ÖNCEKİ akşam gazeteden çıkmak üzereyken asistanımın odasındaki faks çalışmaya başladı.
İnternet çağında faksın özel bir anlamı oldu.
E mail ortamı bazen en önemli belgeleri sıradan mesaj yığını arasında harcayıp gidiyor.
O nedenle çevremden birçok insan, çok önem verdiği mesajları bir de faks ortamında geçmeye başladı.
Biraz sonra önümde 8 sayfalık bir faks mesajı duruyordu.
Yedi sayfası İngilizce, biri ise Türkçe’ydi.
Mesaj "Dear Mr. Ozkok" diye başlıyordu.
Altında ise tanıdık bir isim vardı.
Michael Rubin.
Rubin, Washington’un tanınmış "neo-con"larından biri.
"American Enterprise Institute"da Türkiye programının başındaydı.
Çantamı bırakıp okumaya başladım.
Okudukça hayretler içinde kaldım.
Şimdi lütfen siz de okuyun ve doğu sınırımızda kimlerle dans ettiğimizi bir görün.
* * *
Rubin’in mesajı şu cümleyle başlıyor:
"5 Kasım 2006 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Doğan Haber Ajansı muhabiri İhsan Dörtkardeş tarafından bildirilen ve benim Kuzey Irak’ta bir gazeteye röportaj verdiğime dair bir haber yayımlanmıştır. Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, benim bu röportajda Kürt-Amerikan ilişkilerinin ortak çıkarlara dayandığı; Kürdistan’ın güvenli ve istikrarlı bir bölge olduğu, Kürtlerle kurulacak böyle bir ittifakın Amerika’nın çıkarlarına uygun olacağı yönünde ifadelerde bulunduğum iddia edilmektedir."
Evet, geçen hafta Hürriyet’te böyle bir haber yayımlandı.
Ben de Rubin’in söylediklerine şaşırdım.
Çünkü Kuzey Irak Kürtlerinden Amerika’nın bölgedeki en sadık müttefiki olarak söz ediyor ve neredeyse ABD’nin Kürtler için Türkiye’den bile vazgeçebileceğini ima ediyordu.
Mülakat Barzani’ye yakın bir yayın organında yayımlanmıştı.
İhsan Dörtkardeş de oradan alıp haber yapmıştı.
Üstelik Kuzey Irak’ta yayınlanan gazetenin internet sitesine bu mülakatın Türkçesi de konulmuştu.
* * *
Şimdi gelelim, işin en vahim tarafına.
Michael Rubin, bu mülakatı e-mail yoluyla yaptığını belirtiyor ve çok açık bir ifadeyle şunu söylüyor:
"Ben böyle bir şey söylemedim. Ama bunun tam aksini söyledim. Komşu ülkeler ve özellikle Türkiye konusunda söylediklerim aynen şöyledir: Ne zaman Irak Kürdistanı’na gitsem, Kürtler bizim en iyi müttefikimiz olduklarını ve bu ittifakın karşılıklı olması gerektiğini söylüyorlar.
Üzgünüm ama birçok açıdan yanlış bir düşünce. Öncelikle Kürtlerin bizim müttefikimiz olduklarını söylemeleri iyi bir şey ama Kürt politikacıların rüzgárın yönüne göre politika değiştirdikleri düşünülürse, tüm diplomatik nezaketin yanında Amerikalı politikacıların Kürt politikacılara, onların kendilerine duydukları güvenden daha fazla güven duymaları için bir sebep yok.
Birçok politik lider ticari işleri prensiplerinin önüne koyuyor. Saddam’ın devrilişinden sonra ele geçirilen belgeler önemli bazı Kürt liderlerin Uday ve Kusay ile ciddi iş ilişkilerini ortaya koyuyor.
İkincisi; Türkiye Amerika’nın Washington’un göz ardı edemeyeceği kadar önemli bir müttefikidir.
Irak Kürtleri Türkiye hakkında ne düşünürlerse düşünsünler, Irak Kürdistanı teröristler için bir barınak olduğu sürece Washington, Erbil ya da Süleymaniye yerine her zaman Ankara’nın yanında olacaktır.
İnancım şudur ki; Türk-Amerikan ilişkileri çok önemlidir ve günümüz Washington ve Ankara yönetimlerine rağmen dimdik ayakta kalacaktır.
Irak Kürtlerinin yayın organları çoğunlukla Mesut Barzani ve Celal Talabani’nin duymak istedikleri şeyleri yayınlamaktadır.
Talabani ve Barzani yönetimleri, binlerce dolar karşılığı Eski ABD büyükelçilerini işe alarak, kendileri hakkında iyi yorumlarda bulundurmaktadırlar.
Irak Kürtleri Washington’un gerçekte ne düşündüğünü öğrenemediğinden, gazetelere doğruları söylemenin önemli olacağını düşündüm.
Irak Kürtleri şunu anlamalıdır ki; Washington kesinlikle Ankara’yı gözden çıkarmayacaktır, kaldı ki, PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığı sürdükçe, Irak Kürtleri yasadışı terörün destekçisi olarak algılanacaktır.
Kuzey Iraklı yöneticiler, bir yandan yasal bir yönetim olduklarını iddia ederken, diğer yandan teröristlere sığınak sağlayamaz, ya da Barzani’nin yaptığı gibi açıkça destekleyemezler.
Sonunda kontrol ettikleri bölgelerde olan bitenden hükümetler sorumludur.
Eğer durum bu ise, Kuzey Irak’ın geleceği gerçekten nahoş olacaktır. En az ABD, İsrail ve diğer ülkelerinin olduğu kadar Türkiye’nin de terörle mücadele etme ve komşu yönetimlerin teröre desteği sürdürdükleri takdirde, sınır ötesi operasyonlar yapma hakkı vardır.
Umarım açıklamalarım gazetenizde yayınlanmış olan ’yanlış aktarmayı’ düzeltmiştir."
* * *
Şimdi doğu sınırımızda kimlerle, "hangi Kürtlerle" dans ettiğimizi görüyor musunuz?