burada her gün “Beşar Esad zor durumda, gitti gidecek” diye işitiyoruz.
Ama o çok sakin ve kendinden emin konuşuyor.
Sanki Ankara ondan daha öfkeli.
* * *
İKİ; Başbakan Erdoğan, “Suriye halkı bizim düşmanımız değil” diyor.
Beşar Esad da “Türk halkı bizim düşmanımız değil” diyor.
Kafam karıştı.
O zaman kim kime düşman?
Sadece hükümetler mi birbirine...
* * *
ÜÇ; benim bildiğim en acımasız savaşlarda bile, arada ilişki sağlayacak bir köprü vardır.
Esad, “Ne yazık ki, böyle durumlarda bizim arayabileceğimiz tek bir Türk komutan yok” diyor.
Türkiye’nin Şam’daki ataşesine ulaşmak istemişler, o bile “Dışişleri ile konuşun” demiş.
Bence bu çok yanlış bir tutum.
* * *
DÖRT; Esad, “Cenevre’de alınan kararlar bizi tatmin eder” diyor.
Yani dış müdahale kaldırılıp, Suriye halkı karar verirse, ses çıkarmayacağını söylüyor.
İç savaş yaşadığı iddia edilen bir devlet başkanının kendinden ve ülkesinden bu kadar emin konuşması tuhaf değil mi.
Yoksa orada durum bildiğimizden farklı mı...
* * *
Diyorum ya: “Eğer savaşacaksak, düşmanımızı iyi tanıyalım.”
Benim fikrimi soruyorsanız;
Adalet Ağaoğlu’nun “Düğün Gecesi” romanının o harika girişinden arakladığım şu cümle ile cevap vereceğim:
“Eğer intihar etmeyeceksek; yazın keyfini çıkaralım bari...”
Paylaş