Ayşe öğretmen serbest şimdi daha güzel değil mi

Onun hapiste olması Türkiye için bir utançtı...

Ona hapis cezası veren bir yargıyı savunmak mümkün değildi...

O karar, en fanatik insanın bile vicdanına sığamayacak bir karardı.

*

Neydi suçu...

Bir eğlence programına bağlanıp “Çocuklar ölmesin” demek...

Ne bir örgüt propagandası, ne bir örgüt ismi...

Sadece iki-üç cümle...

İki-üç masum cümle...

*

Altına vicdanı olan herkesin imza atacağı iki-üç cümle...

Vicdansız trol sürülerinden, fanatik serseriden başka kimsenin itiraz etmeyeceği küçücük bir temenni...

*

En başta savcının çıkıp “Ne var bunda” demesi gerekirdi.

Hadi o demedi...

Bir hâkimin çıkıp “İşiniz mi yok sizin kardeşim” demesi gerekirdi...

*

Neyse sonunda Anayasa Mahkemesi hâkimlerinin vicdanı harekete geçti...

Ve Ayşe öğretmen serbest kaldı...

Üstelik ilgili daire üyelerinin beşi oybirliğiyle aldı bu kararı...

*

Hadi gelin serinkanlılıkla oturup soralım kendimize...

Ayşe öğretmenlerin hapiste olmadığı bir Türkiye hepimiz için çok daha övünülecek bir vatan değil midir...

*

İnşallah bu ülkenin adalet duygusu, vicdanı, içerideki bütün aydınlar ve gazeteciler için de böyle çalışır...

Emin olun ülkemizle çok daha fazla iftihar ederiz...

İşte o zaman Cumhurbaşkanı’nın da dediği gibi, her şey daha da güzel olur.




YENİ TÜRKİYE’NİN İLK ŞARKI YARIŞMASI İŞTE BU

Geçen cumartesi akşamı Kanal D’de yayınlanan “Benimle Söyle” yarışması ile ilgili ilk işaret Posta gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Rifat Ababay’dan geldi.

Mesajı şöyleydi:

“Kanal D’deki şarkı yarışmasına bakın. Jüri müthiş. Türkiye’nin farklı ve renkli insanları.”

*

Rifat sadece çok iyi bir genel yayın yönetmeni değil, aynı zamanda Türkiye’de magazin olaylarını en iyi izleyen insanlardan biridir.

O söyleyince ben de Rize-Galatasaray maçı tartışmalarını bırakıp Kanal D’ye geçtim.

*

Gerçekten çok güzel bir format...

100 kişilik bir jüri ve içinde her türden sanatçı ve insan var.

Karşımızdaki tek tek localarda Türkiye’nin neredeyse tamamı oturuyor.

İçlerinde “Her şey çok güzel olacak” diyen sanatçı da var demeyeni de..

Popçusu da var, türkücüsü de, klasik Türk müzikçisi de, cazcısı da...

*

Hep diyorum ya...

Yeni Türkiye artık kavga, nefret söylemi, dövüş, kutuplaşma, küfür istemiyor...

Bu yarışma işte o yeni Türkiye’nin ilk şarkı yarışması...

YENİ TÜRKİYE JÜRİSİNDE KİMLER VAR

PROGRAMI bu yılın flaş aktörü Enis Arıkan sunuyor.

Jüriye bakıyorum... Kimler yok ki... Kaptan olarak Birce Akalay... Manga grubundan Ferman Akgül, Kurtalan Ekspres’ten Ahmet Güvenç...

“Aile Arasında” filmiyle parlayan Ayta Sözeri, Türk müziği sanatçısı Melihat Gürses, opera sanatçısı Cenk Bayık...

Opera sanatçısı ikizler Didem ve Sinem Balık.

Türkücü Hüseyin Kağıt...

Çağatay Akman...

Ve daha birçok üye...

Tam bir Türkiye haritası yani...

JÜRİDEKİ 100 ÜYENİN 97’Sİ OYUNU KİME VERDİ

‘BENİMLE Söyle’ yarışmasının cumartesi gecesi sürprizi Eftalya Fettahoğlu Emirmiran’dı...

Onu şöyle anlatayım. Başörtülü bir genç kadın... Rengârenk bir başörtüsü, rengârenk elbise...

Ve takılar...

Önyargılarınız böyle bir kadın hakkında size ne der?

Türk sanat müziği okuyacak...

Veya türkü...

En iyi ihtimalle bir Türk pop şarkısı...

Hayır...

Mükemmel bir klasik aryayla başlıyor...

Sonra yavaşça harika bir Batı müziği şarkısına dönüşüyor...

Evet karşımızda resmen bir soprano var.

O yarışma bir anda gözümde büyüyor...

Yeni Türkiye’nin ilk yarışma programının jürisine bakıyorum.

En sağından en soluna, en muhafazakârından en modernistine... 100 üyenin 97’si oyunu ona veriyor.

Jüri koskocaman bir Türkiye haritası haline geliyor...

Tebrikler MED Yapım...

Tebrikler Kanal D...

Yani kutuplaşmayı tarumar edecek bir yarışma...

ANNE BEN BÜYÜYÜNCE ZENGİN OLACAK MIYIM

Önceki gün ölen Amerikalı sinema oyuncusu Doris Day’i nasıl hatırlıyorum?

“Yastık Kavgası” filminin sempatik, sarı saçlı, güler yüzlü kadını olarak mı...

Yoksa Hitchcock’un “Çok Şey Bilen Adam” filmindeki tipik Amerikalı kadın olarak mı...

*

Çocukluk ve delikanlılık yıllarımda bu filmlerle hatırlıyordum.

Ama sonraki yıllarımda onu filmleriyle değil şarkılarıyla tanıdım.

Özellikle “Que Sera Sera” şarkısıyla...

*

Başlarda ne İngilizce ne de Fransızca bildiğim için şarkının girişindeki sözleri anlamamıştım. Sonradan biraz İngilizce öğrenince genç kızın şu sözlerini öğrendim:

“Ben küçükken anneme hep sorardım...

Anneciğim ben büyüyünce ne olacağım?

Zengin bir insan olacak mıyım...”

*

İzmir’in Kahramanlar gibi yoksul mahallelerinde doğan çocukların çoğunun kafasında bu soru hep vardır...

Ama beni asıl etkileyen çocuğun sorduğu soru değil annenin verdiği cevaptı...

Şöyle diyordu anne:

“Sen büyüyünce ne olacaksan, o olacaksın...”

*

Yıllar sonra devlet bursuyla gittiğim Fransa’da Latin kökenli bir dili öğrenince “Que sera sera” sözcüklerinin de anlamını öğrenecektim.

Galiba cevap doğruydu...

Ben de, hepimiz de ne olacaksak o olacaktık ve o olduk...

Zengin olmaya gelince...

Onun cevabını da ayrı bir yazıda vereyim...

ZENGİN OLACAK ÇOCUK NEYİNDEN BELLİDİR

Evet büyüyünce ne olacaksak o olacağız...

Zengin olmak dersen o ayrı bir zanaat...

*

Bazısı için çok kolay...

Bazısı için çok zor...

Bazısı içinse imkânsız...

*

Bazı ülkelerde çok kolay...

Bazılarında çok zor...

*

Bazı ülkelerde bazı dönemlerde kayırılan bazıları için çok kolay...

Kayırılmayan bazıları için ise imkânsız...

*

Ama yılların, dönemlerin, ülkelerin, rejimlerin demir kanunu da şu...

Hak edilmemiş bir zenginliği kolay yoldan elde edebilirsin..

Ama şunu çok iyi bil ki...

Haksız yoldan elde edilen zenginliği korumak çok zordur.

*

Hak edilmemiş yollardan, mafyavari usullerle, akraba, dost, yandaş kayırmalarıyla elde edilen zenginlikler...

Bir sonraki kuşağa kalamıyor...

*

Yani...

Yani “Que sera sera”...

Kolayca gelen o zenginlik, bağırta bağırta gidiyor...